Seçim Sonuçları 2023

Sarpıncık Feneri

Sarpıncık Feneri
07 Şubat 2021 Pazar, 06:46 “Sarpıncık Feneri”, ayrılık ve hasret ile köklerinden sökülmüş olmanın travmasını İzmir-Karaburun’daki ücra bir deniz fenerinde yaşayan Sakızlı bir mübadil ailenin üzerinden anlatıyor.

Dışişleri Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürü ve Büyükelçi Fırat Sunel aynı zamanda bir yazar. Sunel, son romanı "Sarpıncık Feneri"nde Sakızlı mübadil bir aile üzerinden ayrılık ve köklerinden koparılmışlık temalarını işliyor.

"O dönem çok acılar yaşanmış, herkes doğduğu topraklardan bir yerlere savrulmuş... Benim dedelerim de Balkanların farklı bölgelerinden sürülmüş veya can korkusuyla kaçıp gelmiş. Ölene kadar doğup büyüdükleri yerleri sayıklamalarına şahit oldum. Bu aslında merkezinde Anadolu'nun yer aldığı bir coğrafyada milyonlarca ailenin hazin hikâyesidir. Benim kuşağımdan çok az kişinin dedeleri doğduğu topraklarda yatar. Büyüklerimden göç hatıralarını dinlerken, bu defa Almanya'ya göçen bir gurbetçi ailenin çocuğu olarak, yine uzaklık ve hasretin bir başka şekli içinde buldum kendimi. Sonraları da gurbet benim için hiç bitmedi. Modern çağın göçebeliği olan diplomatlığı kendime meslek seçtim. Hangi nedenle olursa olsun, vatanınızdan, ailenizden uzak düşünce o hasret hep içinizi yakar. Sanırım romanlarımda hasret ve gurbetin öne çıkmasındaki sebep budur.

"Sarpıncık Feneri" Pamukkaleli ünlü filozof Epiktetos'un "İnsanın anavatanı çocukluğudur" sözüyle başlar. Benim çocukluğum Ege'de geçti. Daha sonra sayısız ülke gördüm, farklı insanları ve kültürleri tanıdım. Diplomatların meslek hayatlarının üçte ikisi yurt dışında geçer. Gittiğiniz yerde ne kadar mutlu olursanız olun, doğduğunuz, yaşadığınız toprakları, kendi kültürünüzü ve sevdiklerinizi özlersiniz. Bir yandan farklı kültürlere, iklimlere, renklere ve yaşamlara dokunurken bir yandan da içinizde bu hasreti taşırsınız. İşte bu sizin sanatçı kişiliğinizi besler. Çünkü en güzel eserler farklı kültürlerin buluşmasıyla ortaya çıkar. İçinizdeki hasret melankoliyi besler, melankoli de duygusallığı ve yaratıcılığı tetikler; etiketiyle yayımlandı.

Mesleğim gereği Asya'dan Avrupa'ya, Afrika'ya kadar birçok bölgede yaşadım. Bulunduğum tüm bu coğrafyalarda bende iz bırakan yer ve olaylar o kadar çok ki, buraya sığdıramam. Okuma yazmayı öğrendiğimden beri kalemim hiç durmadı benim. Kısa hikâyeler, denemeler yazdım. Ama bir roman yazarı olmak için emekli olmayı bekliyordum. Fakat ciğerlerini farklı coğrafyalarla dolduran bir diplomat olarak içimde o kadar çok hikâye birikmişti ki emekliliği bekleyemedim. 2000'li yılların ortalarında Büyükelçilik Müsteşarı olarak görev yaptığım Gürcistan'da 1944 yılında anayurtlarından sürgün edilen Ahıska Türkleri'yle tanışıp onların hazin hikâyelerini dinleyince, profesyonel olarak yazma vakti geldiğini anladım. Artık kalemimin ve fikirlerimin bir romancı olmak için gerekli olgunluğa eriştiğini  hissettim. İlk romanım "Salkım Söğütlerin Gölgesinde" böylece doğdu. Aslında benim bütün romanlarımda mesleğimin etkisi var. Dikkatli okurlar bunu fark ediyor. Psikolojik drama türündeki "İzmirli"de de bu var, Türk ve Yunan halklarının etkileşimini gördüğümüz "Sarpıncık Feneri"nde de. Önümüzdeki yıl yayımlanması muhtemel "Yüzük" adlı romanım da Eritre'deki kurucu Büyükelçi olarak görev yaptığım dönemde beni besleyen olaylar ve insanların hikâyeleri üzerinden Afrika'yı anlatan bir roman.

Haber Dükkanı
Haber Dükkanı büyük