
H1N1 tipi virüs değil, asıl biz uğradık mutasyona..
Nasıl da yıkandı şu beyinlerimiz?
Önceleri AIDS vardı, sonra Kuş Gribi oldu, en son yılın da trendi Domuz Gribi..
Tüm bunları düşünürken dün gece, ellerimizi dezenfekte etmemiz amacıyla (ve önemlisi iş verimini de düşürmemek adına) işverenimiz tarafından işyerlerinin muhtelif köşelerine monte edilen antibaktiriyel sıvı kutucuklarına doğru yönelmişken, ışık da değil, bizâtihi şimşek çaktı beyinde: Evreka..
Tam da dünyamız, içinde bulunduğumuz bilişim ve teknoloji çağında bilgi gücüyle tavan yapmak üzereyken, karşı karşıya bırakıldığımız son yüzyılın en büyük ekonomik kriziyle boğuşmaya alıştırılmışken, şimdi nereden çıkmıştı bu Domuz Gribi?.
Bu ne menem iştir ki, doğalmış gibi gündelik yaşamımıza bir dolu önlem adı altında bu nesneler de girmişti.. Nasıl bir talep patlamasına neden olmuş ve nasıl pazar halini almıştı ki, yarattığı ekonomiyle "Kriz Varrr" diye kıvranan kapitalizmin sancılarını bir nebze dindirip, gözyaşlarını giderme maharetini bile göstermişti..
"H1N1 tipi enflüenza virüsü ekonomisi", ya da uzun olmasın, yaygın adıyla "Domuz Gribi Ekonomisi.." bu!!
Biz, önceleri avcı değil, kurban olduğumuzun ayırdına pek varamadığımız için olacak, Yaban Domuzu Gribi olarak biliyorduk, ancak zaman içinde algılama hatası olduğunu anladık, çünkü baktık ki, işin boyutları oldukça geniş..
Artık iyice kavradadık ki, bu işin şakası yok, H1N1 tipi influenza virüsüyle başımız ciddi bir şekilde dertte..
Salgının tahmin edilenin çok ötesinde uzun süreceği de öngörülüyor son dönemde..
Zira bakıyoruz, Ukrayna'daki bir tıbbi tespite göre, orada yaşamını yitiren iki kişi üzerinde yapılan otopside domuz gribi teşhisi konulmakla kalmıyor, virüsün mutasyona uğrayarak daha tehlikeli boyuta ulaştığı ve iki kurbanın da 20 yıllık maden işçisi gibi akciğerlerini yakarak kapkara kömüre çevirdiği saptanıyor..
Başka ülkelerin bilim adamları da söylüyor, virüsün değişime uğrayarak mevcut aşılara karşı direnç kazandığını..
Şu ana kadar gezegenimizde kaç insanoğlunun bu virüsle savaş verdiği, hatta tam olarak bu virüs nedeniyle kaç kişinin hayatını kaybettiği bile tam açıklanmıyor. Net rakam yok!!
Çünkü bu mesele, kontrolü kaybedilen bir mekanizmaya dönüşmüş durumda..
Ortaya çıkan (ya da sürülen) bu virüs cinsi, öylesine aktif ve agresif ki, sıkı fıkı toplu taşıt araçlarıyla, sıkış döküş kalabalıkların oluşturduğu megakentlerimizde, bu salgının çığ gibi büyümemesi asıl büyük mucize olan..
Küresel dev ilaç tekelleri, tüm dünyaya peynir ekmek gibi aşı ve ilaçlarını satıyor. Yoğun talebe ürün yetiştiremiyor.
İşte tam da burada çakıyor şimşek..
Kapitalizme müjde; son iktisadi buhranlarına da çare bulundu..
İlaç tekellerinin ve borsacıların şu son dönemde, bir çok ülkede Domuz Gribi'nin ortaya çıkışıyla yaratılan aşı, koruyucu ilaç ve diğer koruyucu tıbbi aparata yatırım yaptıkları, merdivenaltı üretimin bile bu sayede atağa kalktığı yaygın bir görüş.. Daha doğrusu bizzat ekonomi çevrelerinin tespitleri..
Bilhassa küresel borsalarda biyoteknoloji alanında üretim yapan ve direkt ilaç şirketleriyle organik bağı olan firmaların borsadaki hisselerine talep fazlasıyla artmış gözüküyor.. (!?)
Ekonomistlerin, ekonomik yorumlarını yaparken gelişen son ekonomik gelişmeler doğrultusunda somut rakamsal verilere dayanarak yola çıktıkları bilinir. Ancak, bilgiler sınırlı ve eldeki doneler muğlak denecek düzeydeyken bile devasa maddi kârlardan söz ediliyor..
Şimdilik, kaba bir hesapla 3 trilyon dolarlık bir pazar söz konusuy(muş).. Ama durun, yakın bir gelecekte bu pazar rakamının 5 trilyon dolara çıkması bekleniyor(muş)..
Ve kapitalizmin kalesi ülkelerin dev kapitalist aktörleri, yüzyılın en büyük ekonomik krizinden böylelikle sıyıracağını varsayıyor..
Domuz Gribi virüsünün bir labaratuar ürünü (insan eliyle üretilmiş grip türevi) olabileceği görüşünün de yaygınlık kazanmasına yol açıyor.
Şu soru çok mu iddialı olur?
Belini tekrar doğrultmayı hedefleyen kapitalist sistemin başvurduğu son yöntem, insan sağlığı ve insan yaşamı üzerinden mi? Mikrobiyolojik yeni deneyler üzerinden de sömürü mü?
Yani kâr ve artı değer uğruna her şey serbest mi?
Tüketimde talep patlaması yapan sadece aşılar, hijyenik maddeler, antibakteriyel ilaçlar değil tabii ki, her türlü temizlik maddesi de tavan yapıyor son zamanlarda piyasalarda..
Yine piyasalara bakacak olursak, bu tüketim maddelerine duyulan ihtiyacın katlanarak arttığı gerçek bilgisine sahip olabiliyoruz..
Hastalık öylesi yaygınlaşma eğiliminde ki, bazı hipermarketlerde temizlik maddeleri reyonları daha geniş bir yelpazeye yayıldı..
Satışı 10 kat artan bazı ürünler de var..
Örneğin antibakteriyel jellerin satışı 10 kat artmış!!
***
Dönelim yine rakamlara..
3 trilyon dolarlık dev bir pazar.. Yakın zamanda olacak 5 trilyon dolar!!
Çin ve Hindistan'ın toplam nufusu kaç kişi?
Şimdi nereden aklıma mı esti?
Biri her tür sanayi üretiminde, diğeri ise bilişim teknolojisi ve programcılık alanında atağa kalkmış iki süper güç olma yolunda 3 milyar nüfuslu iki ülke de..
Can mı dayanır? Hangi kapitalistin doymak bilmeyen iştahını kabartmaz bu rakam, ne der siniz?
Kapkaç.. Virüsü kapan kitleler, virüsün panzehirini anında bulup (!?) anında ülkeler bazında piyasalara sunanlara 5 trilyon dolar kaptıracak anlamına gelir bu..
Organize işler bunlar..
Bakın, işte şimdiden şuraya yazıyorum..
TÜM YAZILARI
- Duygularını mas etmiş, muktedir kadın: Kösem Sultan (21 Kasım 2015 Cumartesi)
- Üçüncü perde (09 Eylül 2015 Çarsamba)
- Ve şifremiz çözüldü; 'Dayanışma' (23 Temmuz 2015 Perşembe)
- Emperyalizmin geçmişi ya da mâkuz talihi (04 Haziran 2015 Perşembe)
- Muhafazakâr..! (03 Haziran 2015 Çarsamba)
- Almanya'nın 'Anayasay'ı Koruma Örgütü' (26 Şubat 2015 Perşembe)
- Direnç kırıcıları (22 Ocak 2015 Perşembe)
- Soğuk Duş... (15 Ocak 2015 Perşembe)
- Ekonomi tıkır mıkır (10 Ocak 2015 Cumartesi)
- Emperyalin oyunu (24 Aralık 2014 Çarsamba)
- Emperyalizmin zokası ve altın vuruşumuz (27 Ekim 2014 Pazartesi)
- Kaybolup gitmeden kuşlar... (09 Ekim 2014 Perşembe)
- Körler ve sağırlar (12 Nisan 2014 Cumartesi)
- Muhalif duruş revizyona muhtaç (11 Nisan 2014 Cuma)
- Zehirli gıdalar (10 Şubat 2014 Pazartesi)
- Bumerang..! (08 Ocak 2014 Çarsamba)
- Süper güç, süper sona yaklaştı (08 Aralık 2013 Pazar)
- Issızlık ve Sığlık (20 Kasım 2013 Çarsamba)
- Büyük resmi görebilmek, büyük plânı anlamak demek.. (22 Ekim 2013 Salı)
- Eş_Şek Analizi: Aslımızdan Kurtulmalıyız..!! (20 Ekim 2013 Pazar)
- Dizi Dizi İnciler.. Hadi Size İyi Uykular.. (18 Ekim 2013 Cuma)
- Doğa adına suç duyurusu (03 Ekim 2013 Perşembe)
- Hugo Chavez’in ardından.. (28 Eylül 2013 Cumartesi)
- İntihar Olaylarındaki Trajik Artış! (11 Eylül 2013 Çarsamba)
- Ülkemde evlilikle ilgili çarpıcı gerçekler (23 Ağustos 2012 Perşembe)
- Dizi dizi inciler, tatlı rüyalar (12 Ağustos 2012 Pazar)
- Yaşamın kıyısından bir sabah (09 Ağustos 2012 Perşembe)
- Sütü bozukluk...! (27 Temmuz 2012 Cuma)
- KATA_KULİ (11 Mayıs 2012 Cuma)
- "Eş_şek analizi: "Aslımızdan kurtulmalıyız!!" (18 Nisan 2012 Çarsamba)
- Dostum Topaç (05 Mart 2012 Pazartesi)
- Tarım tarumar ve yaban ellere teslim (27 Şubat 2012 Pazartesi)
- Doğa adına suç duyurusu (15 Şubat 2012 Çarsamba)
- Dizi emekçilerinin suçu ne? (15 Ocak 2012 Pazar)
- NO WAY..!! (17 Aralık 2011 Cumartesi)
- Yeni Dünya sömürü düzeneği (28 Kasım 2011 Pazartesi)
- Kendi kendini kerten-kele, kendi kendisini tüketirken Türkiye (25 Haziran 2011 Cumartesi)
- Kendisini tüketen Türkiye (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- "Bin Ladin gider, bir Ladin daha itinayla getirilir" (05 Mayıs 2011 Perşembe)
- MateryalİSTANBUL.. (30 Nisan 2011 Cumartesi)
- Psikolojik harekat bir yana, asıl tehlike biyolojik harekatta..!! (22 Nisan 2011 Cuma)
- Dizi dizi inciler hadi size iyi uykular (10 Nisan 2011 Pazar)
- Büyük resmi görebilmek, büyük planı anlamak demek.. (26 Mart 2011 Cumartesi)
- Yaşasın.. Bizim de Fukuşima'larımız olceek!! (18 Mart 2011 Cuma)
- Kuşlar kaybolup gitmeden (05 Mart 2011 Cumartesi)
- Dert çokk.. Derman yok!! (10 Şubat 2011 Perşembe)
- "Mutsuzlar cenneti"nden.. (06 Şubat 2011 Pazar)
- Organize korku imparatorluğu (07 Kasım 2010 Pazar)
- Teknoloji bile kirletilmedi mi? (06 Kasım 2010 Cumartesi)
- Hastalıklı sağlık sistemimiz (01 Eylül 2010 Çarsamba)
- Ne zamana kadar gizleyebilirsiniz ki gerçeği? (16 Temmuz 2010 Cuma)
- Karadeniz ''şantiye'' bölgesi (14 Temmuz 2010 Çarsamba)
- "Aşk-ı vatan" (29 Haziran 2010 Salı)
- CHP'nin yeni MYK üyelerinden doğal beklentiler (28 Haziran 2010 Pazartesi)
- SOL'un temel sorunu (17 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Teknolojik işsizlik (16 Mayıs 2010 Pazar)
- Hapı yutmadan prospektüsü okumadınız mı? (10 Nisan 2010 Cumartesi)
- Zaman paradoksumuz (10 Mart 2010 Çarsamba)
- Türkan Saylanlara neden ihtiyacımız var? (08 Mart 2010 Pazartesi)
- İntihar olaylarındaki trajik artış (24 Şubat 2010 Çarsamba)
- Genç yaşlılarımız… (23 Ocak 2010 Cumartesi)