Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Gecenin İçinden: Kayıp Atlantis, su ve yaşam!

info@haberdukkani.com 29 Ocak 2014 Çarsamba

"Akıp giderken yaşam.. İzleri kalır acıların. Sevinçle çarparken yüreğimiz.. Bin bir umutla koşardık özlemlerimize.. Biz vardık merkezinde dünyanın.. Örgüsünü biz örerdik yaşamın.. Nasıl istersek öyle biçimleneceğine inanmıştık.."


KAYIP ATLANTİS SU VE YAŞAM

Kutsal kitaplar -üç semavi din kitapları- Adem'in ilk oğulları, Habil ile Kabil'in öyküsü; insanın kardeş katili oluşunu ve Tanrı tarafından lanetlenip yüzüne bir işaret konularak kovuluşunu anlatır. Cennet bahçesi Aden'in doğusunda bir yerde kendine Nod adında bir kent kuran Habil, evlenerek çocuk sahibi olmuştu. Onun soyundan Filistin'de Kenanlar ortaya çıkmıştı.


Cennet bahçesi Aden, Atlantis idi.. İbranilere göre, ilk insanın kızıl topraktan meydana gelmiş olması ve Platon'un Atlantis'i ile Amerika arasındaki ilişkinin üzerinde önemle durması, tufan öncesi kayıp ülke ve Amerikalılar arasındaki yakın bağı işaret eder. Orta Amerikanın muhteşem uygarlıkları beyaz adamın gelişiyle iskambil kâğıtları gibi yıkılıvermiştir.


İspanyol Cortez, Meksika'yı işgal ettiğinde, yerliler onu coşkuyla karşılamışlardı. Yerlilerin efsanelerinde çok eski devirlerde beyaz adamlar gemilerle doğudan gelmişler ve onlara uygarlık öğretmişler, daha sonra geri döneceklerine söz vererek doğudaki yurtlarına dönmüşlerdi. Meksika'nın İnkalar'ı, İspanyol Cortez'in ayakları dibinde yere kapaklanıp secde edişlerinin sırrı bu efsanede gizliydi. Bu nedenledir ki; 10 milyon nüfusa sahip İnkalar, bir avuç İspanyol karşısında yenik düşmüş ve kökleri kazınmıştı.

Kristof Kolomb'un Amerika ya ilk adım attığı yere çok yakın bir yerleşim bölgesi olan Atlan isimli bir liman olduğu, Kızılderili dillerinde "atl"ın su anlamına geldiği bilinmektedir.


Tevrat ve 1947 yılında Ölü Deniz'e yakın Kumran mağarasında bulunan rulo yazıtlara -Essen kayıtları- göre insanoğlu kadim bir dönemde genetik bir aşılanma gördüler. Bu kayıtlara göre Hz. Nuh farklı bir fiziğe sahipti. Öyle ki babası, karısının yeminlerine karşın onun kendi oğlu olduğuna inanmayıp meleklerden her şeyi öğrenen büyük babasına -Hz. İdris- gidip danıştıktan sonra inanmıştı.


Firavun Hanedanları, uzaydaki bir başka gezegenden gelen ileri medeniyete sahip yaratıklarca genetik bir aşılanmadan geçirilmiş bir aile miydi?.. Firavunlar, halkın karşısına yüzlerinde masklarla çıkmış, kendilerini yarı tanrı/yarı insan olarak kabullenip herkes ve her şeyden üstün olduklarına inanmışlardı. Cesetlerini mumyalatıp Piramitlere kapatmış olmalarının mutlak bir nedeni olmalıydı ve en önemlisi onları bu inanca kim sürüklemişti. Yerçekiminin üstesinden gelen, o gün için sihir ve büyü olarak tanımlanan ne gibi gizli teknolojik güçlere sahiptiler?.. Bu soruların yanıtları netleşebilmiş değil.

Herodot'a Mısırlı rahiplerin anlattıklarına göre, Güneş bir zaman batıdan doğuyor, doğudan batıyormuş. Ve dünya birkaç kez eksen değiştirmiş.

Amerika kıtasında yapılan incelemeler, belirlenemeyen geçmiş bir dönemde kıtanın büyük bir meteor yağmuruna tutulduğu sonucuna varılmasıyla noktalanmıştır. Aynı şekilde Büyük Okyanus ta meteor yağmuruna uğramıştır. Gökten gelen bu felaketler sonucu Atlantis kıtası batmış, bazı tepeleri okyanus ortasında adalar olarak kalmıştı. Birkaç kişinin kurtulmuş olma olasılığı göz önüne alınmakta ve mitosların doğuşuna bu çerçeveden bakılmaktadır. Yerkürede bu felaketlerin gerçekleşmesi sonucu Dünyanın ekseninde kaymalar olduğu, yeryüzünün değişikliklere uğradığı kabul görmektedir. Kutuplardaki buzulların altında ormanlar olduğu saptanmıştır. Hz. Nuh Peygamberin bu denemde yaşamış olacağı varsayılmaktadır. Kutsal kitaplara göre Hz. İbrahim in bir oğlundan İbraniler diğer oğlundan Araplar türemişti. Irk kavramı özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında tabu haline dönüşmüştür. Geçmişten günümüze süregelen mitolojik söylemler ile bilimin kesişip tokalaşarak uzlaştıkları daha pekçok nokta var.

Bugün pozitif bilim yerkürenin 4,5 milyar yıllık bir yaşı olduğunu ileri sürüyor. Ve insanoğlunun medeniyet tarihi bugünün teknolojisi ile bilimi ışığında ,mercek altına çekilip incelendikçe ortaya çıkan bulgular insanın hikayesini tam olarak aydınlatmaya yetmiyorsa da karanlığın halkası her geçen gün daralıyor.

Yerkürede yaşam su ile başladı. Atlantis ve daha pekçok ileri medeniyet, sulara gömülerek yok oldu. Önümüzdeki günlerde de su sorunu insanlığın en önemli sorunlarından birisi haline gelecek. Petrolden bile çok daha önemli olacak. Çünkü petrolsüz yaşayabilen insanın su olmadan yaşayabilmesi olanaksız.

  ***

Aşağıdaki yazı ABD- Washington Enstitü (Washington Enstitü ABD'deki Musevilerin ekonomik katkılarıyla faaliyet gösteriyor) Türkiye Masası Direktörü Dr. Soner Çağatay tarafından kaleme alınmıştır.

"Bir Türk heyetinin 20 Ağustos civarında, önümüzdeki 20 yıl boyunca, yılda 50 milyon metre küp su satışıyla ilgili bir anlaşma yapmak üzere İsrail'e gitmesi bekleniyor. Anlaşma sağlanırsa Türk suyu, İsrail'e bu amaçla üretilmiş süper tankerlerle nakledilecek. Türk suyu kuraklık ve acil durumlarda İsrail için çok önemlidir.

İsrail'in tatlı su kaynakları yıllık 2000 mcm'tür. (%75'i içme suyu) ancak bu kaynaklar limitlere ulaşmış durumdadır. Düzenli nüfus artışının sürmesi nedeniyle ihtiyaç 2020 yılında % 30 daha artacaktır.

1990'ların ortalarından beri, Türkiye ve İsrail ilişkilerini geliştirmiş, birçok askeri savunma projeleri geliştirmiş ve ortak askeri tatbikatlar düzenlenmiştir. 1987 yılında Barış Suyu Projesi adı altında Seyhan ve Ceyhan nehirlerinden Ortadoğu'ya su ihraç etme fikri dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından ortaya atılmıştır. Özal'ın erken ölümü ve suyun politik malzeme olarak görülmesi bu projenin gelişmesine imkân vermemiştir. 1999 yılında İsrail Başbakanı Ehud Barak'ın Türkiye'yi ziyareti sırasında aynı dönemde İsrail'de yaşanan büyük kuraklık da gündemde olmasıyla, uzun bir boşluktan sonra ilk defa Manavgat nehrinden Israil'e su satılması gündeme geldi. Bu nedenle Türkiye Manavgat ağzında suyun ihraç edilebilmesini sağlayacak tesisler için, 150 milyon dolarlık bir yatırım yaptı.

Sonuç olarak daha önceki görüşmeler ve ön anlaşmalardan dolayı Türkiye'nin İsrail ile ilgili ümitleri daha da kuvvetlenmiştir. 23 Temmuz'da, Jarusalem Post'ta yer alan bir haber, Türkiye'nin su anlaşması sağlanmazsa İsrail'i her türlü ticari ihalelerden ve ilişkilerden dışlayacağını belirtmiştir.

Kurak bölgelerde su politik bir malzemedir. Türkiye'nin su sağlaması bölgede hassas olan politik tansiyonun düşmesine yardımcı olacaktır. Şayet imzalanırsa bu anlaşma Türkiye ve İsrail arasındaki dostluk bağlarının gelişmesini sağlayacaktır. Manavgat Suyu'nun İsrail'deki su kapasitesini artırması belki de fazla suyun Filistin ve dahi Ürdün ile paylaşılabilmesini sağlayacak ve bu bağlamda bölge politikasında genel bir değişiklikler de gözlenebilecektir.

Özal'ın suyun ihtiyacı olan bölgelere aktarılması ile sağlanabilecek karşılıklı ilişkiler vizyonu Nisan ayında İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Shalom ve Abdullah Gül tarafından görüşülmüştür. Ancak halen İsrailli yetkililer bu anlaşmanın tarihini açıklamaya çekiniyorlar. Görünen o ki sonunda Türkiye'den İsrail'e su taşınması için 1 milyar dolarlık bir anlaşma imzalanacak. Anlaşma sağlanırsa İsrailliler 2004 yılının sonuna doğru Türk suyu içecekler.''

Yıllardır Manavgat suyunu almak isteyen İsrail'in, karşılığında GAP bölgesinde bazı ayrıcalıklar istediği de biliniyor. İsrail'in, GAP'ta kibbutz kuracağı, bu kibbutzlarda 'nanoteknoloji' ağırlıklı çalışmalar yapacağı belirtiliyor.

***

Güneydoğu Hindistan, "Tamil Nadu" bölgesinde Mahabalipuram sahilinin açıklarında deniz altında büyük bir kent kalıntısı bulundu. İngiliz dalgıçlar tarafından yapılan keşif üzerinde halen yoğun çalışmalar sürdürülüyor. Suların 6 metre altındaki bu kentin 5 yıl öncesine ait kalıntıları, Mısır piramitlerinin inşa edildiği M.Ö. 2700 yıllarının ortalarında bulunuyor. Hint mitolojisine göre bu bölgede 7 mabed bulunuyordu ve bir tufan sonucunda sulara gömülmüştü. Akademisyenler ise 6000 yıl öncesinde Hindistan da büyük taş yapılar inşa edecek bir medeniyeti kabullenmiyorlardı. Şimdi su altında ortaya çıkan bu büyük kent mitoloji ve efsanelerin doğru, akademisyenlerin yanlış olduğunu kanıtladı.

  ***

Su ile başlayan hayat, göklerden yağan meteor yağmurları, Dünya ekseninin kayması, buzulların erimesiyle yükselen suların medeniyetleri yutması, nesilleri yok olan hayvanlar, efsaneler ve mitoslardaki tanrılar ile yarı tanrı/yarı insan soylarının tükenişi.. Gelişen bilim ve teknolojinin ışığında alt üst olan medeniyet tarihi.. Ve yine gelişen teknoloji ile bilimin tüm insanlığı tehdit eden, yerküreyi cehenneme çevirebilecek olan gerçekleri..

21. yüzyılın gizli ve gizemli tarikatları ile bunların inanç ve öğretilerine inanmış milyonlarca müritleri dünyayı ve insanlığı nereye sürükleyecekler?...

GECENİN İÇİNDEN

Akıp giderken yaşam
İzleri kalır acıların
Sevinçle çarparken yüreğimiz
Bin bir umutla koşardık özlemlerimize
Biz vardık merkezinde dünyanın
Örgüsünü biz örerdik yaşamın
Nasıl istersek öyle biçimleneceğine inanmıştık
Bizim için ne başı vardı ne de sonu yaşamın
Henüz ne kurda rastlamıştık ne de bir canavara
Hiç yalnız kalıp başımızı dinleyememekten yakınırdık
Oyunların sonu nasıl biter hiç bilmezdik
Sahnede oynadığımızı bilmez
alkışlar kimin için derdik...

Ne o yaşlandık mı yoksa
Bu aynalara aldırmayın
Aynalar hep yalan söylemediler mi bize
Uçup giderken seneler işimizin bittiğine inanamadık

Hiç silinmedi geçmişteki hayaller ve yüzler
Öyle canlı gülümsüyorlar ki hala
Onların geçmiş olduğuna inanmak ne mümkün
Ölüp gidenler bile tüm canlılığıyla bizimleyken

Bu nasıl bir oyundur ki,
oyunun hem kahramanı hem de izleyicisidir herkes
şu feleğin işine bak,
baş roldeki çocuk önce izleyici sonra oyuncu
ve son perde de yine çocuk
köle olup çarşıda satılan biz
çarşıdan köle satın alan da biz
hem zengin hem de yoksul olan biz

Yaşamın merkezinde olan kim
akıp giden yaşam kimindir hiç belli değil
yüreği bin umutla coşan kim
özlemlerine bin bir umutla koşan kim
kim, kim musalla taşında nöbet tutup gözyaşı akıtan
kim, kim musalla taşında uzanmış yatan kim?
Şu feleğin işine bak,
Sahnede oynayan kim, izleyen kim?...

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük