Ali HASDEMİR
Ali HASDEMİR

Dizi emekçilerinin suçu ne?

alihasdemir@haberdukkani.com 15 Ocak 2012 Pazar

TV dizileri sektöründen söz etmek isterim biraz..

Şu milyon liraların döndüğü, reyting rakamlarının havalarda uçuştuğu, yapımcı ve senaristlerinin ise neredeyse Hollywood'daki meslektaşlarının sosyal standartlarıyla yarıştığı, kanaldan kanala transfer ücretlerinin dudak uçuklattığı ticari alandan yani.

Neredeyse binlerce kişilik istihdam alanıyla âdeta yeni bir bacasız endüstriye dönüştürülen TV dizi filmleri..

sosyoekonomik mevzuların kralı olmuş..

İstihdam da peki nasıl bir istihdam?

Kayıtdışı, naylon istihdam..

Konu spesifik olsa, belki şu an görmezden gelinebilir diyerek ess geçebilirdik ama kazın ayağı öyle değil..

Ne kadar ilgi çeker, kimi/kimleri enterese eder?  Bakın orasını pek bilemiyorum, ancak yine tutamadım dilimin kemiğini, parmakların tuttuğu şu garip kalemi..  Öğrenip bildiğimizi ve fikir sahibi olduğumuz konuyu yazmaktan yine alıkoyamadık kendimizi..

Akşam yorgunluğuyla televizyonunuzun karşısına kurulup izlediğiniz dizilerin,  salt bize yansıtılan yanını, eğlenceli halini biliriz..

Mâlum, sadece o parıltılı, cilâlanmış yüzünü gösterirler bizlere..

Aslında tüm şov dünyası için bu kural geçerlidir, ancak şu anda konumuz diziler..

Dizilerin ünlü ettiği, ardından da ününe ün kattığı o başrol oyuncularının, haftada bir yayımlanan bölümlerde, aldıkları binlerce lirayı (bölümbaşı diyorlar adına) full magazinleşen medya sık sık gündeme getirir..

Bu nedenle âşinasınızdır..

Peki, ya madalyonun diğer yüzünü bilir misiniz?

Bu sektörde emek veren çoğu insan, yani kameramanından ışıkçısına, kostümcüsünden figüranına kadar sıradan bir sosyal güvencenin zerresinden mahrumdur..

Ortada ne bir sözleşme, ne de bir sigorta..!!

Sözz vardır ortada, ama "sözün senet olduğu" o ikbal günleri epeyce gerilerde kaldı..

Şu ana kadar çalışanların vergilerinin ödenip ödenmediği bilene hiç rastlayamadık..

Binlerce insan yapımcı ve yayıncı da şirketlerden alacaklı durumdadır.

Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) sözleşmesine aykırı biçimde, günde 16 - 18 saat, en olmadık koşullarda köle muamelesi görmektedirler..

Bu utanç, elbette önce sistemin ve onun bekçiliğini yapan yalakaların olduğu kadar izleyenlerin de utancıdır!

Net konuşalım; en açık ve hafif biçimiyle işlenen suça ortak ediliyoruz..

Çok basit hesaplarla bu alanda dönen rakamların ne denli yüksek olduğunu yapılan harcamalardan anlamak mümkündür.

Bu arada haftada ortalama olarak 80 dizi çekilmektedir..

Dizi başına, yayıncı şirketlere kesilen faturanın en az 350.000 Türk Lirası olduğunu varsayarsak, ortaya çıkan rakam akıllara durgunluk verir..

Kaldı ki, bazı diziler için yapımcılara ödenen rakamlar, yukarda belirtilen ortalama rakamın iki, bazen üç katıdır..

Bu kadar dizinin yapımında çalışan emekçi insanlar da azımsanamayacak sayıdadır..

Küçüklü-büyüklü, her dizi için yine ortalama 150 - 200 çalışandan söz edebiliriz, kalabalık dönem dizilerindeki figürasyonların sayısı ise yine dudak uçuklatacak cinstendir..

Demek ki, binlerle ifade edeceğimiz sayıdaki insan bu alanda çaba harcamaktadır.

Bu insanların yüzde doksana yakını ise ne yazık ki kayıt dışıdır..

Nedeni ise pek açıktır..

Yayıncı şirketler ile reklam verenler arasında dönen o mâlum çarka hiç kimse çomak sokmak istememektedir..

Bu çağdaş kölelik sistemi, iktidar tarafından bile-isteye korunup kollanmaktadır.. (!?)

(Bilin ama bakalım neden?? Yanıtı Dizi Dizi İnciler-1 yazımızda yer alır, ancak tekrarlıyayım;  yığınları avutmak ve uyutmak için biçilmiş kaftandır, illüzyonun kralıdır çünkü..)

Ne Maliye Bakanlığı, ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ne de Kültür Bakanlığı meselenin çözümü için tek adım atmamışlardır..

Bundan böyle de atmayacakları ortadadır..

Medya alanını istilâ ederek ele geçiren kara fikirliler, sömürü çarkının daha da büyümesi için ne gerekiyorsa yapmaktadır..

Kanun Hükmü'nde Kararnameler'le memleketi yönettiğini sananlar bu alanda da suspusturlar..

Oyuncular Sendikası ve Sinema Emekçileri Sendikası'nın defalarca talep etmelerine karşın, bir türlü söz konusu iş kolu için yasa çıkartılmamış, meslek tanımlanması yapılmamıştır..

Varolan çalışma yasaları karşısında her iki sendika da yetkisizdir, dolayısyla elleri-kolları bağlıdır.

Bu alanda 'iyi niyet' de körelmiştir..

Ortada pay edilen pasta, alanda çalışan emekçilerin alın terinden oluşan, ama hakça diliminden tadamadıkları acı bir pastadır..

İnsaf, adalet ve vicdanlarını yitirmiş sistem bekçilerine verilecek en güzel yanıt ise, alan çalışanlarının birlik olması, ortaklaşmasıyla sağlanabilir..

Genel çalışma hayatından soyutlanamaz bir realite bu iş kolunda da mevcuttur. İlk adım ise dayanışmadır..

Bunun tüm dünya da bilenen tek örneği, yapılan işi durdurmak, yani greve çıkmaktır..!

Onurlu insanların, hem kendilerinin hem kendileriyle birlikte çalışan yol arkadaşlarının posaları çıkana kadar en zor, olmadık koşullarda çalıştırılmasına izin vermeyecekleri umudumu koruyorum..

Çünkü başkaca bir seçenek ya da çıkar yol kalmamıştır..

Bu eğer kimileri için 'iyi giden tekere çomak sokmaksa' o çomak şimdi artık sokulmalıdır..

Her iki sendika, alandaki meslek dernekleri-birlikleri-örgütleri, ya çağdaş köle olmayı sürdürecek, ya da onurlarını korumak için ayağa kalkmayı düşüneceklerdir..

Bunun dışında yapılacak herşey, havanda su dövmekle eşdeğer olacaktır..

Esenlikler..

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük