
Yıllarımızı verdik sanata, yıllarımızı verdik öğrencilerimize, yıllarımızı verdik bizleri sevenlere... Haldun Dormen tiyatroya adadı kendini yıllar boyu, ben de sinemaya... Yıllarımızı, kaderlerimizi, acılarımızı, sevinçlerimizi, varlıklarımızı, yokluklarımızı ve de sevgilerimizi hep başkaları için, hep sanatlarımız için adadık. Boşları mı doldurduk, doluları mı boşalttık hala anlamış değilim... Geçtiğimiz Cumartesi günü bir gazetede Haldun Dormen ile ilgili bir söyleşiyi okurken sanki kendimi okuyor, sevgili dostumun sorulan sorulara cevap verirken sanki beni anlattığını görüyordum. Tüm cevapları ben veriyor gibiydim sanki..
BÖLÜM BÖLÜM CEVAPLAR
"Babam işlerinin başına benim geçmemi istiyordu. Bu nedenle onun istediği okullarda okumaya başladım. Ama benim aklım fikrim tiyatroda idi... Amerika'ya gidip tiyatro eğitimi almak istiyordum. Ama bu gerçeği babama nasıl söyleyebileceğimi bilemiyordum bir türlü..." Böyle cevaplamaya başlamıştı kendisine sorulan soruları Haldun Dormen... Aile durumlarımız aynı değildi ama kaderlerimiz aynı idi. Ben de ilkokul öğretmenim Nazıma Cüda'nın desteği ile konservatuar sınavlarımı babamdan gizli kazanmıştım. Haldun Dormen ile bir tek fark vardı aramızda... O zengin bir ailenin çocuğu idi, biz ise orta halliden alt, fakir bir aile idik... Eğitimlerimizi tamaladıktan sonra ben sinema hocam Memduh Ün'ün karşısında buldum kendimi... Haldun Dormen de, tiyatromuzun duayeni Muhsin Ertuğrul'un karşısında...
DORMEN ANLATMAYA DEVAM EDİYOR
"Eğitimimi tamaladıktan ve Muhsin Bey ile tanıştıktan sonra büyük bir mücadele sonucu; Erol Günaydın, Yıldız Alpar, Altan Erbulak, Erol Keskin ve Yılmaz Gruda ile birlikte Dormen Tiyatrosu'nu kurduk." Ben de aynı Haldun Dormen gibi filmlerim iş yapmaya başlayınca kendi şirketimi kurdum. Önce Kadri Yurdatap ile "Ülkü Film"i, sonra da tek başıma "Duygu Film"i... Ayrı ayrı sanat dallarında kaderlerimizi bölüştüğümüz Haldun Dormen, gazetecinin sorularını cevaplamaya devam ediyordu. Ve sanki benim sorularımdı gazete sütunlarında yazılanlar; " 70'li yıllar, tiyatronun en parlak yılları oldu. "Şahane Züğürtler", "Bit Yeniği", "Yaygara 70"... Gişe rekorları kırılan oyunlarımdı hepsi... Ve ben kazandığım paraları oluk oluk tiyatroya harcıyordum. Tiyatro müdürlerim " o kadar pahalı dekorlar yapmayalım" derdi, ben en şık ve zengin dekorları yapardım... Para meselelerinden hiç mi hiç anlamıyordum." Gazeteci soruyor: "Tiyatro sizin metresiniz mi? Bütün paraları ona yedirmişsiniz..." Dormen'in cevabı ilginç; " Muhsin Ertuğrul bana - tiyatro karın, karın metresin olacak- demişti."
İKİMİZ İÇİN DE AYNI
Doğru söylemişti Haldun Dormen'e Muhsin Ertuğrul... İkimiz de eşlerimizi baş tacı etmiş; Haldun dostum tiyatroya, ben de yıllar boyu sinemaya aşık olmuştuk. Eşlerimizden önce mesleklerimize aşıktık... Aramızda tek fark vardı; Haldun eşinden ayrılmıştı ama ben ayrılmamıştım. Eşim benim sanatıma olan aşkımı kabullenmiş ve bana hep destek olmuştu. Biz gelelim söyleşiye... Gazetecinin sorularını cevaplamaya devam ediyor Haldun Dormen... Gazeteci soruyor; "Bütün hayatınızı verdiğiniz tiyatrodan yeteri kadar para kazanmamış olmak canınızı sıkıyor mu?" "İki senedir büyük para sıkıntısı çekiyorum. Gerçi geçen sene bu yaşımda sekiz oyun koydum sahneye... Kazandım da... Ama kazancımla var olan borçlarımı ödüyorum. Yine de çok ezilmiyorum yani, çok üzülmüyorum, olaylar beni mahvetmiyor. Çünkü bunca yıllık emeğimin karşısında aldığım şey, paradan daha değerli... Saygı... Çiçek satıcısından polisine, dilencisinden öğretim üyesine kadar herkesten saygı görüyorum.
ÖNEMLİ OLAN DA BU
Sevgi ve saygı görmek... Meslek yollarımızda kaderlerimizi birleştirdiğimiz sevgili Haldun Dormen ile yıllarımız aynı heyecan ile noktalandı. Hep sevgi ve saygı gördük. "Yıllar ve yaşlar" demeden sahnelerdeyiz ikimiz de... Haldun Dormen "Kibarlık Budalası" adlı piyesinde oynuyor, ben de anılarımı sergilediğim "Yıldızlar Gökte Yaşar" adlı gösterimde... İkimiz de yıllarımızı mesleklerimize verdik. İkimiz de yıllar boyu çalışmamıza rağmen borç içindeyiz. İkimiz de borçlarımızı ödüyoruz. Bir tek tesellimiz var, siz değerli izleyicilerimizin alkışları... Alkışlarınız var ya o alkışlarınız... İşte o alkışlarınız bizlere tüm acı ve sıkıntılarımızı unutturuyor... Sağolun... Varolun...
TÜM YAZILARI
- Önce hukuka inanacak sonra demokrasiyi savunacaksın ki... (17 Ekim 2011 Pazartesi)
- Kuşlar sakız sevmez (13 Ekim 2011 Perşembe)
- İstekli ya da isteksiz (30 Eylül 2011 Cuma)
- Baya bi’kayboluyoruz… (18 Eylül 2011 Pazar)
- Kaldıramayacağın taşın altına girmeyeceksin (15 Eylül 2011 Perşembe)
- Sizin Kararınız ve bizim hayallerimiz (11 Eylül 2011 Pazar)
- Ben, bunlara alışamam (08 Eylül 2011 Perşembe)
- Dostluğun dili, dini ve memleketi yok (26 Mayıs 2011 Perşembe)
- Bir kraliçenin yaşam öyküsü (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- 22 Temmuz seçim öncesi (23 Nisan 2011 Cumartesi)
- Tosca operası ile babam da ağlar (12 Nisan 2011 Salı)
- Kırılmamak ve insanları kırmamak (01 Nisan 2011 Cuma)
- Küçük hanımefendi: Belgin Doruk (27 Mart 2011 Pazar)
- Kırmızı burunlu bir adam vardı (25 Mart 2011 Cuma)
- Ben, her bahar aşık olurum (20 Mart 2011 Pazar)
- Sizler benim filmlerimle büyüdünüz (15 Aralık 2010 Çarsamba)
- Zeki Müren ile son söyleşi (07 Aralık 2010 Salı)
- Aman dikkatli olun, beni dolandırdılar (24 Eylül 2010 Cuma)
- Tereciye tere satmayın (29 Haziran 2010 Salı)
- İnsan anılarla yaşar, gerisi yalan... (25 Haziran 2010 Cuma)
- Hepimiz şaşırdık artık! (21 Haziran 2010 Pazartesi)
- İnsanın yılları ile hesaplaşması (08 Haziran 2010 Salı)
- Yıllar sonra yeniden buluşma... (01 Haziran 2010 Salı)
- Harput'ta bir İstanbullu... (31 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Haber Dükkânı’nda.. (05 Mayıs 2010 Çarsamba)