
Oksijen deposu Kaz Dağları (mitolojik adıyla İda) büyük bir tehdit altında..
İda'yı nasıl anlatayım sizlere? Mitolojiye göre, ilk güzellik yarışmasının gerçekleştirildiği yerdir, desem..
Ya da yüz yıllardır, bin yıllardır yeryüzünün en güzel rüzgarlarını çam ağaçlarının iğne yapraklılarıyla, zeytin ağaçlarının gümüşlü yapraklarının filtre görevi yaparak dört bir yana servis ettiği oksijenle çevrenin yaşam kaynağıdır desem, yine de sözcükler yetersiz kalır.. Çünkü doğasında her türlü canlıyı barındıran oksijen çadırı, özerk bir ülke gibidir İda. .
Uluslar arası kuruluşlarca tescil edilmiş doğal alanlar arasındaki yerini alan Kuzey Ege'deki oksijen deposu İda Dağı ya da Kaz Dağları, S.O.S. veriyor..
Yok edilen doğa harikalarına yeni bir sayfa daha ekleniyor.. Kaz Dağları'nın eteklerinde yaklaşık beş yıl önce filizlenmeye başlayan doğa katliamı, önce eteklerine villaların yapımıyla başladı. Villaların yapımı sürerken, çivi bile çakılması suç sayılan yörede, rant peşinde koşan bazı maden firmalarının bu kez altın ve benzeri değerli madenleri arama bahanesiyle ruhsat almaları, ardından arama faaliyetlerine girişmeleri çevre katliamına bir yeni sayfa daha açtı.
Maden arama bahanesiyle binlerce ağacın katledildiği, doğal çevrenin delik deşik edildiği, eşsiz fauna ve florasının dengesi bozulduğu ve giderek çölleşmiş bir alana dönüştürüldüğü sadece konu uzmanının değil, kamuoyunu tarafından da artık yakından bilinen bir gerçek.
"Görünen köye kılavuz gerekmez" derdi atalarımız...
Kaz Dağları eteklerinde de, doğal yaşam şimdiden can çekişmeye başladı. Bergama ve Uşak çevresinde yapılan altın madeni işletmeciliğinin doğa için sakıncalı olduğu ve kanıtlanan vahim sonuçlarına karşın hala yeni girişimlerde ve sürekli denemelerde bulunuluyor.
Bir defa bu tür ekolojik, fiziki ve biyolojik deformasyonlar sonucu ormanların orman vasfından çıkarılması ve yapılaşmaya, ticaret metası haline getirilmesi gibi bir art niyetli bir talebin olduğu çok net, çok açık.
Madencilik konusunda ise günümüz Türkiye'sinde çok ciddi iddialar gündeme getiriliyor. Ortaya atılan bu iddialar kanımızı donduracak cinsten.. Yabancı şirketlerinin bir bölümünün maden işletmeciliğini bir oyun gibi borsa alanında kullandıkları öne sürülürken sözkonusu bu çoğunluğu yabancı kökenli şirketlerin (bazısı Türk ortaklı) hiçbir katma değer üretmeksizin, istediklerini elde ettikten sonra ardlarında da tahrip edilmiş, hatta bitirilmiş bir doğa bırakarak gittikleri görülüyor. Arkalarına bile dönüp bakmadıklarından emin olabiliriz... Sonra biz bize, o muhteşem doğamızın çöle dönüşüm sürecinde ağır bedeller ödeyerek, çözümsüzlükle baş başa kalacağız her zamanki gibi.
Peki niçin?
Bunun nedeni âşikar çok açık..
Sadece elin adamları, yaşamımız, sağlığımız üzerimizden zengin olsunlar diye...
Bu çok ciddi bir sorun ve hafife alınır bir yanı da yok..! Çünkü hiçbir denetleme sözkonusu değil. . Bu konuda hem Türkiye ekonomisi zarar görüyor hem de ülkemizin doğası mahvoluyor. Neden bugüne kadar önlem alınmadığı anlaşılamıyor, hükümetin bir çevre politikası üretmediği ve halen de üretileceğine dair bir işaret olmadığını da görüyoruz. Ortak değerlerimiz birer ikişer yok edilirken herkes ne kadar sakin ve sessiz. Havamızın, sularımızın kirletilmesi, tüketilmesi sonucu hepimiz zarar göreceğiz. Bu çağda bunu göremeyen yetkilileri kınamaktan öte şeyler yapmalıyız.
Sözün özü; çok acil olarak Kaz Dağları için önlemler alınması ve tüm çevre için denetim ve yaptırım uygulanmasını diliyor ve istiyoruz..
Herkesi, çok duyarlı olmaya dacet ediyoruz..Torunlarımızdan ödünç aldığımız tüketilen doğamız için üstümüze düşen görevi yerine getirmek üzere art niyete, rantçılara karşı mücadele etmeye bir kez daha davet ediyoruz..
Esen kalınız...
TÜM YAZILARI
- Duygularını mas etmiş, muktedir kadın: Kösem Sultan (21 Kasım 2015 Cumartesi)
- Üçüncü perde (09 Eylül 2015 Çarsamba)
- Ve şifremiz çözüldü; 'Dayanışma' (23 Temmuz 2015 Perşembe)
- Emperyalizmin geçmişi ya da mâkuz talihi (04 Haziran 2015 Perşembe)
- Muhafazakâr..! (03 Haziran 2015 Çarsamba)
- Almanya'nın 'Anayasay'ı Koruma Örgütü' (26 Şubat 2015 Perşembe)
- Direnç kırıcıları (22 Ocak 2015 Perşembe)
- Soğuk Duş... (15 Ocak 2015 Perşembe)
- Ekonomi tıkır mıkır (10 Ocak 2015 Cumartesi)
- Emperyalin oyunu (24 Aralık 2014 Çarsamba)
- Emperyalizmin zokası ve altın vuruşumuz (27 Ekim 2014 Pazartesi)
- Kaybolup gitmeden kuşlar... (09 Ekim 2014 Perşembe)
- Körler ve sağırlar (12 Nisan 2014 Cumartesi)
- Muhalif duruş revizyona muhtaç (11 Nisan 2014 Cuma)
- Zehirli gıdalar (10 Şubat 2014 Pazartesi)
- Bumerang..! (08 Ocak 2014 Çarsamba)
- Süper güç, süper sona yaklaştı (08 Aralık 2013 Pazar)
- Issızlık ve Sığlık (20 Kasım 2013 Çarsamba)
- Büyük resmi görebilmek, büyük plânı anlamak demek.. (22 Ekim 2013 Salı)
- Eş_Şek Analizi: Aslımızdan Kurtulmalıyız..!! (20 Ekim 2013 Pazar)
- Dizi Dizi İnciler.. Hadi Size İyi Uykular.. (18 Ekim 2013 Cuma)
- Hugo Chavez’in ardından.. (28 Eylül 2013 Cumartesi)
- İntihar Olaylarındaki Trajik Artış! (11 Eylül 2013 Çarsamba)
- Ülkemde evlilikle ilgili çarpıcı gerçekler (23 Ağustos 2012 Perşembe)
- Dizi dizi inciler, tatlı rüyalar (12 Ağustos 2012 Pazar)
- Yaşamın kıyısından bir sabah (09 Ağustos 2012 Perşembe)
- Sütü bozukluk...! (27 Temmuz 2012 Cuma)
- KATA_KULİ (11 Mayıs 2012 Cuma)
- "Eş_şek analizi: "Aslımızdan kurtulmalıyız!!" (18 Nisan 2012 Çarsamba)
- Dostum Topaç (05 Mart 2012 Pazartesi)
- Tarım tarumar ve yaban ellere teslim (27 Şubat 2012 Pazartesi)
- Doğa adına suç duyurusu (15 Şubat 2012 Çarsamba)
- Dizi emekçilerinin suçu ne? (15 Ocak 2012 Pazar)
- NO WAY..!! (17 Aralık 2011 Cumartesi)
- Yeni Dünya sömürü düzeneği (28 Kasım 2011 Pazartesi)
- Kendi kendini kerten-kele, kendi kendisini tüketirken Türkiye (25 Haziran 2011 Cumartesi)
- Kendisini tüketen Türkiye (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- "Bin Ladin gider, bir Ladin daha itinayla getirilir" (05 Mayıs 2011 Perşembe)
- MateryalİSTANBUL.. (30 Nisan 2011 Cumartesi)
- Psikolojik harekat bir yana, asıl tehlike biyolojik harekatta..!! (22 Nisan 2011 Cuma)
- Dizi dizi inciler hadi size iyi uykular (10 Nisan 2011 Pazar)
- Büyük resmi görebilmek, büyük planı anlamak demek.. (26 Mart 2011 Cumartesi)
- Yaşasın.. Bizim de Fukuşima'larımız olceek!! (18 Mart 2011 Cuma)
- Kuşlar kaybolup gitmeden (05 Mart 2011 Cumartesi)
- Dert çokk.. Derman yok!! (10 Şubat 2011 Perşembe)
- "Mutsuzlar cenneti"nden.. (06 Şubat 2011 Pazar)
- Organize korku imparatorluğu (07 Kasım 2010 Pazar)
- Teknoloji bile kirletilmedi mi? (06 Kasım 2010 Cumartesi)
- Hastalıklı sağlık sistemimiz (01 Eylül 2010 Çarsamba)
- Ne zamana kadar gizleyebilirsiniz ki gerçeği? (16 Temmuz 2010 Cuma)
- Karadeniz ''şantiye'' bölgesi (14 Temmuz 2010 Çarsamba)
- "Aşk-ı vatan" (29 Haziran 2010 Salı)
- CHP'nin yeni MYK üyelerinden doğal beklentiler (28 Haziran 2010 Pazartesi)
- SOL'un temel sorunu (17 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Teknolojik işsizlik (16 Mayıs 2010 Pazar)
- Hapı yutmadan prospektüsü okumadınız mı? (10 Nisan 2010 Cumartesi)
- Zaman paradoksumuz (10 Mart 2010 Çarsamba)
- Türkan Saylanlara neden ihtiyacımız var? (08 Mart 2010 Pazartesi)
- İntihar olaylarındaki trajik artış (24 Şubat 2010 Çarsamba)
- Domuz ekonomisi (27 Ocak 2010 Çarsamba)
- Genç yaşlılarımız… (23 Ocak 2010 Cumartesi)