
Dün gece CİNE 5 kanalının ''PORTRELER'' programının ana konuğuydum...Dostlarım uzun uzun beni anlattılar; ben de onların anlattıklarını sevgi ve saygı ile dinledim ve de 60 yılı aşan hayatımla hesaplaştım, yıllar sonra...
Öncelikle beni bana anlatan; Hülya Koçyiğit, Gencay Gürün, Ülkü Adatepe, Yıldırım Mayruk, Merih Çimenciler, Ruhat Mengi, Yüksel Aytuğ, İpek Tuzcuoğlu ve Tomris Oğuzalp ve de Selda Alkor'a teşekkür ediyorum..
Ve beni bana anlatmalarından büyük bir ders alarak, bu yazımı okuduğunuz andan itibaren yepyeni bir hayata başlamanın heyecanını yaşadığımı anlatmak istiyorum onlara...Ve de siz değerli sanat severlere...
Beni ve dostlarımı izleyemeyenlere bir de haberim var bu arada... Genç meslektaşım MELTEM TÜFEKÇİ'nin hazırladığı bu programın tekrarı; 12 Haziran Cumartesi günü saat 14'de,yine Cine 5'de yayınlanacak...
ŞİMDİ GELELİM İPLİĞİNİ PAZARA ÇIKARTANLARA...
AMERİKA'DA FİLM ÇEKİLİYOR...
Mahzun Kırmızıgül ve ekibi filmlerinin Amerika çekimlerini tamamlamak üzere, bir ay için Türkiye'den uzaklaştılar...Filmin adı (NEW-YORK'DA BEŞ MİNARE)..
Birkaç ay önce yine Amerika'da çekilen filmin ön tanıtımlarında, özellikle zikir sahneleri dikkati çekiyordu.. Mahzun ne yapıyor?... Veya ne yapmak istiyor, hala anlamış değilim... Aslında kimin ne yaptığı, beni hiç ilgilendirmez... Sadece olayın mesleğimle ilişkili yanı şaşırtıyor beni.. Bir insan; bir filmin hem senaryosunu yazıp, hem yönetmenliğini yapıp, hem de nasıl filmin başrolünde oynayabilir ?... Ben yalnız ve yalnız bunu anlayabilmiş değilim...
Yılmaz Güney misin be mübarek adam ?...
•Candan Erçetin geçtiğimiz hafta babasını kaybetti.. Başın sağ olsun, gerçek SANATÇI Candan Erçetin...
•Bu hafta, kendi ipliklerini pazara çıkaran iki ünlücük var... Demet Akalın ve yakında yine ayrılacak eşi, Önder Bekensir... Hoş bu onların ilki değil ki... Onlar defalarca birbirlerinin ipliklerini pazara çıkartmışlardı...
•Yazık oldu yılların Behiye Aksoy'una... Seneler boyu hasta, gözlerden uzak sessiz bir yaşamı vardı efsane sanatçının... Oğlu Ahmet'ten başka hiç kimseyi tanımıyordu uzun yıllar... İşte böyle bir yaşamı devam ettiren Behiye Aksoy'a, geçen hafta bir saygı gecesi yapıldı İstanbul'da... Acıdır; üstelik yapılan saygısızlık Behiye Aksoy'a değil, sahnenin ortasına konan sanatçının eski bir fotoğrafınaydı... Kazanılan beş-on liracık için, böyle bir gece yapılmasaydı keşke... Keşke yapılmasaydı da; sevenlerinin nazarında, muhtaç duruma düşürülmeseydi değerli sanatçı...
•KEŞKE BİZLER Behiye Aksoy'u, hayallerimizde kaldığı gibi hatırlayabilseydik hep...
•Bir GÖNÜL AKKOR gibi...
•Bir MÜNİR ÖZKUL gibi...
•Bir NEJAT UYGUR gibi...
•ALLAH BİZLERDEN ÇOK UZAKLARDA, köşeciklerinde yaşayan bu gerçek sanatçılara uzun ömürler versin... Allah acılarını geç göstersin bizlere...
İLK YÖNETMENLİĞİNİ YAPTI...
Tarık Akan (NAZIM HİKMET'İN PEŞİSIRA) adlı bir belgesel çalışmanın yönetmenliğini yaptı... Bu belgeselde Yıldız Kenter, Rutkay Aziz, Işık Yenersu ve Tarık Akan da rol aldılar..Tarık Akan adına çok mutlu oldum ve kendisini kutluyorum..
Doğan Hızlan ilk kez bu habere köşesinde yer vermekle, sanat adına en doğru hareketi yaptı... Doğan Hızlan bu haberi yazmasaydı, Tarık Akan'n ilk yönetmenliğinden haberimiz olmayacaktı belki de... Teşekkürler Doğan Hızlan...
Yıllar evvel ben de; ilk kitaplarımı özellikle Doğan Hızlan'a götürüp imzalayarak takdim etmiştim... Ayrıca; Devlet Tiyatroları Anadolu Turnesinde anılarımı tek kişilik oyun olarak sergilediğim haberimi de, ilk kez Doğan Hızlan' anlatmıştım...
Ama ne yazık ki benimle ilgili bu önemli haberleri, köşesinde yazmamıştı Doğan Hızlan... ''- Yazsa ne olur, yazmasa ne olur?..'' diyeceksiniz... Ben de sizinle ayni görüşteyim ama, o günler üzülmüştüm işte..
Ne olsa gazete Hürriyet, sanat haberlerini yazan da Doğan Hızlan'dı.. Bazen sanatçı geçinen pekçok kişinin olmayacak haberlerine yer veren Hürriyet gazetesinin, benim gerçek sanat çalışmalarıma yer vermemesi o günlerde çok üzmüştü beni...
BELKİ DE BU KONUDAKİ TEK HATAM; o yıllardaki Hürriyet'le ilgili kişilerin önemli olaylarını ve sırlarını, yıllar boyu kalbimin bir köşesinde saklamamdı...
Başkaları gibi el-pençe hazır durup, yalakalık yapmak da bana yakışmaz zaten...
TÜM YAZILARI
- Önce hukuka inanacak sonra demokrasiyi savunacaksın ki... (17 Ekim 2011 Pazartesi)
- Kuşlar sakız sevmez (13 Ekim 2011 Perşembe)
- İstekli ya da isteksiz (30 Eylül 2011 Cuma)
- Baya bi’kayboluyoruz… (18 Eylül 2011 Pazar)
- Kaldıramayacağın taşın altına girmeyeceksin (15 Eylül 2011 Perşembe)
- Sizin Kararınız ve bizim hayallerimiz (11 Eylül 2011 Pazar)
- Ben, bunlara alışamam (08 Eylül 2011 Perşembe)
- Dostluğun dili, dini ve memleketi yok (26 Mayıs 2011 Perşembe)
- Bir kraliçenin yaşam öyküsü (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- 22 Temmuz seçim öncesi (23 Nisan 2011 Cumartesi)
- Tosca operası ile babam da ağlar (12 Nisan 2011 Salı)
- Kırılmamak ve insanları kırmamak (01 Nisan 2011 Cuma)
- Küçük hanımefendi: Belgin Doruk (27 Mart 2011 Pazar)
- Kırmızı burunlu bir adam vardı (25 Mart 2011 Cuma)
- Ben, her bahar aşık olurum (20 Mart 2011 Pazar)
- Haldun Dormen ile benzerliklerimiz (17 Mart 2011 Perşembe)
- Sizler benim filmlerimle büyüdünüz (15 Aralık 2010 Çarsamba)
- Zeki Müren ile son söyleşi (07 Aralık 2010 Salı)
- Aman dikkatli olun, beni dolandırdılar (24 Eylül 2010 Cuma)
- Tereciye tere satmayın (29 Haziran 2010 Salı)
- İnsan anılarla yaşar, gerisi yalan... (25 Haziran 2010 Cuma)
- Hepimiz şaşırdık artık! (21 Haziran 2010 Pazartesi)
- Yıllar sonra yeniden buluşma... (01 Haziran 2010 Salı)
- Harput'ta bir İstanbullu... (31 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Haber Dükkânı’nda.. (05 Mayıs 2010 Çarsamba)