
İstismar, hemen her alanda karşımıza dikilen bir olumsuz olgu ne yazık ki..
Son dönemde, sıkça göze çarpan bir tür istismara değinmek isterim..
Konumuz; sağlık sistemimiz ve hastanelerdeki istismara açık uygulamalar olunca, bilgi ve gözlemlerimiz bize gösteriyor ki;
Hasta, tedavi olmaktan önce kendisini muayene edip hastalığına tanı koyacak hekimleri şikayet etmek düşüncesiyle hastaneye gelir olmuş..
Örneğin bir başka devlet kuruluşunda sırada ya da banka kuyruklarında beklerken yakınmayan ve hatta sesi soluğu çıkmayan toplum bireyleri, hastane koridorlarında birikmiş tüm öfkesini sağlık personelinden çıkarıyor..
Başbakanlık ve Sağlık Bakanlığı'nca şikayet hatları oluşturulmuş..
Yurdum insanı için iyi, güzel de ancak bu şikayet hatları kısa süre içerisinde hastanelerdeki sağlık hizmetlerini kitleyen boş "ihbar hatları" haline getirilmiş durumda..
İstismar olayı burada başlıyor ve kayıt olma anından itibaren bir açık arıyor..
Hasta, muayene odasının önünde, kuyrukta beklerken kendisinden önceki hastanın muayenesi beş-on dakika kadar gecikse, "benim muayenem geciktirildi" , "çok ağırdan alınıyor, çok yavaş muayene ediyorlar" gibi gerekçelerle bağırıp çağırıyor, hatta daha da ileri giderek konuyu kendisini muayene etmekle görevli doktoru suçlama, hatta azarlama noktasına kadar getiriyor..
Ardından "Alo 184"ü arıyor ve "beni beklettiler" diyerek şikayette bulunabiliyor..
Bazan bununla da yetinmeyerek Başbakanlık Özel Kalemi'ne bağlı "Şikayet Hattı"nı da arayarak şikayette bulunabiliyor hasta..
Bu hatlar hemen kayda alıyor şikayeti ve ilgili hastanenin başhekimi aranarak ondan bu şikayete ilişkin savunma isteniyor.
Hastanenin Başhekimi ise şikayete konu olan hekimi, diğer hastaları muayene ettiği bir sırada bile yanına çağırarak ondan savunma bekliyor..
Az sonra şikayete konu olan hekim, kendisini ihbar eden pişkin hastayı odasında muayene ederek teşhisini koyuyor..
Şöyle bir son 5 yıllık döneme dönüp bakınca, hastanelerde "Hasta Hakları Komisyonları" kurulmuş olduğunu da görüyorsunuz.
Kimler yok ki bu komisyonlarda?
İlin Valiliği'nce görevlendirilmiş, STK'lardan birine mensup bir üye, şikayet edilen o sağlık biriminin sorumlusu, halktan bir kişi, ilgili hastanenin başhekim yardımcısı ve bir sekreter.. Ancak bunun karşılığında bir "Hekim Hakları Komisyonu" mevcut değil..
Bizim burada asıl itirazımız ise şuna; bizde geleneksel bir anlayış ve değişmez bir tavır vardı..
Eskiden hastayla hekimi arasında düzeyli, şefkate ve vefaya dayalı bir iletişim vardı..
Doktorlar ise günümüzde olduğu gibi hastalarına nasıl yaklaşacaklarını bilemez durumda değildi üstelik..
Bu ilişki, günümüzde iktidar partisinin yeni uygulamaları ve hastalıklı sağlık politikası sayesinde mutasyona uğramış bulunuyor..
Onun yerine iki yanlı paranoyaya dayalı, çelişik, bir tuhaf ilişki haline dönüştürüldü..
Her konuda eskisini arayacak hale neden getirildik ki?
Her açıdan tuhaf bir süreç şu içinde yaşadığımız günler..
Öte yandan Sağlık Bakanlığı, bünyesi içerisinde özel bir basın bürosu oluşturarak, medyada sağlık sektörüne ilişkin yer alması muhtemel tüm olumsuz yazılı ve görüntülü haberlerin önlenebilmesi için önlemler düşünüp, kararlar alıyor..
Neden?
Çünkü medyada çıkabilecek olumsuz haberler, iktidarın sağlık sistemi politikalarının sorgulanmasına ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasına yol açacak ve en başarılı(ymış) gibi görüntü veren bir konuda açığa çıkmış olacaklar..
Son kertede, sağlık sisteminin işlerliliğinin karşısında yer alan, tamamen organize olmuş, birbiriyle koordineli iki yanlı presleme yapan bir güç mevcut sanki.. Burada ciddi bir sistematik ayrıştırmadan söz ediyorum..
Bu presleme sonucu oluşan hasta-sağlık personeli arasındaki güven bunalımı hoş bir şey değildir ve ileride sağlıkta onulmaz yaralar açılmasına neden olabilir..
Çünkü hasta-hekim arasındaki güven, kaçınılmaz olan şeydir ve çok önemlidir..
Geldiğimiz şu son noktada, sağlık ordusunun şevkini de mesleki hazzını da kıran, önünü tıkayan, hipokrat yeminli sağlık sisteminin ensesinde boza pişiren siyasi erkin baskıları sonucu muayeneden önce yapacağı şikayeti düşünen, tehditkâr ve muhbir hasta kitlesi oluşturulmuş durumda..
Sözün özü; görev anlayışı, idealalleri, amacı ve sorumluluğu gereği hastaları ayırd etmeksizin kayıtsız şartsız tedavi edip iyileştirmek olan hekimlerini popülist ve siyasi amaçlarına malzeme yapan ard niyetli bir anlayış biçimi kabul edilemez..
Hasta yatağına yatırılan bizâtihi sağlık sistemimiz baylar, bayanlar..
Her alana ince ayar yapacağız diye hassas sağlık sisteminin dengeleriyle oynamayın artık..
Unutmayın ki, sonunda bir gün sizin de sağlığınız aniden bozulabilir..
Esen kalınız..
Not: Konuyla ilgili diğer somut gözlem ve deneyimlerimize bir başka yazımızda devamla, yer vererek tartışmak üzere..
TÜM YAZILARI
- Duygularını mas etmiş, muktedir kadın: Kösem Sultan (21 Kasım 2015 Cumartesi)
- Üçüncü perde (09 Eylül 2015 Çarsamba)
- Ve şifremiz çözüldü; 'Dayanışma' (23 Temmuz 2015 Perşembe)
- Emperyalizmin geçmişi ya da mâkuz talihi (04 Haziran 2015 Perşembe)
- Muhafazakâr..! (03 Haziran 2015 Çarsamba)
- Almanya'nın 'Anayasay'ı Koruma Örgütü' (26 Şubat 2015 Perşembe)
- Direnç kırıcıları (22 Ocak 2015 Perşembe)
- Soğuk Duş... (15 Ocak 2015 Perşembe)
- Ekonomi tıkır mıkır (10 Ocak 2015 Cumartesi)
- Emperyalin oyunu (24 Aralık 2014 Çarsamba)
- Emperyalizmin zokası ve altın vuruşumuz (27 Ekim 2014 Pazartesi)
- Kaybolup gitmeden kuşlar... (09 Ekim 2014 Perşembe)
- Körler ve sağırlar (12 Nisan 2014 Cumartesi)
- Muhalif duruş revizyona muhtaç (11 Nisan 2014 Cuma)
- Zehirli gıdalar (10 Şubat 2014 Pazartesi)
- Bumerang..! (08 Ocak 2014 Çarsamba)
- Süper güç, süper sona yaklaştı (08 Aralık 2013 Pazar)
- Issızlık ve Sığlık (20 Kasım 2013 Çarsamba)
- Büyük resmi görebilmek, büyük plânı anlamak demek.. (22 Ekim 2013 Salı)
- Eş_Şek Analizi: Aslımızdan Kurtulmalıyız..!! (20 Ekim 2013 Pazar)
- Dizi Dizi İnciler.. Hadi Size İyi Uykular.. (18 Ekim 2013 Cuma)
- Doğa adına suç duyurusu (03 Ekim 2013 Perşembe)
- Hugo Chavez’in ardından.. (28 Eylül 2013 Cumartesi)
- İntihar Olaylarındaki Trajik Artış! (11 Eylül 2013 Çarsamba)
- Ülkemde evlilikle ilgili çarpıcı gerçekler (23 Ağustos 2012 Perşembe)
- Dizi dizi inciler, tatlı rüyalar (12 Ağustos 2012 Pazar)
- Yaşamın kıyısından bir sabah (09 Ağustos 2012 Perşembe)
- Sütü bozukluk...! (27 Temmuz 2012 Cuma)
- KATA_KULİ (11 Mayıs 2012 Cuma)
- "Eş_şek analizi: "Aslımızdan kurtulmalıyız!!" (18 Nisan 2012 Çarsamba)
- Dostum Topaç (05 Mart 2012 Pazartesi)
- Tarım tarumar ve yaban ellere teslim (27 Şubat 2012 Pazartesi)
- Doğa adına suç duyurusu (15 Şubat 2012 Çarsamba)
- Dizi emekçilerinin suçu ne? (15 Ocak 2012 Pazar)
- NO WAY..!! (17 Aralık 2011 Cumartesi)
- Yeni Dünya sömürü düzeneği (28 Kasım 2011 Pazartesi)
- Kendi kendini kerten-kele, kendi kendisini tüketirken Türkiye (25 Haziran 2011 Cumartesi)
- Kendisini tüketen Türkiye (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- "Bin Ladin gider, bir Ladin daha itinayla getirilir" (05 Mayıs 2011 Perşembe)
- MateryalİSTANBUL.. (30 Nisan 2011 Cumartesi)
- Psikolojik harekat bir yana, asıl tehlike biyolojik harekatta..!! (22 Nisan 2011 Cuma)
- Dizi dizi inciler hadi size iyi uykular (10 Nisan 2011 Pazar)
- Büyük resmi görebilmek, büyük planı anlamak demek.. (26 Mart 2011 Cumartesi)
- Yaşasın.. Bizim de Fukuşima'larımız olceek!! (18 Mart 2011 Cuma)
- Kuşlar kaybolup gitmeden (05 Mart 2011 Cumartesi)
- Dert çokk.. Derman yok!! (10 Şubat 2011 Perşembe)
- "Mutsuzlar cenneti"nden.. (06 Şubat 2011 Pazar)
- Organize korku imparatorluğu (07 Kasım 2010 Pazar)
- Teknoloji bile kirletilmedi mi? (06 Kasım 2010 Cumartesi)
- Ne zamana kadar gizleyebilirsiniz ki gerçeği? (16 Temmuz 2010 Cuma)
- Karadeniz ''şantiye'' bölgesi (14 Temmuz 2010 Çarsamba)
- "Aşk-ı vatan" (29 Haziran 2010 Salı)
- CHP'nin yeni MYK üyelerinden doğal beklentiler (28 Haziran 2010 Pazartesi)
- SOL'un temel sorunu (17 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Teknolojik işsizlik (16 Mayıs 2010 Pazar)
- Hapı yutmadan prospektüsü okumadınız mı? (10 Nisan 2010 Cumartesi)
- Zaman paradoksumuz (10 Mart 2010 Çarsamba)
- Türkan Saylanlara neden ihtiyacımız var? (08 Mart 2010 Pazartesi)
- İntihar olaylarındaki trajik artış (24 Şubat 2010 Çarsamba)
- Domuz ekonomisi (27 Ocak 2010 Çarsamba)
- Genç yaşlılarımız… (23 Ocak 2010 Cumartesi)