Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Her eve lazımlık!

info@haberdukkani.com 05 Mart 2011 Cumartesi

Hiç alışık olmadığım gelişmeler yaşanıyor medyada; olup bitenleri şaşkınlıkla izliyorum. Gazeteciler Ankara ve İstanbul'da meydanlarda: "Sansüre baskına hayır", "Demokrasi için özgürlük", "Tutsak kalemlere özgürlük" ve benzer pankartlar, ağızlara yapıştırılan "siyah" bandajlar!

ABD ve AB ülkelerinden de sesler yükseliyor: Türkiye'de gazetecilere yönelik gözaltıları anlayamıyor ve basın özgürlüğü adına endişe duyuyorlarmış!

İstanbul ve Ankara'da toplanan gazetecilerin protesto eylemlerini yansıtan fotoğraflara bakıyorum: Türk basınının namdar isimleri de eylemciler arasında yer almışlar!

Basın özgürlüğü mü savunulan, gazetecilerin gözaltına alınışlarını protesto eylemi mi yoksa yıllarca dirsek teması içinde olunan isimlerin tutuklanmalarının önüne geçilmesi çabaları mı.. Eylem ve eyleme katılanların girişimini net olarak anlayabilmek pek mümkün değil. İnsan, anlamakta zorlanıyor doğrusu..

Türk medyasında yıllarca "kartel" düzenine sadakatle hizmet etmiş, basın emekçilerinin tüm haklarının ayaklar altına alınışına izleyici kalmış, çalışanlarını üç otuz paraya köle gibi kullanmış necip Türk basınının "yıldız" isimleri bugün meydana çıkmış haykırıyor: "Basına özgürlük" haydi gel de samimiyete inan.

1991-92 yıllarında bu fakire yazdığı romanlardan ötürü milyarlarca ağır para cezası verilip romanları yakılırken neredeydi bugün meydanlarda özgürlük diye bağıran gazeteciler? Basın meslek kuruluşları neredeydi? Kartel medyasının namdar gazetecilerini arayıp "sansür"e karşı destek rica ettiğim günlerde telefonlarıma bile çıkmayanlar bugün meydana çıkmış basın özgürlüğünü savunuyor, hak arıyor; şaşırtıcı ve oldukça da bilgilendirici bir durum. Demek ki; Türkiye'de basın özgürlüğü yalnızca kendilerinin nasırına basıldığında akla gelen bir talep.. Bunların UTANMA duyguları da yoktur. Sigortasız çalışan onca meslekdaşlarını savunmak yerine "tensikat" biçerdöverleri olup çıkarlar ortaya.. Bunlar iki yüzlü değil; çok yüzlüdür. Kimleri linç edecekleri, kimleri yıldızlaştıracakları çıkarların kesişme noktalarına göre değişir.

Bunların kalemleri "kartel" patronları tarafından kiralanır, transfer edilirler bir kartelden bir diğerine, yani alınııp satılır kalemlerdir hepsi de.. Kalemini en yüksek transfer ücreti ve maaşa satan en yıldızlaşanı olur. Bunlar, gazetecilik değil; bir iş yaparlar içinde "kuponculuk" ve "ihale takipçiliği" de vardır.

Bunlar YÜZSÜZdürler, hep haklıdırlar, bunlar herşeyi en iyi bilenlerdir. Yemek tarifinden tutun da futbol maçına kadar her konuda uzmandırlar. Koca koca cüsseleri vardır, ciddi yüzle dolaşırlar ortada ama onları bir de koridorlarda iş takibi yaparlarken görün, nasıl da gerdan kırar, ikiye katlanır kırılırlar, eğilip bükülerler..

Dünya değişti beyler. Siz değişemediniz, değişimi görmek yerine çıkarlarınızı korumaya çabaladınız. Sizi basın özgürlüğü ilgilendirmez zerre kadar. Sizleri ilgilendiren kendi düzenlerinizdir.

Sizin düzeninizde yeni doğmuş bebeğine süt alamadığı için yazıişleri masasında sayfa çizmeye çalışırken kalp krizi geçirip ölen gazetecilerin öyküleri var.. Sizin düzeninizde her türlü sosyal güvenceden yoksun çalıştırılmış on binlerce basın emekçisinin acıları var.. Sizin düzeninizde sırf işinize gelmedikleri için binlerce işsiz ve aşsız bıraktığınız gazeteci var.. Sizlerin düzeninde televizyon ve gazete binalarının tenha koridorlarında tacize katlanmak zorunda kalan nice genç bayan gazeteciler var..

Bu yazıyı uzatmak, yer, tarih, isimler vermek mümkün; gıkınızı bile çıkartamassınız. Ama ben, bu kadarla yetineceğim. Bu bile sizleri adam yerine koymak demektir ya.. haydi neyse..

Siz savunduğunuz basın özgürlüğünü benim külahıma anlatın, sizi gidi kartel medyasının kiralık ve de satılık kalemleri sizi.. Sizi gidi kuponcular sizi..
Basın özgürlüğü yalnızca size değil; her eve lazım. Şimdi mi aklınıza geldi.. Geçiniz efendim, geçiniz...

Her eve lazımlık!

Ya da Cafer, bez getir..

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük