Dar zamanda kısa bir öykü

info@haberdukkani.com 08 Şubat 2011 Salı

Ah ne kadar da acı;
kimileri İstanbul'u fahişe zannediyor!

Ah ne kadar da hayret verici;
bazı aymazlar da İstanbul'u yağma alanı zannediyorlar!

Ah ne kadar da kahredici;
zavallı bi-çarelere göre İstanbul'un taşı toprağı altın!

Ah ne büyük yanılgı;
küsüp de terk etmiş olanlara göre ise; İstanbul bir ceset!

Oysa İstanbul, eşi emsali olmayan muazzam bir kültür deryasıdır.

Servet, şehvet, plazalar, siteler, villalar, gecekondular, varoş öbekleri, kirli sanayi bölgeleri değildir İstanbul.

Alış veriş merkezleri, diskotekler, gece kulüpleri, markaların sergilendiği ışıltılı vitrinler, saunalar ve masaj salonları cehennemi değildir İstanbul.

İstanbul, eşi benzeri olmayan binlerce yıllık kültür birikimi demektir.

İstanbul, zerafettir.

İstanbul, Dünya'nın hiçbir kentinde yaşanılması mümkün olmayan duyguların cenneti demektir.

Acaba siz, İstanbul'u görebildiniz mi?

Siz, acaba hiç yaşayabildiniz mi İstanbul'da?

Bir düşünün bakalım..

İstanbul sizinle hiç konuştu mu?

Sokakları, caddeleri, yapıları, anıtları, sarayları, camileri, hanları, hamamları, kiliseleri, havraları, surları, sarnıçları, kemerleri, kuleleri, iskeleleri, yalıları, vapurları, mendirekleri, şamandıraları, deniz fenerleri ve çeşmeleri konuştu mu hiç sizinle İstanbul'un?..

İstanbul, binlerce yıllık gizemli öykülerini fısıdıyor, duyabiliyor musunuz?

Bir İstanbullu yalnızca gözlerindeki ifadeyle konuştu mu sizinle, hiç farkına varabildiniz mi acaba?

İstanbul, bazen gülümser, bazen ağlar gizlice; siz hiç görebildiniz mi?

İstanbul, hiç çaktırmadan dalgasını geçer b-i inceden; farkına varabildiğiniz oldu mu acaba?

Eğer öyle ise siz, bir İstanbullusunuz demektir ki; sizinle karşılaşabilmiş olmak ne büyük şanstır anlayıp da kadrini bilene..