Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

''Hayatın olağan akışı'' nedir, ne değildir?

info@haberdukkani.com 14 Ekim 2013 Pazartesi

Süleyman Demirel'in yeğeni parça suntaları mobilya diye ihraç ederek, haksız vergi iadesiyle harçlığını çıkartmaya çalışırken skandal patlak verince, yer yerinden oynamıştı bir dönem. Zamanla unutulup gitti. Demirel'in kurnaz yeğeni çok başka akçeli yaramazlıklar da gerçekleştirdi daha sonraları. O günler için alışılmadık şeylerdi bütün bu olup bitenler ama daha sonraları alışıldı ve Türkiye'de hayatın olağan akışı haline geldi.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında rüşvet, irtikap, yolsuzluk, hırsızlık gibi konuları içeren skandallardan söz edildiğine rastlanılmıyor gazete manşetlerinde.. O dönemlerde bütün bunlar hayatın olağan akışına aykırı..

Türk örf, adet ve geleneklerine göre; söz büyüğün su küçüğündür. O çağlarda hayatın olağan akışı öyle imiş, bugün ise tam tersi.. Anlaşılan hayatın olağan akışı dönemlere göre değişiyor.

Bir zamanlar bayram namazı sonrası mezarlıklar ziyaret edilir, ardından akrabalar, dostlar ve komşularla bayramlaşılır, küçükler büyüklerin ellerini öperdi. Şimdi turistik geziler için fısat olarak değerlendiriliyor. Hayatın olağan akışı, gelenekleri nasıl da değiştiriyor..

Bir dönem oldukça ünlü olan işinin ehli Zurnik, el altından kadın temin ederdi ihtiyaç duyan zamparalara.. O günler geride kaldı. Şimdi ihtiyaç duyan hanımlar ile beylere televizyon sütüdyoları çöpçatanlık hizmeti veriyor. Hayatın doğal akışı, Türkiye insanlarını çook başka ufuklara sürükledi.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin emekli Genel Kurmay Başkanı, emekli kuvvet komutanları ile emekli  ve muvazzaf generallerinin bir bölümü "darbe" girişimi bir bölümü de "terör örgütü mensubu" oldukları gerekçesiyle suçlu bulunduklarından mahkümiyet kararlarıya hapishanelere dolduruldular. Herkesin karşılarında hazırolda durup "Emredersiniz" dedikleri, omuzlarındaki apoletlerinde ışıltılı yıldızların sıralandığı üniformalarının içindeki şahin bakışlı generaller; onca yıllık şerefli hizmetin ardından ve ilerlemiş yaşlarında hapishane hücrelerine tıkıldılar. Hayatın doğal akışı denilen kavram, işte böyle garip bir şey olsa gerek.

Terör örgütü PKK neredeyse Mezopotamya'nın Pentagonu durumuna erişmişken; siyasi uzantısı parlamentoda ve belediye başkanlıkları makamlarında yerlerini bir hayli de sağlamlaştırırken, iktidarı terden sırılsıklam hale getirerek, en olmadık pazarlıkları sürdürüyor hayatın olağan akışı içinde..

Alışılmadık, alışılamayacak bu gelişmeler; bugün Türkiye'de hayatın olağan akışı olarak görülüyor.

Tarihin akışı içinde durum tam tersine döner de hayatın olağan akışına aykırıdır değerlendirmesi ortaya çıkarsa da hiç şaşırmamak gerekir.

Mezopotamya rejimlerinde hayatın doğal akışı, ne yöne doğru akar önceden kestirmek imkansızdır. Böyle bir öngörü maharetini Firavunun kahinleri dahi becerememişlerdi.

Büyük İskender, tarihin  mi, yoksa kendi olağan akışının mı kurbanı olmuştu? Bu soru aslında Adolf Hitler, İdi Amin, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi gibi yakın tarih örnekleri için de geçerli bir tartışma konusunu koyar ortaya..

Bir başka bulmaca sorusu: 12 Eylül askeri darbesini gerçekleştiren kadronun lideri General Kenan Evren, "Bayrak Harekatı"nı hayatın olağan akışı için de mi gerçekleştirmişti  yoksa, Amerikanın "oluru" ile mi?

Adli soruşturmacıların kafa yordukları bir bulmaca sorusu da şu: İstanbul'un Beşiktaş ilçe belediye başkanı İsmail Ünal, her birisinin 2 şer buçuk milyon dolar değeri olan 2 daireye hayatın doğal akışı içinde mi sahip olmuştur yoksa, olup bitenler aslında bir suçüstü hali midir?

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük