İsmail AŞÇIOĞLU
İsmail AŞÇIOĞLU

Haset, kin ve ihtiras!

28 Aralık 2014 Pazar

Gerçekten fukaralığın çaresizliğin, yoksunluğun, ezik yetiştirilmenin, eğitimsizlik, buna dayalı ahlaki merhametsizliğin içinde yaşam sürmüşlerin ve kapitalist nimetlerin içersinde yaşayıp da onlara ulaşamayanların, kadın-erkek tek sığınacağı yer gayrimeşru hayat tarzlarıdır. Adını ister "mafia" koyun ister kural tanımaz, düzen bozucular deyin ama bunu asli faili fakirliktir. Hani derler ya, zengin kızı düşüp kalkınca aşk yaşıyor olur, fakir yapınca fahişe olur! Bu manada fukara kesim gayrimeşruluk yaftasını mafyatik yapılanmanın türevleri içersinde boynuna asılır.

Son 30 yıldır özellikle Anadolu'dan göç eden eğitimsiz kitleler, varoşlarda yaşayan ailelerin çocukları okur-yazamaz düzeyinde  hafif şehirleşme modeline bürünüp briyantinle tanışınca, anasını-babasını bile cahil cüheylan görmeye başlaması ile son derece saygısız ve sevgisiz bir gençlik türedi. Hatta biraz da kibirli bir özgüvenle, "siz neden fakir ve cahil kaldınız" suçlamasıyla  ailelerini edepsizce sorgulamaya yönelir.

Özellikle İstanbul ve büyük şehirlerde yaşam bir cinnet hali sergiliyor. Hergün varoşlarında sayısız kavga ve cinayetin olduğu ve bunların birçoğunun basına yansımadığı bir hal almıştır, insan olmanın meziyetlerini kaybetmiş, herkesin birbirine saygısızca efelendiği bir yaşam sürdürüp gidiyor.

Kabadayılık  sözlüklerde, kendine özgü namus kurallarını esas alıp toplum kurallarının dışına çıkarak zorbalık yapan kimse  olarak ifade ediliyor olsa da,  araştırmacıların ortaya koyduklarına göre; kabadayılık yapan yetişkinler otoriter, idare etmek veya baskın olmak ihtiyacı olan özelliklere sahip kişiliklerdir. Sosyal becerilerde eksiklik ve astlara önyargılı yaklaşım risk etkenleri olabileceği de belirlenmiştir. Bir  başka araştırmaya göre de kıskançlık ve kin kabadayılık için motif olabilir..
İşte buradaki kin, maddi haset ve kıskançlığın yarattığı, yetersizliğin neden olduğu bir ruh halinin tezahürüdür. Ve tedavisi olmayan bir hastalık halidir.

Eskilerin bir sözü vardır; "en tehlikeli adam kaybedecek bir şeyi olmayan adamdır" diye, evet gerçekten bu böyledir. Eskiden "kabadayılık" diye, tanımlanan bir anlayış vardı. 3-5 kabadayının yaşadığı ve kestikleri "racon"u herkesin adil görüp  "eyvallah" diyebildiği bir düzen vardı.. Toplum vicdanında da kabul görürdü. Günümüzde ise, değişen değer yargıları arasında ar duygusu, onur ve iffet yer almıyor.

Kusur bu kanatte olmayan toplumun genelindedir.. Komşusu aç yatarken, tok yatanlar; hangi evde bir dara düşmüşü arayıp sordunuz? İslam'ın en büyük emri zekat ve fitrenin neresinden tuttunuz, neresini hakkı ile çalıstırdınız ki.. Nice aile büyük kenetlerin varoşlarında yokluk içinde yaşam mücadelesi veriyor, iş-aş ve barınma sıkıntısı yaşıyorlar.

Osmanlı'nın "vakıf " geleneğinin, ilim-irfan yaymada fakir fukaraya maneviyatla, merhametle sarılıp neler yaptığını, toplumun hangi yaralarını sardığını, olası ne gibi büyük felaketlerin önüne geçtiğini araştırdınız mı? Olan olmayana yardımcı olmuş olsa, yoksul olan varsıl olana haset eder de hasım olur mu? Gayrımeşru bir hayat tarzını kendine yakıştırır da yaşadığı topluma zararlar verir mi?

Bir de fukaralık tarlalarında kavruk yetişmiş olup da olanca çapsızlığı ile devlet kapısına kapağı atabilmiş olanlar vardır ki; Allah kimseleri ellerine düşürmeye.. Adamı öyle bir soyalar ki, mafia bile şaşkına döner.

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük