Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Demokrasi bunun neresinde?

info@haberdukkani.com 19 Nisan 2011 Salı

Yüksek Seçim Kurulu, aralarında Hatip Dicle, Leyla Zana, Sabahat Tuncel ve Gülten Kışanak'ın da bulunduğu 12 bağımsız milletvekili adayının adaylıklarını, 'milletvekili seçilme yeterliliğini etkileyecek eski mahkumiyetleri bulunduğu' gerekçesiyle iptal etti.

BDP'liler bu kararı, "faşizan" bir "siyasi komplo" olarak değerlendirirken, karardan sorumlu adres olarak iktidarı işaret ettiler. Ve daha da ileri giderek "şiddet" çağrısı yaptılar!

Bir yargı kararını hazmedemeyen BDP'lilerin iktidarı suçlamakla kalmayıp "şiddet" çağrısına başvurmaktan çekinmiyor oluşları da dikkat çeken bir başka husus.

DEMOKRATİK FAŞİZMİN FOTOĞRAFI (!)


Evet, bu karar bir anlamda "barışa mevzuat darbesi" olarak da değerlendirilebilir ama yukarıdaki fotoğraf da çok taze...

Şimdi soru şu: Demokrasi içinde şiddet barındırır mı?

BDP'lilere göre demokrasinin içinde şiddet var. Aksi halde her fırsatta şiddet çağrısında bulunmamış olurlardı. Barış, kardeşlik, insan hak ve özgürlükleri nerede kaldı?

Demokrasi ile şiddet bir araya gelmesi mümkün olmayan zıt kutup.. Siyasete şiddet karıştığında faşizm boy gösterir. BDP'liler bunu bilmiyor olamazlar. İktidarı ve hatta devleti faşist olmakla suçlayan, bu iddiayı da tüm Dünya'ya taşımaya çalışan BDP, bir yargı kararı karşısında şiddete davetiye çıkartıyor!

BDP elleri arasında sımsıtı tutuğu "terör" kozuyla yola çıkarak demokrasinin bütün nimetlerinden sonuna kadar yararlandıklarını görmezden geliyor. Bu da nankörlük diye bir sözü akla getiriyor.

Gelelim komplo iddiasına, eğer gerçekten bir komplo var ise; BDP sergilediği tutumla komplonun önemli bir parçası olduğunu da kanıtlamış olmuyor mu?

Birileri BDP'ye demokrasi dersi verirken, "terör" ve "şiddet"ten el ayak çekilmesi gerektiği esasını anlatamamış olmalı.


BDP'liler Güneydoğu nüfusunun oy aldıkları sayıdan çok daha fazla olduğunu da bilmiyor olamazlar. BDP demek Güneydoğu halkı demek değildir. Tam tersine Güneydoğu halkının BDP'nin yanlış tutumları ve uygulamaya çalıştıkları siyasetten çok rahatsız oldukları da bir başka gerçektir. Bölge insanının "sorunları"nı istismar ederek "siyasi ağalık"  diktası demokrasiye hiç yakışmayan, boş bir çaba değil mi? Evrensel siyaset zemini bu oyuna gelmez.

Haydi dile getirilmeyen bir gerçeği kısa yoldan biz dile getirelim: Türkiye'de işkence ve siyasi faili meçhul cinayetler olmamış olsaydı eğer; PKK terör örgütü olmayacaktı, PKK terör örgütü olmamış olsaydı, BDP ve geçmişteki türevleri de olmamış olacaktı. Güneydoğu halkı ve kendilerini Kürt olarak tanımlayıp hisseden kardeşlerimiz bizim burada özet olarak dile getirdiğimiz gerçeği bizlerden çok daha iyi biliyorlar zaten. Dolayısıyla BDP ve türevlerini de çok yakından tanıyorlar hem de fazlasıyla.

Demokrasi, dediğim dedik, çaldığı düdük zemini değil; hukukun üstünlüğü zemininde çoğulcu uzlaşma rejimidir.

CUNTA FAŞİZMİNİN FOTOĞRAFI (!)

* Gelelim Yüksek Seçim Kurulu kararına; meclis çalışıp Anayasa'yı düzenlemiş olsaydı eğer; 12 Eylül kalıntısı "veto" tümüyle ortadan kalkmış olacağından, bugün üstelik de böylesine "kritik" bir virajda Türkiye şok yaşamamış olacaktı. Hükümet; "Gelin Anayasa'yı düzenleyelim, bu Anayasa çağdaş ve demokratik Türkiye'ye yakışmıyor" diye bağırmıyor mu? BDP'lisi, CHP'lisi, MHP'lisi de meclis sıralarında oturmuyorlar mıydı? Neden bir uzlaşma zemini oluşturup "12 Eylül/Cunta Anayasası"nı değiştiremediler? Ellerini tutan mı vardı?

TOTALİTER REJİMİN SORUSU: "ÖĞLE NAMAZI KAÇ REKAT?"

PROVOKASYUNUN FOTOĞRAFI (!)

DEMOKRASİ BUNUN NERESİNDE?

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük