
Geldiğin yerde böyle yapılıyor olabilir ama, şimdilerde orada değil, buradasın. Önce "konuşma"yı öğrenmen gerekiyor. Bitirim ve kavgacı bir biçemle söylediğin her şey boşa gidiyor, çünkü adam gibi adamlar, bağırarak söylenenleri duymamak gibi bir savunma düzeneği geliştirmiştir.
Ayrıca, söylediklerin hiç mi hiç inandırıcı değil küçük adam! Doğruluk ve güzellik gözlerde başlar. Galiba aynanın karşısına geçip "güzel ve içten bakma alıştırmaları" yapman gerekiyor. Türkçe'yi bilmediğin için, şimdi bu "alıştırma "sözcüğünü de anlamamışsındır."Temrin,temrin!"
Çevrendekilerin çoğu, arkandan "beş para etmez"liğini haykırıp,-pek uzun sürmeyeceğini düşündükleri- gücünden yararlanma çabasında. Bu nedenle, dost edinmek istiyorsan, basamakları çıkarken karşılaştığın kişilere büyüklük taslama! İnerken onlarla yine karşılaşacaksın."Çıkış"ının bir "kaza" olduğunu,"iniş"inin çok gecikmeyeceğini unutma!
Sana "adam ol" dendiğinde,"İnsan ol" dendiğini sanma! "Adamlık", Kumuk ve Balkar Türkçe'sinde - senin kullandığın dille - "şeref / itibar" demektir. Altay dilleri ile ilgilenseydin; Arapça'yla yasak aşk yaşayacağına Türkçemizle sevişseydin, bunları bilirdin. Gençler arı-duru Türkçe konuşuyor. "Müracaat etme"ne, "tespit etme"ne, "müdafaa etme"ne, "istişare etme"ne gerek yok; başvurman, saptaman, savunman, danışman yeterli. "Cihan Harbi"nden kalma sözcüklerini kendine sakla! Büyük Atatürk, Türk Dil Kurumu'nu, Türkçemizi senin gibilerin dilinden arındırsın diye kurdu.
Senden güçlülerinin de var olduğunu biliyor; karşılarında sırıtkan bir fareye dönüyorsun. Seni yerle bir edebileceklere, duymak istediklerini söylüyorsun. Ama bil ki, yalan konuştuğunda beden dilin seni çabucak ele veriyor küçük adam. Bu nedenle de yalanlarınla yalnızca beden dilinden anlamayanları kandırabiliyorsun.
Sana güvenmeyenlere kızmaya hakkın yok, çünkü güvenenlere düş kırıklığından başka bir şey veremezsin küçük adam. Ayrıca, kız kızabildiğince! Yüzüne yakışan, yüzünle bütünleşebilen tek duygu kızgınlık.
Kızgınlığın, "hiç"liğinden kaynaklanıyor küçük adam. Belki keman çalmayı; İngilizce, Fransızca ya da bir başka yabancı dil öğrenmeyi; Alber Camus'nün birkaç kitabını okumaya; Allan Poe'nun ya da Neruda'nın birer şiirini öğrenmeyi, ya da hiç olmasa Türkçe "bir şey" yazmayı deneseydin, bir nebze yontulurdun. "Kültür"den yana "özürlü" yaşamak nasıl bir duygu küçük adam?..
Şimdi senden, devlet tiyatrosundan birkaç ad saymanı istersek; dizilerde oynayanlardan birkaç ad sayarsın. Peki, devlet opera ve balesinden birkaç ad saymanı istersek ne yaparsın?.. Biz söyleyelim: Şişersin!
Bu "şişme", o herzaman yaptığın "şişinme"ye benzemez! Bu şişme, dostluk kurmaya can attığın adam gibi adamlarla arandaki uçurumu vurgulayan şişmedir. "Magandoloji" diye bir bilim dalı olsaydı, seni inceleyebilmek için her türlü özveride bulunurlardı. İyi bir "klinik vaka"sın. ( "klinik olay" demedik. Bu iyiliğimizi de unutma!)
Çirkinsin, gericisin, Cumhuriyet düşmanısın. "Ülkü" diye bir şey yok saman dolu kafanda. Salt çıkarın için ABD'nin ve AB'nin bitmek bilmeyen isteklerine, küçümsemelerine, aşağılamalarına hoşgörü ile bakıyorsun.
Sana yakın tarihten bir öykü anlatalım:
Süleyman Nazif (1869-1927) Abdullah Cevdet'e (1869-1932) çok kızarmış... O denli ki, "Abdullah Cevdet'in alçağın biri olduğu"nu söyleyenleri şöyle yanıtlarmış: "Ne alçağı?.. 'alçak' sözcüğü gene de bir yüksekliği anlatır. Abdullah Cevdet çukurdur, çukur!"
Süleyman Nazif yaşıyor olsaydı, seni tanıdıktan sonra Abdullah Cevdet'ten özür dilerdi.
Son olarak Jacques Prevevt'den bir şiirimiz var:
Küçük adamın biri tuvalete gitmiş
dışkılamış...
dışkılamış..
dışkılamış..
ve sonunda
adamdan, geriye bir şey kalmamış
meğer adam
tümüyle dışkıymış...
***
REYMAN ERAY KİMDİR?
Reyman ERAY, 64 yaşında, 28 Kasım 2006 tarihinde vefat etmiştir. 28 Kasım 2006'da, Balıklı Rum Hastanesin'de akciğer kanseri nedeniyle tedavi görüyordu.Besteci, söz yazarı ve gazeteci...
Eserleri 200'ü aşkın plakta, 50'yi aşkın kasette yer alan Eray'ın 50 şarkısı TRT hafif müzik repertuvarına alındı. Devlet ve Şehir tiyatrolarında sahnelenen oyunlar için bine yakın şarkı yazan Eray'ın, gazete ve dergilerde müzik, sanat ve tiyatro eleştirileri de yayınlandı. Reyman Eray, Strateji Dergisi ve Ufuk Ötesi Gazetesi'nde tiyatro yazıları yazıyordu.
EDİTÖRÜN NOTU: Bu yazı merhum Reyman ERAY tarafından 2003 yılında kaleme alınmıştır.