
Canlanan yeni görüş şöyle: İlticacı, ülkesinden siyasi nedenlerle kaçmıştır. Sığındığı ülkeye, 'Ben size sığınıyorum, sizin norm ve değerlerinize göre yaşamayı kabul ediyorum' diye söz veren biri, sözünde durmalıdır ve sığındığı ülkede kargaşa yaratmamalıdır
Hepimizin bildiği gibi, yaşadığı üldedeki gelişmelerden endişe duyup bir başka ülkeye iltica etmek isteyenlere 'sığınmacı' deniliyor. Ülkeler, sığınma nedeninin ekonomik olmaması üzerinde hassasiyetle duruyorlar. Sığınma nedeninin illaki siyasi olması gerektiğine önem veren ülkeler, talepleri kabul edilenlere yeni şartlar getirecekler.
Şöyle ki, konuyla ilgili olarak Avrupa Birliği'ne sunulan raporlarda, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde meydana gelen kargaşaların en büyük nedeninin, ilticacılardan kaynaklandığı belirtiliyor.
Raporlarda şu görüşler yer alıyor: '' İlticacı, ülkesinden siyasi nedenlerle kaçmıştır. Sığındığı ülkeye, 'Ben size sığınıyorum, sizin norm ve değerlerinize göre yaşamayı kabul ediyorum' diye söz veren biri, sözünde durmalıdır ve sığındığı ülkede kargaşa yaratmamalıdır. Bu durumda, geldiği ülkede, demokratik mücadele ve siyasi mücadele gibi, adı ne olursa olsun, konular yüzünden bir başka ülkeye sığınan kişi, geldiği ülkedeki kargaşayı, sığındığı ülkeye taşımamalıdır. Kargaşayı sığındığı ülkede devam ettirenlerin durumu yeniden gözden geçirilmelidir.''
Sığınmacılar hakkında böylesi ciddi eleştiriler arasında, esprili eleştiriler de var. Örneğin, Hollanda'nın Gouda Belediye Meclisi'nde , Hıristiyan Birlik Partisi'nin Grup Başkanı olan Theo Krins, meclise şöyle bir önerge veriyor:
'' Pek çok İslam ülkesinde, kadınlara bakış açısı, bizimkinden çok farklı. Örneğin, İslamlara göre evlenilecek olan kadının 'bakire' olması lazım. Ama biz buna pek önem vermeyiz. Buraya sığınan ilticacılar bu kültürü de beraberinde getiriyorlar. Buraya sığınanlar, Hollanda'nın demokratik bir hukuk devleti olduğunu, kadınlara, eşcinsellere, Yahudiler'e ve Hıristiyanlar'a saygı duymalılar.
Hollanda'ya sığınanlar, kendi kültürleri ve dinleri ne olursa olsun, hukuk devletimizin normlarını kabul etmeliler. Bu konularda toleranslı olmayanlar ve tedhişi seçenlerin ülkemizde yeri yoktur.''
Öte yandan, Hollanda medyasında yer alan yorumların çoğunda sığınmacı konusu yer alıyor.
Yorumların hemen hemen tamamında, sığınmacıların, kendi ülkelerindeki sorunları, sığındıkları ülkeye taşımaması gerektiği üzerinde duruluyor.
Tabii ki bu görüşe karşı olanlar da var. Özellikle pek çok geri kalmış ülkede, insanların ezildiğini öne sürenler, bu eziklikten kurtulmak için demokratik karşı koyma özgürlüğüne de önem verilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Bu mücadeleyi, ülkelerindeki diktatoryal rejimler içinde yapamayanların, sığındıkları ülkelerde aynı mücadeleyi sürdürmelerinin de bir hak olduğunu, aksi takdirde dünyadaki baskı rejimlerinden kurtulunamayacağını öne süren karşıt görüştekiler, ''Olumsuz gelişmelere göz yumamayız ve kulak tıkayamayız'' diyorlar.
İşte, Avrupa'da şimdi bu iki görüş çatışıyor.
Sizlerin bu görüşlerden hangisine katılıp kaytılmayacağını bilemiyorum ama, bana göre diktatoryal rejimlere karşı sessiz kalınmaması gerektiği gibi, sorunların da başka ülkelere taşınmaması gerektiği de bir gerçek olmalıdır.
Bakalım bu sorun, özellikle Avrupa Birliği içinde nasıl ele alınacak ve nasıl sonlanacak?
TÜM YAZILARI
- Hollanda'da sahte mülteciseverlik (16 Nisan 2022 Cumartesi)
- Konuşma ahlâkından yoksun kişiler neden revaçta? (13 Şubat 2022 Pazar)
- Noel Baba hakkında bilmediklerimiz (13 Ocak 2022 Perşembe)
- Sefarad sergisi (17 Kasım 2021 Çarsamba)
- Kripto para gerçeği (24 Nisan 2021 Cumartesi)
- Yine Haçlı ruhu! (04 Mayıs 2020 Pazartesi)
- Salgın hastalığı ilmi ve dini açıdan yorumlamak (08 Nisan 2020 Çarsamba)
- Hukuk devleti mi, hakimler devleti mi? (24 Mart 2020 Salı)
- Umutla girdiğimiz 2020 yılı hayal kırıklığı yaratmaz inşallah! (14 Şubat 2020 Cuma)
- Kim ne derse desin, Avrupalı koyun gibi, Türk tilki gibi ! (29 Ocak 2020 Çarsamba)
- En büyük eksiğimiz Lobi faaliyeti ve siyaset (27 Aralık 2019 Cuma)
- Yazamadı (!) (04 Aralık 2019 Çarsamba)
- Olaylara Türkiye’den ve yurtdışından bakış farkı (01 Kasım 2019 Cuma)
- Hollanda Selefilik ile Çalkalanıyor (16 Eylül 2019 Pazartesi)
- Turizmde şımarıyoruz; önlem alınmazsa, turizmimiz çöküşe geçer (31 Ağustos 2019 Cumartesi)
- Her şey olması gerektiği gibi olur inşallah! (26 Haziran 2019 Çarsamba)
- Düşünemiyorum, yazamıyorum, zira yazma şevkim kırıldı (21 Mayıs 2019 Salı)
- Sosyal medya canavarı... (11 Ocak 2019 Cuma)
- Torpilli olmanın, zirve yaptığı bir dönem yaşıyoruz (21 Aralık 2018 Cuma)
- Adab-ı muaşeret (Görgü kuralları) (31 Ekim 2018 Çarsamba)
- Lozan Antlaşması, iki kutup arasında değişik değerlendiriliyor ama... (17 Ağustos 2018 Cuma)
- Erdal İnönü 92 yıl önce doğmuştu (03 Temmuz 2018 Salı)
- Yeni yıla girerken (27 Aralık 2017 Çarsamba)
- 50 Yıl önce sokaktaki, 'Hemşehrim nerelisin' deyişi özlüyorum (31 Mart 2017 Cuma)
- İçtimai duruma göre hareket etmek... (13 Mart 2017 Pazartesi)
- Aaaah içine tükürdüğüm politika ah! (26 Şubat 2017 Pazar)
- ABD dağılırsa, AB de dağılır (03 Ocak 2017 Salı)
- 1980'leri yeniden yaşıyorum (24 Temmuz 2016 Pazar)
- Türk toplumunun profili değişiyor mu? (30 Haziran 2016 Perşembe)
- Türklüğümü sorgulayanlara (31 Mayıs 2016 Salı)
- Neden kavgacı bir toplum olduk? (30 Nisan 2016 Cumartesi)
- Hollanda'da Türk gazeteciler (!) (14 Mart 2016 Pazartesi)
- Ahmet Çakar'a cevap (10 Ocak 2016 Pazar)
- 2016'ya girerken (04 Ocak 2016 Pazartesi)
- Kalp spazmından ölüyordum! (04 Aralık 2015 Cuma)
- Kendine 'HİÇ' adını yakıştırmış ama, aslında o 'ÇOK' şey... (04 Kasım 2015 Çarsamba)
- Türk Hava Yolları'na hiç yakışmıyor... (18 Ağustos 2015 Salı)
- Süleyman Demirel ile anılar (19 Haziran 2015 Cuma)
- Bosna Felaketi Batı'nın oyunu muydu? (11 Nisan 2015 Cumartesi)
- Türk siyasetindeki komedi (10 Nisan 2015 Cuma)
- Beni megaloman gibi yazmaya zorlayan vurdumduymazlıklar (10 Mart 2015 Salı)
- Önce Türkiye’yi yasa boğan Özgecan (17 Şubat 2015 Salı)