
Devletin yasama, yürütme, yargı fonksiyonları ve bu üç fonksiyonu aksiyona çıkaran üç gücü vardır: Millet meclisi, hükümet ve mahkemeler.
İnsan aklı ile objektif olmaya ve davranmaya kendisini zorlasa bile, kişisel duyguları, sevgileri, nefretleri, çıkarları, zaafları olduğundan ötürü objektif derinliği de beraberinde taşır. Bu subjektif derinlik, aklın aldığı objektif kararları kaçınılmaz bir biçimde etkisi altına alır.
Oysa ki; devletin devlet olabilmesi için -yaşadığı çağın değer yargılarının elverdiği ölçekte- toplumda "fırsat eşitliği" ile "adalet"i hakim kılması gerekir. Bunun sağlanabilmesi için, yasaların, adalet ve fırsat eşitliği gözetilerek yapılması yetmez; gerek yargıda, gerekse yönetimde uygulama sırasında insanların objektif davranmaları da zorunludur. İşte demokratik rejimlerde "basın" bu noktada devreye girer.
Basın, halkın devleti denetim organıdır. -Hatırlatmakta yarar vardır: Osmanlı döneminde "*ayanlık müessesi vardı.-
Demokratik ülkelerde bütün vatandaşlar gazete ya da dergi çıkarabilirler. Bu onların kişilik haklarından biridir ama bu yayınların "tercih" edilmesi zorunluluğu vardır. Gerekli itibarı ve ilgiyi göremeyen yayınlar zarar eder ve kapanırlar. Apartman kapılarına "bedava" bırakılmazlar ya da benzin istasyonlarında promosyon olarak dağıtılmazlar.
İşte basın-yayın organlarını yaşatan bu "tercih" okuyucu ile "fikir ortaklığı" demektir; çünkü vatandaş bu yayını "para karşılığı"nda satın almakla o yayına "toplumsal meşruiyet" kazandırmış olur. Vatandaşın para verip satın alarak okumadığı hiçbir gazete meşru değildir. Yeryüzünde "özgür irade" ile gerçekleşen bundan daha adaletli bir seçim de yoktur. Bunun içindir ki; basın "meşru"dur ve "dördüncü kuvvet" tanımlamasını hak etmiştir. Ancak, bu meşruiyet sıkı sıkıya halk ile mutabakat halinde bulunmasına bağlıdır.
Özetle, demokratik rejimlerde yukarıda açıklıkla dile getirilen koşullar içerisinde basının denetimi meşrudur.
Gazete sadece "haber" unsuruna dayandığı zaman bir "ticari meta"dır; fakat toplumsal yararlara yer verince, toplumun sözcüsü olmaya başlar.
Demokratik olduğu savunulan bir ülkede gazete sayfaları kaza, ölüm ve magazin dedikodularından başka bir habere yer veremiyorsa eğer, o ülkede demokrasi "askıda" demektir.
Ve yine demokratik olduğu savunulan bir ülkede gazetelerin finans kaynakları, tirajları ve ödedikleri vergi miktarları sis perdelerinin ardında saklı kalıyor ise eğer; o ülke tepeden tırnağa "santaj" bataklığına saplanmış demektir.
***
* Ayanlık müessesesi 16. yüzyılda, padişah Kanuni Sultan Süleyman döneminde ortaya çıkarılmıştır. Daha önceleri Selçuklu dönemlerinde de buna benzer bir teşkilatın var olduğu bilinen bir başka gerçektir. Ancak, "Osmanlı Ayanı" orijinaldir. Halkın devletin hakkı olan yasama ve yürütmeyi sürekli denetlemesi ve müdahale etmesi biçimidir.
Yürütmenin takdir hataları, yargılamanın şeriat, gelenek ve yasa dışı kararları ayan tarafından ya düzeltilir ya da padişah iradesine arz olunur. Ayanın bilcümle vergilerin miktarlarına ve cibayet usulüne itiraz hakkı vardır. Bir çeşit halkın devleti denetimidir. Günümüz demokratik rejimlerinde bile bu ölçüde bir halk denetiminin varlığından söz edilemez.
TÜM YAZILARI
- Ekonomide Rezonans etkisi.. (20 Ekim 2018 Cumartesi)
- Buz ile güneş (19 Mart 2018 Pazartesi)
- FETÖ'nün terörizmi. (30 Temmuz 2016 Cumartesi)
- "Özgürlük Savaşçıları"nın yeni hedefi: Avrupa (15 Temmuz 2016 Cuma)
- Kamu vicdanı ve tarih sahnesinde legal kalabilmek (23 Şubat 2016 Salı)
- Türkiye'de çatışma çıkmaz (06 Ocak 2016 Çarsamba)
- Türkiye'de olmayan nedir? (02 Ocak 2016 Cumartesi)
- Yanlış basın! (29 Mayıs 2015 Cuma)
- Haset, kin ve ihtiras! (28 Aralık 2014 Pazar)
- Rasyonel müslümanlık.. (03 Ekim 2014 Cuma)
- Statüko, bürokrasi, teokrasi, demokrasi... (28 Ağustos 2014 Perşembe)
- Keyif üstüne keyif yaşamak ister misiniz.. (10 Mayıs 2014 Cumartesi)
- Faceb..k/uma dokunma, tiridine banarım! (08 Mart 2014 Cumartesi)
- Tarık Bin Ziyad ve gemileri yakmak (24 Şubat 2014 Pazartesi)
- Hilebazın vitrin süsleri: II (13 Şubat 2014 Perşembe)
- Hilebazın vitrin süsleri: I (16 Ocak 2014 Perşembe)
- Aklımızla oynanıyor (01 Ocak 2014 Çarsamba)
- Kobiler, lobiler ve karabaş bobiler (24 Aralık 2013 Salı)
- Pes etmek yok! (21 Ekim 2013 Pazartesi)