Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Aspirin bidiğiniz gibi değil!

info@haberdukkani.com 13 Nisan 2020 Pazartesi

Bilimin hızla ilerlediği çağımızda, ilaçların ömürleri çok kısa oluyor... En uzun ömürlü ilaç olan 'Aspirin'i gerektiği kadar tanıdığınıza inanıyor musunuz?.. Yoksa, sizin için de annenizin tavsiyelerine uymak yeterli mi?..

Aspirin 'dalya' derken, dikkatleri üzerine çekmekle kalmayıp büyüteç altında yeni keşfedilmişcesine incelemeye alınınca, sanıldığından çok daha gizemli olduğu ortaya çıktı.

İnsanlığın başağrısını gideren Aspirin'i üreten BAYER, Almanların milli gururudur ama; insanlığı ölüm yolculuğuna çıkartan eroin maddesini icad eden kuruluştur. Bir başka yüzü de afyonun dünyadaki en büyük müşterisi olduğu gerçeğidir. 

 Almanların milli gururu Bayer'i dünya çapında bir isim haline getiren Aspirin'in etkin maddesi asetilsalisilik asit'in (ASA) yalnızca ağrılara değil; enfarktüse, felce, hatta bağırsak kanserine bile iyi geldiği anlaşıldı. Aspirin öyle çok sevildi ki, her yıl üretimi için, 40 bin ton asetilsalisilik asit kullanılıyor.

130 yılılık Aspirin'in hiç bitmeyen öyküsü 1890'lı yıllara uzanıyor. Daha şimdiden ilaç tarihinin en ilginç bölümüne adını veren Aspirin, dünyanın en iyi ağrı kesici ünvanını ise on yıl önce alabildi.

İspanyol filozofu Jose Grate Gasset 20'inci yüzyılı "Aspirin Yüzyılı" ilan etti. Gasset, "Yığınların Ayaklanması" adlı yapıtında bu mucize ilaçtan şöyle söz ediyor: "Bugünün sıradan insanı geçmişin en güçlüsünden daha kolay daha rahat ve daha güvenli yaşamaktadır. Dünyada onun hizmetine caddeler, demiryolları, oteller, telgraf, beden güvenliği ve Aspirin sunuluyorsa, öteki insanlardan daha zengin olmamak ona ne kaybettirir ki?.."

1894'te romatizma ağrılarına karşı yeni bir formül aramaya dayanan çabalar, Aspirin'i yarattı. Genç kimyacı Dr. Feliks Rufman 1897'de Fredrich Bayer ile C. Boya Fabrikaları'nın Wuppertal'daki laboratuvarlarında romatizmaya karşı, güçlü ve yan etkisi az olan bir ilaç araştırırken, üzerinde çalıştığı salisilik asiti rafine etmeyi başardı. 10 Ekim 1897'de Rufman, günlüğüne asetilsalisilik asiti (ASA) tanımlayan notunu düştü. Bu not, insanlığın Aspirin'le ilk tanışmasıydı...

Buruk tadı güzel bulunan ASA, günlük klinik uygulamada ağrılara, şişliklere ve ateşe karşı direnç gösterirken hastaların kalp ve midelerine zarar vermiyordu. Firma, ilacı üretime sokmak için sabırsızlanırken, 23 Ocak 1899 tarihli belgelerde ilaç için Aspirin adı önerildi ve bu isim onaylandı. Hemen birkaç gün sonra, Aspirin'in marka olması için başvuruldu.

Ağrılardan bezmiş milyonlarca insanın umudu haline gelen Aspirin'in hızlı yükselişi başlamış oldu. Yalnızca romatizmal ağrılara iyi gelmiyor; baş, diş ve diğer sinir ağrılarını yatıştırıp ateşi de düşürüyordu. 

YÜZYILIMIZDA ASPİRİN

ASA'nın ikinci büyük başarısı 1985'te ortaya çıktı. Bu tarihte Amerikan Sağlık Dairesi (FDA) her gün ASA alınmasının kalp krizi riskini, daha önce kalp krizi geçirmiş hastalarda '%20', geçirmemiş olanlarda ise '%50' oranında azalttığını açıkladı.

Aspirin'in büyük gürültüler kopartan rekorlarını Bayer'in tıp bilimi bölümünden Doç. Dr. Marianne Peterson şöyle yorumlamakta: "Bütün dünyada gittikçe daha çok sayıda bilimadamı, bu etkili maddenin sırtını çeşitli yönlerden tıklatıp yeni farmakolojik etkilerini ortaya çıkarmak için üzerine hücum etmektedir. Her yıl, Aspirin'e ilişkin yüz büyük inceleme ve ikibini aşkın yayın hazırlanmaktadır."

ABD'de 17 bin kalp hastası üzerinde yapılan araştırma, Aspirin hakkında bilinmeyen gerçeklere ışık tuttu. Hastalara her gün düzenli olarak 160 mg. Aspirin verildi. Araştırma sonuçlandığında, ikinci kalp krizi geçirme riskini %31 oranında azalttığı görüldü. 22 bin 40 yaşını geçmiş sağlıklı erkek doktor arasında yapılan diğer bir araştırmada, gün aşırı verilen 325 mg. Aspirin ile kalp krizi kontrolü yapıldı. Yalancı ilaç, yani plasebonun kullanıldığı bu çalışmadan, Aspirin alan doktorların %44 daha az enfarktüs geçirdiği ortaya çıktı. 

60 MİLYON KUTU ASPİRİN

Ülkemiz Aspirin'le 1923 yılında tanıştı. Türkiye'nin ağrı kesici ve kalp hastalıklarından korunmak için başvurduğu ilk ilaç olan Aspirin, mide üzerindeki olumsuz etkileri de düşük dozlarıyla azaltıldığı için en çok kullanılan ilaç olma özelliğini koruyor.

Aspirin'i en çok kimler kullanıyor?.. Bu soruyu Ankara Üniversitesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cankat Tolunay şöyle yanıtlıyor: "Türkiye'de en çok baş ağrısı çeken çalışan kadınlardan %3.9'u belli zamanlarda gelen ağrıdan; %10'u ise her gün ağrıdan şikayetçi. Kadınların %13'ünde muhtemelen migren var... 10-16 yaş arası okul çocuklarının %93'ü baş ağrısı, %3.3'ü her gün baş ağrısından şikayetçidir.%2.3'ü migrenden yakınmaktadır. Ağrı çekenlerin %75'i ağrı kesici, çoğunluğu ise Aspirin kullanır. Türkiye'de her yıl kişi başına ortalama bir kutu, yani toplam 80 milyon kutu Aspirin tüketimi vardır."

Aspirin'in yan etkisi yok mu? sorusuna ise şu yanıtı veriyor: "Yan etkisi olmayan ilaç yoktur; ama bu doza ve kullanıma bağlıdır. Susuz Aspirin içmek son derece sakıncalı. Bir bardak ılık su ile kana karışması, mide üzerindeki etkilerini azaltır."

İşte, her derde deva Aspirin'in müthiş öyküsü. Bu öykü, 130  yıl önce Berlin'de başladı ve halen tüm hızıyla, tüm dünyada devam ediyor. Belki de hiç bitmeyecek bir öyküdür bu...

ASPİRİNİN ZARARLARI

1) Mide üzerindeki etkileri: Pıhtılaşmayı önleyici etkisinden ötürü ülser hastalarında ciddi kanamalara yol açabilir.

2) Suçiçeği olan çocuklarda Aspirin kullanımı ile karaciğer yağlanması gerçekleşir, "Reye Sendromu"na yol açar. Bu, ölüme kadar gidebilir. Bu nedenle, 6 yaşından küçük çocuklarda ateşli hastalıklarda ağrı kesici olarak kullanılması tavsiye edilmez.

3) Gebelik süresince alınmamalıdır.

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük