Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Bedensel hazlar ruhsal günahlar

info@haberdukkani.com 28 Temmuz 2011 Perşembe

Türk insanı "cinsel tabular" ile "temel iç güdüler" arasında preslenen yaşamlardan kurtulunca, zincirlerini kırmayı başaran tımarhane kaçkını gibi dalıverdi hazlar okyanusuna ama ne yazık ki; kültürel fukaralık içinde kıvranan, "cinsel eğitim" yoksunluğunda boğulan yaşamlar, zindan karanlığına gömüldü. Boşanan boşanana, nice yuvalar yıkıldı, çocukların da yaşamları sakatlanıp kapanmaz yaralar aldı. Şimdi "yaralı ve sakat gençlik" sorunlarıyla başbaşadır Türkiye...

Ruhları yaralanmış, sakatlanmış gençlik, 13 yaşında kulaç atmaya başlıyor henüz yetişkinlerin bile düşleyemeyecekleri fantezileri yaşamaya..

Yetişkin evliler, "swinger" aleminde bedensel takaslarla ruhlarını sakatlayıp "kirlenmek güzeldir" diyebilme, özgürlüğüne sahipler.

Geleceğimizi ellerine teslim edeceğimiz gençlik, önümüzdeki virajda Türkiye için devasa ve beklenmedik sorunlar bataklığına dönüştü bile.. Ve hepimiz bu bataklıktan geçmek zorunda kalacağız.

***

800 milyon derecelik bir ısıda küçük bir hidrojen zerreciği "Karanlık Enerji"nin ortaya çıkmasına yol açıyor.

Dokunulamayan, kokusu duyulamayan bu karanlık madde uzay boşluğunda galaksileri birarada tutmayı başarıyor.

Bilimin "kutsal hazinesi" olarak kabul gören karanlık maddenin varlığını keşfeden insan zekası henüz kendi ruhsal durumunu çözmüş değil. Zaten karanlık maddenin ne olduğunu da tam olarak anlayabilmiş değil.

İnsan aklını allakbullak eden karanlık madde ile oyun oynamak; insanlığı ya son istasyona ulaştıracak ya da yeni bir başlangıcın ilk kilometre taşına..

Ölümlü insan zekası zaman ve mekan denklemini çözmeye çalışıyor ama bilinen Evren sanıldığı gibi olmayıp "Çoklu Evren" diye bir gerçeklik varsa eğer; işte o zaman dinleyin bilim dünyasında çıkacak gümbürtüyü!

***

4,5 milyon yıl önce üzerinde yaşadığımız Dünya gezegeni ile "ikiz kardeş" olarak evrende beliren aşk gezegeni Venüs, nasıl oldu da cehennemi andıran bir düdüklü tencereye dönüştü? Bilmiyoruz!

Aşk gezegeni Venüs'ün ölümlüleri acaba bedensel hazlar ve ruhsal günahlar nedeniyle mi yoksa "sakatlanmış ruhlar"ıyla karanlık maddeyle oyun oynamaya başladıkları için mi yok olmuşlardı? Venüslü ölümlüler acaba Tanrı'nın işine burunlarını sokmaya yeltendikleri için mi Tanrı tarafından "helak" edildiler?

***

Merkür'ün kraterleriyle Arizona'daki kraterler acaba neden birbirlerine bu kadar çok benziyorlar? Fani insanoğlu henüz Merkür'e adım atmayı başaramadığı için bu soruyu yanıtlayabilecek tek bir baba yiğit yok yeryüzünde... Milyonlarca yıldır Merkür'e neden hiç yağmur yağmadığını bilen de yok!

Yalnız gezegen Merkür'de tek bir gün, Dünya'da akıp giden 6 aya eşit bir zaman demek oluyor.. O halde "zaman"ı da hiç ama hiç bilmiyoruz demektir.

Bir gezegen dolusu demir demek olan Merkür'de civa olmak gibi bir şeydir güzel bir hanıma aşık olmak. İşte budur aslında aşktan yanıp, tutuşup, yok olmak; hem de bir anda...

İnsan aklı çoklu evren kavramından yola çıkarak arayışlarını sürdürürken, bizim evin kedisi Tekir, pencerenin içinde vızıldayan karasineği yakalamaya çalışıyor. Bizim Tekir'in ne çoklu evrenden ne de karanlık maddeden hiç haberi yok. Tekir, iç güdüleriyle yaşıyor. Tıpkı bedensel hazlar yaşayabilmek için ruhlarını sakatlayan faniler gibi...

***

Güneşin bitimsiz gücü bile "çoklu evren"de küçük bir kandili andırıyorken; yeryüzünün fani efendileri ne kadar da komik zavallılardır aslında..

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük