
Nereye gitsem, nerede yemek yesem attığım her adımda Türkçenin farklı bir dil haline getirilmesiyle karşı karşıya kalıyorum. Çoğu insan gibi göz ardı edemiyorum bu durumu.
Dokunuyor bana...
Öyle bir tabelayı veya herhangi bir şeyi gördüğümde kafamı çevirip yoluma devam edemiyorum. İşin ilginç tarafı ise bunu sadece küçük işletmeler yapmıyor...
Daha dün ailemle dolaşırken, Beşiktaş taraflarında bir televizyon kanalının reklamını gördük. Ve küçük bir şey de değil. Oldukça büyük bir reklam. " Bir " yazmak yerine "Bi" yazmayı tercih etmiş! Kusura bakmasında bu tercih meselesi değil. Bu senin yaşadığın vatanın, toplumun kendi dili. Senin dilin. Elin adamı gelip "Aaa kardeşim yapma yahu diline sahip çık," demez sana. Sen umursamazsan, senden sonra gelen de umursamaz. Televizyon kanalısın, 3-5 kişi izlemiyor seni. Belirli bir kitlen var. E hani doğru yönlendirme? Nerede? Ben göremiyorum...
Başka bir facia daha. Kullandığım GSM operatörü mesaj hakkımın bittiğini hatırlatmak için bana bir uyarıda bulundu. Gelen mesaj: "Mesajlaşmayı baya seviyormuşsun" diye, başlayıp devam ediyordu. Baya? O ne demek anlayamadım? Ben kendi dilimizde böyle bir kelimenin olduğunu bilmiyordum. Acaba bu senin kendi yarattığın bir dil olabilir mi? Çünkü bu yazılanlara Türkçe demek seni utandırmazsa bile beni utandırır, utandırıyor da.
Mesela kelime sonundaki tırnak işareti İngilizcede de kullanılır. Ama kimler kullanır genellikle biliyor musunuz? Ah bir bilseniz... Bu kullanılan İngilizceye 'street language' deniliyor. Yani sokak dili. A.. pardon! siz de sokaklarda reklam yapıyorsunuz diye, böyle şeyleri tercih ediyorsunuz. Benimkisi de laf işte konuşuyorum boşu boşuna...
Daha da garibini duymak isterseniz, kendi hayatımdan örnek vermek istiyorum size. Ben, dalga geçmek için yeri geldiğinde çok yaparım bu tür kelime kullanımlarını. Karşımdaki de anlar bunun bir eleştiri olduğunu. Ama düzgün cümleler kullandığımda insanlar buna garip bakıyor. Alışılmış gelmiyor. Çünkü onların alıştıkları dil farklı. Uyardığım zaman ise "Benim keyfim böyle istiyor," diyorlar. E.. hadi gel bir şey söyle bu insana. O kendi konuştuğu dile saygı göstermezken ben onun için ne yapabilirim ki?
Ne yazık ki sorun sadece gençlerde değil. Gençlerden çok daha kötü Türkçe kullanan yetişkinler de var. Nasıl yaparlar aklım almıyor. Sen büyüksün, doğru olanı yapman gerekmez mi? Ne olur çevrendeki iki insana örnek olsan da sahip çıksan diline?
- "Nasılsın?"
- "İii" Ne oldu?
Üşendin mi bir tane y harfi koymaya?
Zor mu geldi tek tuşa basmak?
Bu sadece bilgisayarda yazılan dil ile de bitmiyor. Ortaokulun Türkçe sınavında "canım" yerine "cnm" yazan arkadaşım oldu benim...
Ya git başka bir dil konuş ya da benim dilimi bildiğim gibi bana bırak, bozulmadan! Ah sevgili Atam... "Bir milleti yok etmek istiyorsanız işe önce dili ile başlayın." derken bu günleri görüp de mi söyledin?
TÜM YAZILARI
- Önce hukuka inanacak sonra demokrasiyi savunacaksın ki... (17 Ekim 2011 Pazartesi)
- Kuşlar sakız sevmez (13 Ekim 2011 Perşembe)
- İstekli ya da isteksiz (30 Eylül 2011 Cuma)
- Kaldıramayacağın taşın altına girmeyeceksin (15 Eylül 2011 Perşembe)
- Sizin Kararınız ve bizim hayallerimiz (11 Eylül 2011 Pazar)
- Ben, bunlara alışamam (08 Eylül 2011 Perşembe)
- Dostluğun dili, dini ve memleketi yok (26 Mayıs 2011 Perşembe)
- Bir kraliçenin yaşam öyküsü (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- 22 Temmuz seçim öncesi (23 Nisan 2011 Cumartesi)
- Tosca operası ile babam da ağlar (12 Nisan 2011 Salı)
- Kırılmamak ve insanları kırmamak (01 Nisan 2011 Cuma)
- Küçük hanımefendi: Belgin Doruk (27 Mart 2011 Pazar)
- Kırmızı burunlu bir adam vardı (25 Mart 2011 Cuma)
- Ben, her bahar aşık olurum (20 Mart 2011 Pazar)
- Haldun Dormen ile benzerliklerimiz (17 Mart 2011 Perşembe)
- Sizler benim filmlerimle büyüdünüz (15 Aralık 2010 Çarsamba)
- Zeki Müren ile son söyleşi (07 Aralık 2010 Salı)
- Aman dikkatli olun, beni dolandırdılar (24 Eylül 2010 Cuma)
- Tereciye tere satmayın (29 Haziran 2010 Salı)
- İnsan anılarla yaşar, gerisi yalan... (25 Haziran 2010 Cuma)
- Hepimiz şaşırdık artık! (21 Haziran 2010 Pazartesi)
- İnsanın yılları ile hesaplaşması (08 Haziran 2010 Salı)
- Yıllar sonra yeniden buluşma... (01 Haziran 2010 Salı)
- Harput'ta bir İstanbullu... (31 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Haber Dükkânı’nda.. (05 Mayıs 2010 Çarsamba)