
12 Şubat 98'de haftalık Strateji dergisinde yayımlanan bu yazının, bugünlerde bir kez daha yayımlanmasında yarar görüyoruz.
Dal, yaprak, doğa gibi sözcükler, bize "yeşil"i çağrıştırır. Yeşil, beyaz ışığın ayrışma tayfında maviyle sarı arasında yer alan rengin adıdır. Doğa, yeşilini, güneş ışığını soğurarak bitkilerde karbon özümlemesini sağlayan "klorofil" adlı maddeden alır.
Neyse ! Konumuz biyoloji dersi değil !
"Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım, hiç değil !
Konumuz olan yeşil, son yıllarda yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada doğasever bir politik eğilimin simgesi olan yeşildir. Bugün "Yeşiller" demek; sosyal, barışçı, özgürlükçü, hoşgörülü kurumlar ve kişiler demektir bir bakıma.
Yeşiller tüm dünyada sol eğilimlidir ve klorofilin bu işte hiçbir suçu yoktur !
Şimdi, batıdaki yeşilleri bir yana bırakıp bizimkilere dönelim ve -ne de olsa- aralarında "mavi"ler de bulunduğundan, "yeşil" demeyelim de, -örneğin- "dallar ve yapraklar" diyelim. Ya da kısaca "dalyapraklar".
Evet, evet ! Bizim "sol"a çok yakışır bu ad: Dalyapraklar !
Dalyapraklar, adına "aydın" denen o tuhaf canlı türünü aralarında çokça barındırdığından,"iş"ten çok "laf" üretirler. Edebiyat ve özellikle de şiir, dalyapraklarımızın işidir. Parti merkezleri, "söylem üretme ve geliştirme merkezi" olarak arı kovanı gibi çalışır. Bu çalışmalar, hiçimsenmeyi, gün boyunca balkonda halı döverek gidermeye çalışan "mutsuz evlilik kadınları"nın çalışmasına benzer.
Muhalefette kalmak, dalyapraklarımızın uzmanlık alanına girer. Her söylevde sosyal adalet eksikliğinden ve dengesiz gelir dağılımından sızlanan dalyapraklarımız; büyük kitlelerin aynı düşüncede olduğu bir ülkede bile "bir türlü iktidar olamamak" gibi Tanrısal bir beceriye sahiptir. Bölücülüğün her türüne karşı olan dalyapraklarımız, -nedense- kendi aralarında bölünmeden yapamazlar.
Huy işte !
Bu "bölünme" işinin gerçek sorumlusuysa, dalyapraklarımızın ilkokul dilbilgisi hocasıdır. Tekil birinci kişi adılı olan "ben"den başkasını öğretemediği için !
Dalyapraklarımızdan başlıcaları bugün "hükümet ortaklığı" gibi işlerle ya da hükümeti dışardan destekleyip desteklememe "ikircik"liliğiyle "iştigal" etmektedir. Aralarında "dalyaprak olmayan" birileri varsa da; "göbek bağı" diye bir şey de var ne yazık ki.
Sonuç:
Barış, demokrasi, sosyal adalet, insan hakları beklentisiyle en güzel yıllarını harcayan birçoğu; "civciv çıkacak kuş çıkacak" sandığı "sol"dan salt edebiyat ve "dalyapraklık" çıktığını görüp, bugün anamalcı düzenin kadeh tokuşturucuları arasındaki yerini almıştır.