Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Gladio

info@haberdukkani.com 04 Nisan 2010 Pazar

ABD..
ARAMCO..
RABITA..
NATO..
CENTO..
VE GLADİO..

-BU BİR 20. YÜZYIL ÖYKÜSÜDÜR-

ClA'nın güdümünde organize edilen araştırma kuruluşları taşeronluk görevlerini yerine getirirken sinsi planlar uygulamaya kondu ve Ortadoğu yeniden şekillendirilirken Türkiye'ye ılımlı İslam rolü verildi.

Türk Gladiosu bu senaryonun uygulamasında kullanıldı ve bugünlere gelindi.

Şimdi birileri uyandı ama ülke çok zarar gördü.

ABD ile Suudi Arabistan'ın ortaklığı olan Aramco şirketi CIA'den yararlanarak Araştırma kuruluşları adı altında çeşitli kültür kuruluşları kurdurttu ve sinsi planlar bu kuruluşları taşeronluğunu üstlenmesiyle uygulamaya kondu. Böylece Ortadoğu dünyası yeniden şekillendirilmeye çalışıldı.

18. Mayıs 1962 yılında Suudi Arabistan'ın Mekke kentinde Rabıtat Al Alam Al islami adıyla kurulan (Islam Dünyası Birliği) BM üyesi olmakla kalmayıp NATO'nun da üyesi, UNESCO ve Dünya Çocuk Formu'nun da üyesi olan bu kuruluşu kurdurtan Aramco ortaklığı oldu. Kısaca Rabıta olarak tanımlanan bu kuruluşun Avrupa Temsilcisi baş imam Al Ahdal seçildi ve Belçika'ya başvuran Suudi Arabistan, Belçika'nın ikinci resmi din olarak İslam'ı kabul etmesini sağladı.

Belçika çok önemli bir İstasyon Ülkedir. Çünkü; NATO'nun Avrupa Merkezi Belçika'nın Brüksel kentindedir. Al Ahdal, Brüksel'de faaliyetlerine başladı. Bugün Rabıta'nın 6.5 milyon Riyal'lik bütçesi var Dua Meclisi, Kur'an Araştırma Merkezi ile Kur'an Dağıtma Heyeti adı altında üç ayrı kuruluşu bulunuyor.

CIA'nın güdümünde tüm bunlar olurken, Türk gladiosu gündeminde de Dİ-TİP (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) kuruluyordu (!) Bu kuruluşun yan kuruluşu olarak faaliyete sokulan TİB'in başında Suudi vatandaşı Şeyh Muhammed Aluvini vardı ve yardımcısı da Belçika Büyükelçimiz olan Faik Melen bulunuyordu (1) TİB harekete geçiyor, İKM kuruluyordu ki; açılımı İslam Kültür Merkezi anlamını içeriyordu. Tüm bunların yanısıra, Avrupa'nın bir başka ülkesi Almanya'da Milli Görüş Teşkilatı devreye giriyordu (!)

Belçika'da bu kuruluşlar arasındaki koordinasyonu ise; ACC (Alleid Clandestine Commite) yani Müttefik Koordinasyon Komitesi sağlıyor o da, SHAPE'ye (Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanlığı) bağlı olarak hareket ediyordu...

CIA. NATO'nun Avrupa Merkezi durumunda olan Belçika'yı kendisine zaten üs olarak yıllar önce seçmişti. Burada dilediği organizasyonu yapabiliyordu.

ABD'de para konuşur ve Aramco şirketi ABD'nin çıkarları demekti. Bu nedenle de, ABD kendi çıkarları doğrultusunda hareket edecek bir çarkın işlemesi için, CIA'nin kontrolünde düğmeye basmıştı.

Amaç, istikrarsızlık ortamını sağlayıp yaymak ve Ortadoğu ile Uzakdoğu'yu ele geçirmekti.

Kullanabileceği en uygun araç, dindi..

Bölgedeyse en yaygın olan din İslam diniydi. 0 halde Türkiye Cumhuriyeti de İslam esasları içinde önder hale getirilmeli ama İran olmamalı, laiklik elden gitmemeliydi. İstenen ılımlı İslam'dı.

Türkiye'de Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcılığı Toplumla İlişkiler Başkanlığı'nın harekete geçirilmesiyle İKM İslam Kültür Merkezi kuruluyordu.

Tüm bu olup bitenler 12 Eylül askeri darbesinin arkasından hızlandırılıyor, bugün içine itildiğimiz karanlık kuyunun başına gelmemize yol açıyordu.
Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde faaliyet gösteren Milli Görüş Teşkilatı ile TİB (Türk İslam Birliği) yaptıkları çalışmalar sonucunda ortaya Rize Milletvekili Şevki Yılmaz, kendisine bir parti kuran Hasan Celal gibi isimleri yaratıyordu.

Turgut Özal, bir anda oluveriyordu.

Çünkü arkasında TİB.. Diyanet ve Tarikatlar vardı.. Bu üçlü biraraya gelince de ortaya ANAP çıkıyordu.

Ve ANAP'dan da Turgut Özal çıkmıştı.

Gelişmeler sonucunda Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan Hükümet olmuştu, Birileri başından bu yana bu günleri hazırladılar. Şimdi uyanır gibi oldularsa da, bu gelişmeleri hazırlayıp çıkar sağlayanların verdikleri zarar ülkemize ve ülke insanlarımıza oldu.

Şimdi o birileri suçludur tarih önünde ve hiç birisinin aklanması da mümkün değildir.

CIA'nın güdümünde ülke çıkarlarını hiçe sayıp kişisel çıkarları adına hareket edenler ise bellidir, kelleri ortaya çıkmıştır, yaptıktarının hesabını veremeyeceklerini bildikleri için de ceplerinde çîft pasaport var...

Amerikan pasaportluların bu ülkenin kaderini çizebilme hakları olmadığını bu halk yüzlerine haykıracak. Bunu önümüzdeki zaman dilimi içinde sandık başına gidildiğinde yapmalıdır.

Aksi halde vatandaş satılmışlardan yakasını kurtaramayacaktır. Bugün onların bayramı gibi görünüyorsa da, tarih sayfalarında lanetliler listesinde onların adları var.

Belçika, Almanya, Suudi Arabistan, Libya, Mısır, Afganista ve Cezayir ile Sudan bağlantılı para kaynaklarının hesabını vermeleri olanaksız olan irtica çevreleri, sözün tam anlamıyla rejim karşıtı çetedir.

Bu öyle bir çetedir ki; inanç suiistimali üzerine kurulan imparatorlukların bir ucu Orta Asya'da bir diğer ucu Afrika'da...

Rejim düşmanı çeteler, geçmiş dönemlerde Başbakanlık Konutun'da ziyafetlere davet edildiler, 40 yıldır korunup kollanan bu çetelerin reisleri, günümüz hükümetince de el altından desteklenmekte..

Trilyonlarla ifade bulan paralar, rejim düşmanı çetelerin ceplerine akıtılıyor..

Onların vakıf, dernek ve ticari kuruluşlarına verilen kredilerin altı iyice bir araştırıldığında ortaya çıkan rakamlar, tüyü bitmemiş yetimlerin haklarının kimlere peşkeş çekildiğini somut biçimde ortaya seriveriyor. Tüm gerçekler vatandaşın gözlerinin önüne seriliyor, Medya hemen her gün yeni bir pisliği bulup çıkartıyor ama, ne oluyor, değişen nedir?..

Hiçbir şey!

Neden?

Çünkü; düzenin içinde önemli yerlere gelip köşe başlarını tutanların her birisi çeteleşmiş...

Ne acıdır ki; meydanlarda atıp tutanlar, bir araya geliyor, uzlaşıyor, pastayı paylaşıp köşelerine çekiliyorlar.

Bugün ülke çıkarlarını hesaplayarak rota çizen tek bir kişi yok (!)

Hiç kimse görevinin gereğini yerine getirmiyor. Her siyasetçinin kişisel hesaplan var, yapılan hesaplar ise; nedense ülke çıkarlarına ters..

Şu günlerde dokunulmazlıkları kaldırılıp yargı önüne çıkartılacak olanlar varsa da, sonuç alınacak ve bir şeyler değişecek sanmayın..

Şimdi bir başka komedi izleyeceksiniz ve hepinizin gözünün içine baka baka oynayan oyuncular yargı eliyle aklanacak, zirvedeki karlar gibi bembeyaz olup çıkacaklar..

Eğer sonucun bir başka türlü olacağını sanıyorsanız, bir kez daha yanıldığınızla kalırsınız.

Şunu sakın unutmayın: "Piyonlar yenilse de satranç devam eder."

Lütfen bu vatanı işgüzarca sevmeyin. Bu vatanda sadece "namuslu" yaşayın ve görevlerinizi "dürüstçe" yerine getirin. Gelecek kuşaklar da sizi "minnet" ve şükranla" ansın.

Aman dikkat!
İşgüzarca vatansever olmaya kalkıştığınız anda sizi kullanacak olan bir "Gladio"nun varlığını aklınızdan hiç çıkartmayınız.

Eğer bu uyarıyı ciddiye almıyorsanız lütfen, "12 Eylül" vatansever gençlerinin nasıl kullanıldığını aktaran yakın tarihin sayısız kaynaklardan birine şöylece bir gözatınız.

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük