Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Kibir, korku ve cüret!

info@haberdukkani.com 13 Aralık 2013 Cuma

İnsan ruhunu kezzap kübüne düşmüşçesine yakıp yok eden kibir; felaket istasyonunda bekler avını.

En keskin dişlerin bile güçlükle kesebildiği avyanın içindeki kurtçuk gibi, insan beynine kolayca girip yerleşebilen korku; bütün bir yaşamı şallak mallak eder mazallah. Kişi iflah olmaz.

Cüret ise; insanı hem bahtsız hem de kısa ömürlü kılar. Cüretkarlıkla kahraman olacağını zanneden yanılır, sadece rezil rüsva olduğuyla kalır.

Nasıl ki; yalnızlık, parasızlık ve itibarsızlık yok ederse insan ruhunu; kibir, cüret ve korku da işte öylesine çaresi olmayan beladır.

Sağlık açısından  doktorların "üç beyaz" adını verdikleri ve kesinlikle uzak durulmasını önerdikleri, un, tuz ve şeker gibidir: Kibir, cüret ve Korku. Her üçünden de yakayı sıyırması gerekir kişinin. Aksi halde hiç beklenmedik bir anda felaket istasyonunda bulur kendisini.

Kibir, cüret ve korku neler yaptırmaz ki, insanoğluna.. Rüşvet, irtikap, talan, vurgun, yolsuzluk, yalan labirentlerine daldığının farkına bile varamaz kişi. Labirentlerde hızla koştukça, cüretine hayran kalır. Labirentlerin içindeki yalnızlık kişiye en cüretkar olduğu duygusunu yaşatır, kibir duygusu kabardıkça kabarır. Korku paniklemesine neden olunca daha da hızlı koşmaya başlar, mutlaka çıkışa ulaşacağına olan inancını son nefesine kadar korur. Çünkü, artık başka türlü yaşayamayacağına inanır.

Kibir, cüret ve korkuyu "cesaret" ile içinden söküp atabilen, bulunduğu labirenti derhal terkeder ve gerçeğin pırıl pırıl aydınlığına kavuşup huzura erişir.

Başarı ise, yalnızca huzurlu insanların ulaşabileceği "geçici" ve "göreceli" bir istasyondan başkaca da bir şey değildir.

***

Yeryüzünün gölgelileri, gölgesizleri kıskanmaktan vaz geçtikleride, ışık yerini sonsuz karanlığa bırakınca, işte asıl gerçek o zaman ortaya çıkacak mı, bilinmez ama canını Azrail'e teslim etmiş olanların mahşeri kalabalığın içinde tanıdık bir sima arayacakları muhakkak.

Katiller, öldürdükleri, hırsızlar mallarını ve paralarını çaldıkları, tecavüzcüler ırzına geçtikleriyle yüzleştiklerinde kimden merhamet dileneceklerini bilemeyecekler.

Sanat kabiliyeti insan zihni ve ruhu için çok tehlikeli bir yetenektir. Motoru beyin gücü olan sanat, duyarlılık ile düşsel zenginliğe yaslanır ki, bu da insanın ruhsal ve zihinsel dengesini çok kolayca bozabilir, tüm yaşamını mahvedebilir. Bir çok sanatçının intihar etmesinin gizemli sırrı bu gerçeğin ardında gizlidir. Sanatçıların yaşadıkları çevrede "marjinal" görülmelerinin nedeni de aynı aynanın içinden yansır.

Özel yeteneklerle donatılmış, bu özel insanları ne en yakınları, ne içinde bulundukları çevre ve daha da beteri ne de çağdaşları anlayabilirler. Sanatçılar, özel yetenekleri, düşleri ve duyarlılıklarıya bir başlarına yaşamaya mahküm edilmiş olanlardır. Her birisi ölümlerinin üzerinden yüzyıllar akıp gittikten ve insanlığın bir kaç adım daha ilerlemesinin ardından gelecek olan kuşakların hayranlık duyarken, yaşadıkları acılardan ötürü de "acıyacakları" yeryüzünün gölgesizleridirler.

Işık yerini sonsuz karanlığa bıraktığı zaman, yeryüzünün gölgesizleri ile kozmosun gölgesizleri sonsuz karanlığın içinde biraraya geldiklerinde, mahşeri kalabalığın haline bakacak,
yeryüzünün gölgeli canlılarını yaşarlarken kibir, cüret ve korkunun esiri oldukları için kainatın yüce mimarından , yalvararak af dileyeceklerdir.

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük