
Önce Tunus, ardından Mısır, sonra da Libya, Bahreyn, Yemen, Suriye ve diğerleri..
Bu iş, bu yapay oluşum çorap söküğü gibi bir manzara arz etmekte..
Arap âleminin büyük bölümü ve İslâmi toplumların neredeyse yüzde 80'i ayakta..
Allahın her günü gösterilerde ölen ya da yaralanarak sakat kalan onca insan..
Sizce mânidar, eşyanın doğasına aykırı ve sistematik gözüken tüm bu hareketlilik neyi ifade eder?
Haydi şunu bir itiraf edelim;
"BİR DÜĞMEYE ANİDEN BASILDI !!"
Düğmeye basılıncaya dek kayıtsız koşulsuz BİAT hâkimdi oysa bu toplumlarda, unutmayınız..!!
Otoriter, totaliter, diktatorya, her ne derseniz deyin, yoğun bir baskıyla ve eşitsizlik ilkelerine taban tabana zıt yönetilen bu saydığımız ve sayacağımız nice ülkedeki yoksul halkların, özgürlük mücadelesi uğruna ya da haksızlıklara karşı ayaklandığı masalı uydurulmakta..
Bu koskoca ve hayasızca ortalığa atılmış bir yalan..
Bu Kuzey Yarımküre'nin, Güney Yarımküre'ye uyguladığı yeni moda yalan rüzgarı dizisi..
32 kısım tekmili birden yalan rüzgarını arkalarına alarak yönlendirme, diktatörleri devirme, ama yeni diktatör adayları olacak aşiret reislerinin desteklenerek yönetimin başına getirilmesi girişimi ..
Ne adına yapılmakta ve bu harekâtlardan kim/kimler nemalanmaktatır?
Üzerinde iyice durularak yanıt aranacak soru ve dikkatlerin yoğunlaşması gereken konu asıl bu olsa gerek!
Yanıtı çok basit; doymak bilmez bir enerji kaynağı arsızlığıdır, batıyı harekete geçirip üstü örtülü amaçlar uğruna bu operasyonları yaptıran..
Çıkarlar, konfor ve lüks alışkanlıklardan vazgeçemeyen uygarlığın " Tek dişi kalmış canavar haline dönüşmektedir yeniden o uygarlık..
Dünyadaki enerji rezervlerinin giderek azaldığını kendileri tarafından hoyratça tüketildiğini fark edip yaptıkları hesaplamalar sonucu kalanları stoklama çabası olabilir mi altında yatan amaç?
Çifte standartlılığın ve ikiyüzlülüğün feriştahı olan batı dünyasının, dünyadaki tüm müttefikleriyle birlikte yazıp sahneye koydukları üstü kapalı işler, onursuz, insanlık dışı , pis kokulu, ve haysiyetsiz bir oyundur ..
"Temelleri yüzyıllar öncesine dayanan egemenliklerini ve üçüncü dünya ülkeleri üzerinden soysuzca sürdürdükleri sömürü düzenini idâme ettirebilmek (sürdürebilmek) adına yaptıkları en son plândır sahnelenen bu entrika dolu avantür filmi..!
Haklarını yemeyelim, bu alanda kötü şöhreti olan Bizans'a bile pabucunu ters giydirip rahmet okutacak bir yapıya sahipler..
"VE KRAL ÇIPLAK !!"
Apar topar, birkaç saat içinde alınan BM kararları ve karar çıkmasının hemen ardından ancak Paris toplantısı henüz sonuçlanmadan uygulamaya geçerek kalkan jetlerle vurulan hedefler..
(insan o kadar zamanda atacağı bombanın türüne karar veremez) hep bu gerçeğin en güçlü kanıtı değil midir zaten?
Hadi Ruanda'daki soykırıma yetişemeyecek denli uzaklarına gitmeyelim, peki burunlarının dibindeki eski Yugoslavya'da Sırplar ağır bir katliama girişirken, tüm nehirleri kan gölü haline gelirken, aylar boyu seyirci kalan, kılını bile kıpırdatmayan bir Birleşmiş Milletler'den sözediyoruz burada..
Pop..su öpülen o BM ile AB'den..
Bu son yaşanan olaylar, yani dönen dolaplar, o politik (çok yüzlü) Avrupa'nın, ya da "AB Büyük Batı İmparatorluğu" şeklindeki Hıristiyan Kulübü'nün uzun vâdeli çıkarlarına ters düşen ülke yönetimlerine ya da resmi kurumlarına yönlendirdikleri bir "İTİBARSIZLAŞTIRMA ve TASFİYE OPERASYONU"ndan başka bir şey değildir..
Yine misâl; güçlü ordusunun altını oyar, yargısını güvenilmez kılar, hukuku guguklaştırır, herşeyi sulandırır ve İTİBARSIZLAŞTIRIR..!!
Yoksa, geri bırakılmış, cahil ve yoksul halkların yüzyüze kalmış olduğu baskılar, işkenceler batının asla ve katha umurunda bile değil..
Kaç insan bu olaylar nedeniyle ölmüş, kaç insan yaralanmış, kaç kişi kalıcı sakatlığa uğramış, ya da kaç yuva yanmış, yıkılmış, dağılmış? Bunların hiçbir önemi yoktur batının nezdinde..
Dışarıda uzun yıllar yaşayan arkadaşlarımızın gözlem ve deneyimleriyle aktardıklarından bilirim ki, kamu vicdanı denilen kavram onlarda farklıdır.. Oralarda başkalarının başına gelen felaketler, otantik ve acı dolu bir film gibidir. Film izler gibi izler ve tüm yaşananlar bir uzak gezegende geçen öykülermişcesine yabancı durmayı seçen tuhaf bir yapıdadırlar..
Batının ezici bir çoğunluğu, doğu toplumlarını güdülecek koyunlar gibi görme kompleksinden bir türlü vazgeçmemiştir.. Koyunları güdecek çobanı da kendisi seçmektedir..
Misal, aha şuraya yazıyorum, Kaddafi yerine, şimdi kendilerinin sözlerinden dışarı çıkmayan, gözü, kulağı, yörüngeleri olacak yeni bir SADDAFİ'yi de bulur bunlar..
*
Hakkını teslim edelim ki, medeni ve fikir düzeyinde oldukça özgürlükçü yasaları mevcuttur batının, ancak bu yasaları nalıncı keseri gibi sadece ve sadece kendilerine yontma konusunda ustadırlar.. Aralarında yaşayan ve hizmet sektöründe kullandıkları göçmenlere karşı aynı yasalarını farklı ve katı şekilde kullanırlar..
Bunun en karakteristik kanıtı ise "Haçlı seferi" yaptıklarını ağzından kaçıran Fransız Dışişleri Bakanı'nın sözleri olmuştur..
Bakanı boş bulunup suçüstü yakalanmış ve Sarkozy'nin üstü kapalı, o gizli, kirli ard niyetini de birdenbire ortaya dökmüştür..
Batının sesi, 'Pandora'nın Kutusu' nu açmış ve kirli amaçlarını ortalığa saçmıştır;
Hıristiyanlığın egemenliği ve emperyalist sömürülerini bâki kılmaktır "megalo idea"ları..
Budurr..
Bunun için ise 2'nci Haçlı seferlerini başlattıklarını resmen ilân etmiştir Fransız Bakan..
Çünkü bilmektedirler ki, uzun yıllar din adına sürdürülen 1'nci Haçlı Seferleri sonrasında dünyanın doğusunun ve de Afrika'nın kaynaklarını, tarih boyunca sömürerek kendilerini köpürtmüş, ganimetleri aralarında bölüşmüş, böylelikle Avrupa'yı da çok zengin, müreffeh hale getirmişlerdir..
Biliyoruz ki, Avrupa artık tıkanmıştır ve şimdi sıra ikinci sefere gelmiştir..
İşlenmemiş madenleri ve tükenmekte olan fosil içerikli yakıtları kontrol altına almaktır büyük plânları..
*
İkokul çağlarında bizlere bilim-kurgu öyküsü diye yutturulan filmler şimdilerde bir bir hayata geçiriliyor..
Evet dostlar, bu coğrafyada yaşam sürmeye çabalayan hemen herkes bu iğrenç amacın, kirli plânın hedefi durumundadır.
Durum hiç de öyle iç açıcı değildir, ancak tüm hedef olanların, yani açıkca ezilen ve sömürülen toplumların, dil, siyasi görüş, mezhep farkı gözetmeksizin birleşme vaktidir..
BÜYÜK PLÂNI ANLAYABİLMEK İÇİN BÜYÜK RESMİ GÖREBİLMEK ZAMANI..!
Ve pozisyon Kurtuluş Savaşı'mız öncesi görüntüden farklı değildir..
Umarsızlık ve bıkkınlık elbisesini üstümüzden çıkarıp atmak ve bir an önce gardımızı almak zorundayız..
(sürecek..)
Herşeye karşın esen kalınız..
TÜM YAZILARI
- Duygularını mas etmiş, muktedir kadın: Kösem Sultan (21 Kasım 2015 Cumartesi)
- Üçüncü perde (09 Eylül 2015 Çarsamba)
- Ve şifremiz çözüldü; 'Dayanışma' (23 Temmuz 2015 Perşembe)
- Emperyalizmin geçmişi ya da mâkuz talihi (04 Haziran 2015 Perşembe)
- Muhafazakâr..! (03 Haziran 2015 Çarsamba)
- Almanya'nın 'Anayasay'ı Koruma Örgütü' (26 Şubat 2015 Perşembe)
- Direnç kırıcıları (22 Ocak 2015 Perşembe)
- Soğuk Duş... (15 Ocak 2015 Perşembe)
- Ekonomi tıkır mıkır (10 Ocak 2015 Cumartesi)
- Emperyalin oyunu (24 Aralık 2014 Çarsamba)
- Emperyalizmin zokası ve altın vuruşumuz (27 Ekim 2014 Pazartesi)
- Kaybolup gitmeden kuşlar... (09 Ekim 2014 Perşembe)
- Körler ve sağırlar (12 Nisan 2014 Cumartesi)
- Muhalif duruş revizyona muhtaç (11 Nisan 2014 Cuma)
- Zehirli gıdalar (10 Şubat 2014 Pazartesi)
- Bumerang..! (08 Ocak 2014 Çarsamba)
- Süper güç, süper sona yaklaştı (08 Aralık 2013 Pazar)
- Issızlık ve Sığlık (20 Kasım 2013 Çarsamba)
- Eş_Şek Analizi: Aslımızdan Kurtulmalıyız..!! (20 Ekim 2013 Pazar)
- Dizi Dizi İnciler.. Hadi Size İyi Uykular.. (18 Ekim 2013 Cuma)
- Doğa adına suç duyurusu (03 Ekim 2013 Perşembe)
- Hugo Chavez’in ardından.. (28 Eylül 2013 Cumartesi)
- İntihar Olaylarındaki Trajik Artış! (11 Eylül 2013 Çarsamba)
- Ülkemde evlilikle ilgili çarpıcı gerçekler (23 Ağustos 2012 Perşembe)
- Dizi dizi inciler, tatlı rüyalar (12 Ağustos 2012 Pazar)
- Yaşamın kıyısından bir sabah (09 Ağustos 2012 Perşembe)
- Sütü bozukluk...! (27 Temmuz 2012 Cuma)
- KATA_KULİ (11 Mayıs 2012 Cuma)
- "Eş_şek analizi: "Aslımızdan kurtulmalıyız!!" (18 Nisan 2012 Çarsamba)
- Dostum Topaç (05 Mart 2012 Pazartesi)
- Tarım tarumar ve yaban ellere teslim (27 Şubat 2012 Pazartesi)
- Doğa adına suç duyurusu (15 Şubat 2012 Çarsamba)
- Dizi emekçilerinin suçu ne? (15 Ocak 2012 Pazar)
- NO WAY..!! (17 Aralık 2011 Cumartesi)
- Yeni Dünya sömürü düzeneği (28 Kasım 2011 Pazartesi)
- Kendi kendini kerten-kele, kendi kendisini tüketirken Türkiye (25 Haziran 2011 Cumartesi)
- Kendisini tüketen Türkiye (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- "Bin Ladin gider, bir Ladin daha itinayla getirilir" (05 Mayıs 2011 Perşembe)
- MateryalİSTANBUL.. (30 Nisan 2011 Cumartesi)
- Psikolojik harekat bir yana, asıl tehlike biyolojik harekatta..!! (22 Nisan 2011 Cuma)
- Dizi dizi inciler hadi size iyi uykular (10 Nisan 2011 Pazar)
- Büyük resmi görebilmek, büyük planı anlamak demek.. (26 Mart 2011 Cumartesi)
- Yaşasın.. Bizim de Fukuşima'larımız olceek!! (18 Mart 2011 Cuma)
- Kuşlar kaybolup gitmeden (05 Mart 2011 Cumartesi)
- Dert çokk.. Derman yok!! (10 Şubat 2011 Perşembe)
- "Mutsuzlar cenneti"nden.. (06 Şubat 2011 Pazar)
- Organize korku imparatorluğu (07 Kasım 2010 Pazar)
- Teknoloji bile kirletilmedi mi? (06 Kasım 2010 Cumartesi)
- Hastalıklı sağlık sistemimiz (01 Eylül 2010 Çarsamba)
- Ne zamana kadar gizleyebilirsiniz ki gerçeği? (16 Temmuz 2010 Cuma)
- Karadeniz ''şantiye'' bölgesi (14 Temmuz 2010 Çarsamba)
- "Aşk-ı vatan" (29 Haziran 2010 Salı)
- CHP'nin yeni MYK üyelerinden doğal beklentiler (28 Haziran 2010 Pazartesi)
- SOL'un temel sorunu (17 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Teknolojik işsizlik (16 Mayıs 2010 Pazar)
- Hapı yutmadan prospektüsü okumadınız mı? (10 Nisan 2010 Cumartesi)
- Zaman paradoksumuz (10 Mart 2010 Çarsamba)
- Türkan Saylanlara neden ihtiyacımız var? (08 Mart 2010 Pazartesi)
- İntihar olaylarındaki trajik artış (24 Şubat 2010 Çarsamba)
- Domuz ekonomisi (27 Ocak 2010 Çarsamba)
- Genç yaşlılarımız… (23 Ocak 2010 Cumartesi)