Ali HASDEMİR
Ali HASDEMİR

KATA_KULİ

alihasdemir@haberdukkani.com 11 Mayıs 2012 Cuma

O minicik günahsızın ölümü üzerine fazla bir şey söyleyemeyeceğim..

İnsanın içi eziliyor, boğazı tıkanıp sesi kısılıyor, yüreği böyle bir yükü kaldıramıyor..

Işıklar arasında uyusun, 6 yaşındaki o mâsum bebecik..

Allah anasına, babasına ve tüm yakınlarına sabırlar versin..

Anaokul öğrencisi Efe Boz'un üzerine okul tuvaletindeki lavabo devrilmiş ve parçalanmıştı..

Yavrucuk, ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanade yaşamını yitirmişti..

Bu sıradan bir olay mı?

Hayır.. Asla değil.. 

Olay, gazetelerin üçüncü sayfa haberi olmuştu uzunca bir süre önce.

Olayın ardından sorumluları bulmak için gerekli teknik takip yapıldı mı?

Ya haberin takibi, sürdürülmesi gerçekleşti mi?

Balık hâfızalarda yer edinebildi mi?

İşte bu konular biraz kuşkulu, biraz da muğlak..

*

10 yıldır baştakilerin desturu şu değil miydi?

"Kaderdir, onun önüne geçilmezzz..!!" 

"Ölen olür, kalan sağlar bizimdir.."

Sonra da "kalan sağlar bizimdir" diyerek "Beraber yürüdük biz o duble yollarda" şarkısını çığırırlar.. 

Hay aksi, oysa asıl konu başkaydı yahuu..!

Nereden girdik yine şu kıfayetsiz muhteristler konusuna şimdi?..

**

Kuşkulu ve muğlak diğer konumuza dönelim;

Okulda, deprem güçlendirme çalışması yapılmış..! 
(...mışş gibi yapılmış.. sözüm ona güçlendirilmiş ama bine değil birileri güç_lendirilmiş.. ) 

Okulu yapan onur, şeref ve haysiyet yoksunu şahıslar, okulu adam gibi usül ve yordamına uygun olarak yapmadıklarından, yani malzemeden kaçınıp çaldıklarından, hesap kitap bilmediklerinden, aslında bina yapmak gibi önemli bir konudan bihaber olduklarından, kısacası bi halttan anlamadıklarından, bir Allahın kulu devlet yetkilisi de " Yahu bu denyolara bir bakalım, sahi şunlar ne yapıyor böyle?" diye kontrol montrol de etmediğinden, kontrol edenlerse hepsi hepsi üç beş kuruş için onur, şeref ve haysiyetlerini kiraya verdiğinden..

Bu listeyi daha da uzatabilirsiniz..

Bu zincirleme reaksiyon uzarr, giderr..

Namussuzların, namuslu insanların canına, malına ve dâhi parasına göz dikmişliği gerçekliği, bir saadet zinciri, çıkar sistematiğidir bu..

En sonunda "iş bitti, yapı paydos" denilince, nihayet gelip kontrol etmişler..

 "Bu bina depreme dayanıklı değil, güçlendirin" demişler. Buraya kadar herşey normal mi?  Ee normal..

 Sonrasıysa asıl, bayağı bir anormal..

Bir bakılmış ki, hiçbir malzeme satınalma işlemi yapılmaksızın okul binası depreme karşı güçlendirilmiş.. İyi mi?

Zihni Sinir projesi gibi; malzemesiz güçlendirme prosesi..

Evrende, bir benzerini daha bulamazsınız bu formatın da..

Hâyâli ihracat olayları bile bunun yanında zemzem suyuyla yıkanmış gibi durur..

Çimento alımı?
Yokkk..!!
 Demir?
 Yokk..!!
 Çelik?
 Yokk..!!
 Peki ya tuğla muğla?
 Yokkk..!!
 Belki çivi?
 O bile yokkk..

Bu temel malzemelerin hiçbiri alınmamış, ama okulu güçlendiren firmaya, okulu bigüzel güçlendirdiği gerekçesiyle acayip paralar ödenmiş..!!

Öyle böyle değil, çuvalla..

Peki değirmenin suyu nereden akmış? O çuvalla paralar nereden gelmekteymiş?

Devlet babanın kasasından..

evlet baba okula para veriyor;  "Al bu para ile okulu güçlendir"  diye..

Burada devletin bu birimleri sorgulanmamalı mı?..  Yooo ne gezer?

Ne akla hizmet bu parayı okula veriyor peki?

Eğer anlayabilen varsa beri gelsin..!

Okul yönetimi de çakma bir firma buluyor..

"Devlet baba bize bu parayı verdi. Gel sen, bi iş yapma, hiç bi malzeme de satın alma, havadan bu paranın yarısı senin olsun, diğer yarısı da bizim cebe girsin, sen naylon maylon, irsaliyeleri, faturaları maturaları bi ayarla, işi bi yoluna koy, gül gibi kazanalım, yaşayıp gidelim.." diyor.

Eeee.. insanın hamı, hiç pişmemişinin, helal süt emmemişinin, hem de en açgözlüsünden olanına, böylesine yağlı bir teklif geldiğinde, "Hayır" diyebilmesi için harbiden, şu memlekette, az biraz kerizin önde gideni olması lâzım..!!

Haliyle firmalar ve çakma muteahhitler, okul aile birlikleri ile anlaşıp bir-iki musluk filan değiştirerek, birkaç da yeni cam felan taktırarak okulu depreme karşı bayağı bir güçlendiriyorlar..(!!??)
 ...

Yönetim mi?

O hani oylarınızla seçilip ülkenin çıkarları ve bekaası için kendilerine sadece 4 yıllığına vekâlet verilenler, her zamanki gibi açmış ağzını gökyüzüne "Hani bize.. hani bize" diye bakmakla meşgul, hamdolsun..!!

Önce sağa sola, kendisininmiş ya da babasının bol kesesinden dağıtır gibi para dağıtıyor, sanırsın ki ulûfe dağıtıyor..

Sonra da böyle bir olay patladığında, her zamanki gibi kendi parasıyla rezil rüsva olup etrafa da püskürmüş volkan ayarında ve  "Bunun hesabını soracammm uleeeynnn" nârâlarıyla sırf ortalığa hava vererek alayına dava açıyor..

Çocuğun üzerine lavabo düşüp taktir-i ilâhi'yle cennete gitmesinin ardından bir amme davası açılmış açılmasına..

Amma velâkin;
Davalar, bi üç_beş yılda tatlıya (!) bağlanıyor, olmadı, o emsâlsiz, eşitlikçi, hakça işleyen adalet çarkımız nedeniyle zaten 10 sene içinde 'zaman aşımı'ndan düşüveriyor..

Ne oluyor ki o zaman bu hukuk davalarının türü, formatı; takıyye davaları..
(Sanırsın ki, neticesini bilmeden açıyorlar..!! Bıyıkaltı sırıtmayla karışık..)

Olan biten tüm zarar devlete..

Aslında direkt millete..

Milletin kesesine, bir türlü denkleşmeyen bütçesine..

Yani sana_bana, yani yine senin benim bebelerimize..

Bebelerimiz lavabo altında can vermiş..

Ne gam?

Fırsatçıları, aç gözünü para bürümüş, çıkarcı zenginlere dönüştürelim duralım hâlâ biz..

Esen kalınız..

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük