
Sistematik Algı Operasyonu" diye nitelendirebiliriz olan biteni..
Türkiye'de şunlar oldu..
Türkiye'de "bunlar bunlar da oldu!!"
Bu bir algı operasyonudur!!
Ne biliyoruz ki, belki tam tersi, başka bir şeyler oluyordur..
Sistematik Algı Operatörleri, (ki, komplo teorisyenlerinden oluşan ekiple koordineli iş çevirirler) yüzde 100 eminim, IQ'su gereğinden fazla yüksek, ancak cin ya da şeytan moduna ayarlı, özel seçilmiş türden iki ayaklılardır muhtemelen..
İlk kez bizim üzerimizde denenen bir yöntem de değil, gelişmesini tam tamam_layamamış, geri bıraktırılmış birçok talihsiz ülked üzerinde uygulanıp anlamlı sonuçlar alınan, fakat uzun yıllardır Türkiye üzerinde de itinayla işlenen bir stratejidir..
Ortalıktaki, spekülasyondu, manüpülasyondu, her tür bilgi kirliliğiydi derseniz, oooo gırla..
Şimdi, iyi- kötü her hanenin başköşesinde 1 tv alıcısı, bir aptal kutusu var mı?
- Var..
Ahalinin evinde oturup tv izleme düşkünlüğü ise çok genel ve çok bilinen bir şey..
Hane başına en az 2 ferdin televizyonla haşır neşir olduğu varsayılırsa ve hepsinin de beyaz cama hipnozlanmış gibi baktığı düşünülürse..
'Biz milletçe televizyonkolik olmuşuz' , 'pasif telemaniac' ya da 'iflâh olmaz birer televizyon tutkunuyuz' demek abartılı olur mu?
Bu tanımlama bir abartı mı?
- Hayır mı?
Öncelikle, hep birlikte şu konuyu iyice anlamak zorundayız.. Ve umarım anlamışızdır artık..
Şu anda dinlediğimiz tüm haberler gerçek değil.. Bir tür illüzyon.. Hepsine yalan katılmış ve şekil verilmiş..
Ancak, asıl şekil verilmek, bir hizaya sokulmak istenen ise direkt olarak bizleriz..
Ekmekçinin elindeki hamur ya da seramikçinin elleri arasındaki kil ve toprak gibiyiz.. Çömlek olmayı bekleyen bir halimiz var..
Kontrol altında olmamızın bir başka alternatifi, bizi iyi güdebilmelerinin bir diğer yolu yoktur onlar için..
George Orwell'in ünlü "1984" adlı eserini bilirsiniz..
Filmi de yapıldı ve oldukça başarılı bir yapıt oldu.. Başroldeki İngiliz oyuncu John Hurt'un performansı mükemmeldi, baştan sona..
Gün 24 saat, evdeki özel yaşamında, üretimde çalışırken, sokakta yürürken kısaca heryerde, gizli kameralar eşliğinde büyük gözaltı altında bir yaşam biçimi.. Kadın, erkek, çocuk, tüm toplum, yönetimce herkes denetleniyor.. Birey yok, herbirinin barkodu mevcut olan işçiler var.. İsim yerine, sırf bu barkod rakamları geçerli..
Bu format, 25 - 30 yıl önce çok ütopik ve abartılı gelmişti izleyiciye, gerçekleşmesi asla mümkün olmayan bir sistem olarak düşünülmüştü..
O dönemde, ulus olarak önemli değerlerimiz henüz örselenmemişti, önsezilerimiz Türkiye'de asla böyle bir şeyin olamayacağını, bunun bir kurgusal senaryo olduğunu kabullenmişti.. O dönem algı öyleydi, daha sâf düşünceliydi, böylesi ekzajere edilmiş komplo teorilerine henüz kapalıydı insanımız çünkü..
Detaylarını aramızda eseri okumuş olup bilenler, bilmeyenlere anlatacaktır mutlaka yorumlarında..
Şimdilerde iş, öyle bir aşamaya gelip dayandı ki, herkes birbirini merak eder hale getirildi..
İster öz çocuğunu takip et, ister sana beğendirilmiş, hayranlığını kazanmış bir ünlüyü izle..
Biliniz ki, televole tipi, BBG evleri programları, ardından da mâlum dizilerle toplumun merak dürtüsünü, ya gönül, ya da cinsel güdüleri harekete geçirmek, hatta iyice törpülemek ve sizi değiştirmek üzere plânlanıp yapılmış programlardı..
Ve inanın ki, batı bunların farklı versiyonlarını kendi toplumlarında da denedi..
Amaç tekti: bireyler sistemi sorgulamasın..!!
Neyse biraz da uzattım sanırım, sözün özüne gelmeli..
Sonuçta, itiraf etmeliyiz ki, bizi tamamen olmasa da epeyce değiştirdiler..
**
Bugün öğleyin, ikiyüzlülük ve onun öz biraderi riyâ konusunda bir şeyler karalamaya niyet etmiş idim oysa ki..
Demek kısmet, bu kez de "püf noktalı" şu mâlum konumuz imiş..
Zaten birden çok paralel bağ kurabilirsiniz, yani tüm defolarımız, yama tutmayan söküklerimizle az çok irtibatlı şu yukarıda değinmeye çalıştığım konunun özü..
Neyse, şu anda okuma zahmet ve nezaketini gösterdiyseniz, düşündünüz ya birçok şeyi..
Bu paylaşım plâtformlarında daha çok didaktik konularla aşır neşir olarak motive etmeliyiz birbirimizi..
Bu algı operasyonunun şifrelerini kırmak zorundayız çünkü..
Başka yolu yok..!!
Herşeye karşın esen kalın..
BİLGİ İÇİN:
1984 'TEN 2011'E
Eser: 1984 / George Orwell
Winston Smith, "Doğruluk Bakanlığı"nda çalışmaktadır. İşi özel bir borudan, ona gelen notları eski verilerin ve bilgilerin yerine yazmaktır yani tarihi değiştirmektir. İşinden memnun, işini iyi yapan biridir. Ama bir gün Winston için herşey değişir. Tüm olacaklar Winston'un antika eşyalar satan bir dükkandan, yaprakları yumuşacık bir defter ve mürekkepli kalem almasıyla başlar. Bu özel defteri günlük yapmaya karar verir. "Tele Ekran"dan görülmeyecek şekilde saklandıktan sonra günlüğünü yazmaya başlar ve artık o düşüncelerini yazmaya cesaret edebilmiş bir düşünce suçlusudur.
Suçu "Büyük Birader" diye biri olmadığını, devleti yönetenlerin tarihle oynadıklarını, insanların kandırıldığını düşünmesidir. Bu düşüncelerini doğrulayacak kaynak, ona inanacak kişi arayışına girer."Doğruluk Bakanlığı"nda çalışan "Anti-Sex" adlı örgütün üyesi olan Julia ve devletin önemli adamlarından olan O'Brien'in da kendisiyle aynı düşünceleri paylaştıklarını düşünür. Kısa bir süre içinde de bu düşüncelerini doğrulayan üç kağıt eline geçer. Birini Julia gizlice avucuna sıkıştırmıştır ve içinde "Seni Seviyorum" yazmaktadır. Julia da artık düşünce suçlusudur çünkü birini sevmiştir. Julia ile birlikte "düşünce polisi"nin olmadığı gizli yerlere giderler ve Winston'un uzun seneler önce* ayrıldığı ama resmiyette eşi olan kadını aldatırlar. Bu gizli buluşmalarında hatırladıkları geçmişlerini paylaşır, kendilerince mutlu olurlar. İkinci kağıdı ise O'Brien, "Yeni Konuş" için yapılacak sözlüğe katkıda bulunmasını bahane ederek "tele ekran"ın gözü önünde ona vermiştir ve içinde O'Brien'in adresi yazmaktadır. O'Brien'in evine Julia ile beraber gittiklerinde, O'Brien, Winston ve Julia'ya yemin ettirir ve bir kaç gün içinde onlara bir kitap ulaştıracağını bu kitabı okuduklarında merak ettikleri şeylerin cevabına ulaşacaklarını söyler. Üçüncü kağıt ise ona yapması gerekenleri anlatan borudan düşer. Bu kağıt zaman içinde borunun içinde sıkışmış, tarihin değiştirildiğinin kanıtı olan bir fotoğraftır. Fakat Winston bu fotoğrafın kıymetini tam olarak anlayamadan el alışkanlıyla tarihin yok edildiği, ateşe atar.Winston kendindeki bu değişimi, iş arkadaşları ve komşularından saklamak, kitabı okumak ve Julia ile daha rahat birlikte olabilmek için, günlüğünü aldığı dükkanın üst katını kiralar.
Burası, Büyük Birader'in çalışanlarına verdiği dairelerden çok farklıdır. Eski tarzda döşenmiştir ve odada "Tele Ekran" yoktur! Onlar için "Tele Ekran"nın olmaması çok büyük bir avantajdır çünkü "Tele Ekran" hem alıcı, hem verici olarak kullanılan bir alettir ve düşünce suçlularını yakalamakta kullanılmaktadır. Julia ile buluştuklarında, Julia elinde gerçek çikolata, gerçek ekmek vb. ve sadece sokak kadınlarının kullandığı adi bir kaç makyaj malzemesi ile gelir. Bunlar ikisinin de sadece adlarının duydukları ama gerçeklerini görmedikleri şeylerdir. Çünkü onların yaşadığı zaman diliminde, herşey yapaydır. Bu gizli kiralık oda da kitabı okumaya başlarlar ve devletin yapısını anlamaya başlarlar.Kitaba göre;Sorun, dünyadaki gerçek zenginliği artırmaksızın, endüstri çarkını döndürmektir. Üretim sürdürümeli, ama üretilenler insanlara dağıtılmamalıydı. Uygulamada bunun için tek çözüm yolu, sürekli savaş durumunda olmaktı. Savaş endüstrisi, tüketim maddeleri üretmeksizin işgünü kullamasının akıllıca bir yoludur. Yeni silahlar bulmak için araştırmalar aralıksız sürdürülmektedir, zeki beyinler için tek doyum alanı buradadır. Okyanusya'da, şu anda eski anlamdaki bilim artık yaşamamaktadır. Yenikonuş'ta "bilim"i karşılayacak bir sözcük yoktur. Teknik gelişmeler, eğer insan özgürlüğünü biraz daha kısıtlamaya yarıyorsa kullanılır.Televizyonun yapımı ve aynı aygıtın, hem alıcı hem verici olarak kullanılmasını sağlayan teknik gelişmeler, özel hayata son verdi. Her yurttaşın ya da en azından gözetlenmesi gerekecek kadar önemli herkesin, hiç aralıksız polis denetimi ve başka iletişim yolları bulunmadığından, sürekli bir resmi propaganda bombardımanı altında tutalabilmesi sağlandı. Böylece tarihte ilk kez herkesin devletin isteklerine boyun eğmesi ve her konuda düşünsel bir birliğin oluşması sağlandı. Karşıt olayların ve kavramların birbirine bağlanması, Okyanusya toplumunun en belirgin yanıdır. Resmi ideoloji, gerek olmayan yerlerde bile çelişkilerle doludur. Böylece Parti, sosyalizm akımının savunduğu tüm ilkerleri yadsır, kötüler ve sonra bunun sosyalizm adına yapıldığını söyler. İşçi sınıfının yüzyıllardır hor görüldüğünü söylerken, kendi Parti üyelerine, işçilere giydirilen ve bu nedenle kabul edilmiş uniformaları giydirir. Aile bağlarını düzenli bir biçimde çürütürken, önderini doğrudan aile duygularına seslenen bir adla-Büyük Birader- çağırır. Gerçekte iktidar, ancak karşıtların uzlaştırılması yoluyla sonsuza dek elde tutulabilir. Eğer eşitsizlik sürdürülecekse -yani yüksek grup yerini koruyacaksa- zihinsel koşullar, denetlenmiş olmalıdır. Kimse yönetime onu bırakmak için geçmez. İktidar araç değil, amaçtır. Kimse devrime bekçilik etmek için diktatörlük kurnaz; devrim diktatörlüğü kurmak için yapılır. Baskı kurmanın amacı, baskı kurmaktır. İşkencenin amacı işkencedir. İktidarın amacı, iktidardır.Julia ve Winston, dışardan gelen seslerle uyanırlar. Düşünce polisi onları bulmuş, teslim olmalarını istemektedir. Teslim olmadan önce birbirlerinden asla vazgeçmeyeceklerine söz verirler ve düşünce polisi içeri girer. Düşünce polisi aslında, odayı kiraladıkları, günlüğü aldığı antikacıdır! O yaşlı görünüşü gitmiş gençleşmiş ve gerçek yüzüde ortaya çıkmıştır. Meğer odada "tele ekran" varmış ve her hareketleri izleniyormuş!Oradan, Sevgi bakanlığına götürülürler.Sevgi Bakanlığı hiç penceresi olmayan, yerin bilmem kaç kaç altına inen korkunç bir yapıdır. Orada Winston'a çeşitli işkenceler yapılır böylece devlet hakkında düşündüğü ve okuduğu tüm bilgileri bir tarafa bırakarak, devlete yani partiye koşulsuz itaat etmesi sağlanır. Düşünceleri kontrol altına alınır. Ama hala duyguları kontrol altına alınamamıştır. Ama Sevgi bakanlığında bunun da bir çözümü vardır. Winston'un yüzüne fareleri yaklaştırınca, farelerle kendi arasına Julia'ya koyar. Çünkü koyacak başka kimsesi yoktur. Benim yüzümü ısırmasınlar, Julia'nın yüzünü ısırsın, der. Sevgi Bakanlığından gönderildikten sonra çok rahat koşullar altında, hiç izlenmeden yaşamaya başlar. Ama hiç arkadaşı yoktur ama bunun onun için bir önemi de yoktur. Bir gün yolda Julia ile karşılaşır. Julia'da korkusuna yenik düşüp onu satmıştır. Birbirlerinden özür dileyip, dostça ayrılırlar. Ve geçen hergün, Parti ve Büyük Birader'e olan bağlılıkları artarak yaşamaya devam ederler.
TÜM YAZILARI
- Duygularını mas etmiş, muktedir kadın: Kösem Sultan (21 Kasım 2015 Cumartesi)
- Üçüncü perde (09 Eylül 2015 Çarsamba)
- Ve şifremiz çözüldü; 'Dayanışma' (23 Temmuz 2015 Perşembe)
- Emperyalizmin geçmişi ya da mâkuz talihi (04 Haziran 2015 Perşembe)
- Muhafazakâr..! (03 Haziran 2015 Çarsamba)
- Almanya'nın 'Anayasay'ı Koruma Örgütü' (26 Şubat 2015 Perşembe)
- Direnç kırıcıları (22 Ocak 2015 Perşembe)
- Soğuk Duş... (15 Ocak 2015 Perşembe)
- Ekonomi tıkır mıkır (10 Ocak 2015 Cumartesi)
- Emperyalin oyunu (24 Aralık 2014 Çarsamba)
- Emperyalizmin zokası ve altın vuruşumuz (27 Ekim 2014 Pazartesi)
- Kaybolup gitmeden kuşlar... (09 Ekim 2014 Perşembe)
- Körler ve sağırlar (12 Nisan 2014 Cumartesi)
- Muhalif duruş revizyona muhtaç (11 Nisan 2014 Cuma)
- Zehirli gıdalar (10 Şubat 2014 Pazartesi)
- Bumerang..! (08 Ocak 2014 Çarsamba)
- Süper güç, süper sona yaklaştı (08 Aralık 2013 Pazar)
- Issızlık ve Sığlık (20 Kasım 2013 Çarsamba)
- Büyük resmi görebilmek, büyük plânı anlamak demek.. (22 Ekim 2013 Salı)
- Eş_Şek Analizi: Aslımızdan Kurtulmalıyız..!! (20 Ekim 2013 Pazar)
- Dizi Dizi İnciler.. Hadi Size İyi Uykular.. (18 Ekim 2013 Cuma)
- Doğa adına suç duyurusu (03 Ekim 2013 Perşembe)
- Hugo Chavez’in ardından.. (28 Eylül 2013 Cumartesi)
- İntihar Olaylarındaki Trajik Artış! (11 Eylül 2013 Çarsamba)
- Ülkemde evlilikle ilgili çarpıcı gerçekler (23 Ağustos 2012 Perşembe)
- Yaşamın kıyısından bir sabah (09 Ağustos 2012 Perşembe)
- Sütü bozukluk...! (27 Temmuz 2012 Cuma)
- KATA_KULİ (11 Mayıs 2012 Cuma)
- "Eş_şek analizi: "Aslımızdan kurtulmalıyız!!" (18 Nisan 2012 Çarsamba)
- Dostum Topaç (05 Mart 2012 Pazartesi)
- Tarım tarumar ve yaban ellere teslim (27 Şubat 2012 Pazartesi)
- Doğa adına suç duyurusu (15 Şubat 2012 Çarsamba)
- Dizi emekçilerinin suçu ne? (15 Ocak 2012 Pazar)
- NO WAY..!! (17 Aralık 2011 Cumartesi)
- Yeni Dünya sömürü düzeneği (28 Kasım 2011 Pazartesi)
- Kendi kendini kerten-kele, kendi kendisini tüketirken Türkiye (25 Haziran 2011 Cumartesi)
- Kendisini tüketen Türkiye (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- "Bin Ladin gider, bir Ladin daha itinayla getirilir" (05 Mayıs 2011 Perşembe)
- MateryalİSTANBUL.. (30 Nisan 2011 Cumartesi)
- Psikolojik harekat bir yana, asıl tehlike biyolojik harekatta..!! (22 Nisan 2011 Cuma)
- Dizi dizi inciler hadi size iyi uykular (10 Nisan 2011 Pazar)
- Büyük resmi görebilmek, büyük planı anlamak demek.. (26 Mart 2011 Cumartesi)
- Yaşasın.. Bizim de Fukuşima'larımız olceek!! (18 Mart 2011 Cuma)
- Kuşlar kaybolup gitmeden (05 Mart 2011 Cumartesi)
- Dert çokk.. Derman yok!! (10 Şubat 2011 Perşembe)
- "Mutsuzlar cenneti"nden.. (06 Şubat 2011 Pazar)
- Organize korku imparatorluğu (07 Kasım 2010 Pazar)
- Teknoloji bile kirletilmedi mi? (06 Kasım 2010 Cumartesi)
- Hastalıklı sağlık sistemimiz (01 Eylül 2010 Çarsamba)
- Ne zamana kadar gizleyebilirsiniz ki gerçeği? (16 Temmuz 2010 Cuma)
- Karadeniz ''şantiye'' bölgesi (14 Temmuz 2010 Çarsamba)
- "Aşk-ı vatan" (29 Haziran 2010 Salı)
- CHP'nin yeni MYK üyelerinden doğal beklentiler (28 Haziran 2010 Pazartesi)
- SOL'un temel sorunu (17 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Teknolojik işsizlik (16 Mayıs 2010 Pazar)
- Hapı yutmadan prospektüsü okumadınız mı? (10 Nisan 2010 Cumartesi)
- Zaman paradoksumuz (10 Mart 2010 Çarsamba)
- Türkan Saylanlara neden ihtiyacımız var? (08 Mart 2010 Pazartesi)
- İntihar olaylarındaki trajik artış (24 Şubat 2010 Çarsamba)
- Domuz ekonomisi (27 Ocak 2010 Çarsamba)
- Genç yaşlılarımız… (23 Ocak 2010 Cumartesi)