Ali HASDEMİR
Ali HASDEMİR

Kaybolup gitmeden kuşlar...

alihasdemir@haberdukkani.com 09 Ekim 2014 Perşembe

Doğanın anayasası olan şu değişmez gerçeği asla unutmamak ve yadsımamak  gerek.

Doğada ters  giden bir şeyler varsa, bu sorunu ilk olarak kuşları ve arıları gözlemleyerek anlayabilirsiniz..

"Dünya Kuşları Koruma Birliği" isimli ululslar arası kuruluşun son raporları, gerçekten de çok ciddi tehlikelerin habercisi  âdeta..

Özellikle ülkemiz açısından çok çarpıcı sonuçlar çıkıyor ve risklere dikkat çekiliyor bu raporda..

Geçmişte eşsiz doğasının haklı ünüyle anılan, doğasının bünyesinde her tür bitkiyi barındıran, her tür gıda ürününü yetiştirebilen bereketli topraklarıyla,  olağanüstü  fauna ve florasıyla,  eşsiz akarsularıyla, kazmayı vurduğunuzda kayanın kenarından bile fışkıran kaynak sularıyla, şırıl şırıl akan dereleri  ve  çağlayanlarıyla bezeli, cânım ülkemizi  bir çöle dönüştürmek için çok özel ve yoğun bir çaba sarfediliyor sanki..

Elbette ki, bu olağan dışı yaşam koşulları nedeniyle gerek göçmen kuşlarının sürekli uğrak yeri, gerekse yerli kuş türlerinin en elverişli doğasına sahipti ülkemiz Türkiye..

En fazla kuş cenneti bölgelerine sahip olduğumuz için övünürdü atalarımız..

Ya bugün, öyle mi?

Avrupa kıt'ası baz alındığında, Türkiye, kuş türlerini ve doğal yaşam alanlarını en fazla kaybeden ülke konumunda..

Geçmişteki  bilgi deponuzda yer ettiğini tahmin edebiliyorum..  Kaybolan kuş türü olarak Şanlıurfa'nın Birecik ilçesinde yaşamlarını sürdüren Kelaynakları bilirdiniz, sadece değil mi?

Hayır, öyle değil maalesef..!

Son yıllarda,  yoğun olarak kaybolmaya yüz tutan "Turna" türlerinin nesli tükenme tehlikesi başgöstermiş durumda..

Bu hızlı yokoluşun, eko sistemdeki kaçınılmaz mahvoluşun en büyük nedeni, tek sorumlusu tahmin edebileceğiniz gibi; insanoğlu..

Asıl ana unsur ise Hidro Elektrik Santralleri 'HES'lerin yarattığı yıkıcı tahrip gücündeki çevre kirliliği..

HES'lere karşı PES etmeye doğru koşar adım doğa ve canlılar..

Ardından türlü kimyasalları kullanan başta deri olmak üzere sanayi tesislerinin sorumsuzluğu ise ikincil etken..

Ve hatta tabiata karşı hoyrat davranan bilinçsiz avcıların da bu olumsuzlardaki katkısını unutmamak gerek..

*

Dünya Kuşları Koruma Birliği, ciddi ve disiplinli bir kuruluş..

Araştırmalarını sürekli güncelliyor ve sürekli ve periyodik rapor hazırlayıp çözüm üretmeye çabalıyor..

Kuruluşun son hazırladığı raporda bize ilişkin bilgiler veriyor..

Anlayana tabii..

Kuşları koruma ve doğaya saygı gösterme konusunda özenli olmamız gerektiği hatırlatılıyor..

Geleceğimizi karartmamak, bizden sonraki kuşaklara da yaşanabilir bir ülke bırakma konusunda hassasiyet gösterip, ivedi çözüm arayışlarıyla bu eksiklerimizi gidermemizi, geçmişteki hatalarımızı telâfi etmemizi istiyor..

Durum ciddi ve vahim,  bu doneler, rakamlar oldukça trajik zira..

Türkiye'de,  son 10 yıllık kısa sayılabilecek bir süreçte ortaya çıkan sonuç şu;

Tam  465 kuş türünü barındıran ülkemizde,  minimum 55 kuş türünün sayılarında çok azalma olduğu tespit edilmiş..

Örnek mi?

 Ülkemizde sayısı 10'dan daha az Telli Turna türü kaldı..

Eskiden sayıları binlerle ifade edilen Turna'ların sayısı ise sadece 40 küsur rakamlara kadar düşmüş..

Düşünün ki, küçük bir semt  korusunda bile 50'den fazla sayıda "Turna" vardı çocukluğumuzda..

Ve yine çocukluğumuzda ne kadar boldu Kırlangıçlar..

Ne güzeldi o evlerin önünde duvarın köşelerinde, bir mimarın elinden çıkmışcasına sempatik  yuvaların içerisinde cıvıldayan  minik yavru kuşlar..

Kızardık biz avcılara, onları çok acımasız bilirdik..

GERÇEĞİ KAVRASAN ARTIK, EY İNSANOĞLU..!!

Böyle giderse, özellikle sulak alanlarının yok edilmesi sürerse ve hiçbir tedbir alınmaz ise seri kuş ölümleri görülebilir (_maazallah bir domino etkisiyle_)  önümüzdeki 10 yıl içinde en 4 ya da 5 kuş türü yok olup gidebilir!!

Dünya üzerinde sadece Türkiye'de yetişen yaklaşık 500 tür bitki ise önümüzdeki 10 yıl içerisinde yine HES'ler ve barajlar nedeniyle yokolarak yeryüzünden silinip gideceği de yine bilim adamlarınca öngörülüyor..

Yapılan tam incelemeler sonucu ortaya çıkan bilimsel veriler, kırmızı alarmı işaret ediyor..

Ne hazin bir tablo değil mi?

Karamsar olmamak ve mücadele için tükenmeyen ,  pozitif enerji gerek bize..

Seattle kabilesinin o bilge reisinin yüzyıllarca önce "beyaz adam"a yaptığı yaşamsal öneme haiz  uyarıda da vurguladığı gibi;

"Nehirde son balık, ağaçta son kuş kaldığında, o çil çil altınların, deste deste yemyeşil  banknotlarının hiçbir işe yaramadığını görecek ve anlayacaksın gerçeği beyaz adam, ama ne yazık ki o sırada son nefesini veriyor olacaksın..!!"

Büyük Reis'e çağa uygun düşecek bir eklemeyle, nâçizâne bir katkıda bulunmak isterim;

"Emin olunuz ki, yüksek teknolojiniz de hiçbir işe yaramayacak ve asla kurtaramayacaktır sizi.."

Herşeye karşın, esen kalınız..

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük