
"Kapat perdeci perdeyi,
Bu oyun burda biter...
Komik dediğin nedir ki?..
erkesi güldürür güldürür de,
Kendi gülemeden gider..."
Benim yaşamımda çok önemli bir yeri vardır bu şiirin... Tuluat Tiyatromuzun son temsilcilerinden biri; hatta birincisi olan, çok sevgili dostum Nejat Uygur'a aittir bu şiir... Aslında Nejat Uygur'dur bu şiirdeki adam. Nejat Uygur bu şiirdeki hüzün, bu şiirdeki acı ve bu şiirdeki gerçektir.
ASLINDA O BİR PALYAÇODUR
Bundan hemen hemen 30 yıl önceydi.
Sinemamızın çalkantılı, sinemamızın yorgun yıllarının içindeydik... Türkiye'mizin de de karanlık sular içinde allak bullak olduğu yıllardı o yıllar ... Hem de televizyonun yeni yeni ülkemize girdiği tek kanallı yıllardı o yıllar. Bir yandan televizyonlar, esir almaya başlamışlardı insanları; bir yandan da terör nedeniyle geceleri sokaklara çıkamazdı insanlar. İşte bu nedenle sinemamız; bir dinlenme içine gömülmüş, bir sessizliğe, bir yalnızlığa bürünmüştü...
İşte bu sözünü ettiğim yıllar; gerçek eğitimim olan müziğe dönmüş, Aysel Gürel'in benim için yazmış olduğu "AŞK ŞİİRLERİ" ni bestelemeye koyulmuştum... İlk iki bestem "Aşk Ararsan Bana Gel" ve "Bundan Büyük Aşk Olmasın" adlı şarkılarımdı... Öylesine beğenmişti ki Aysel Gürel bu şarkılarımı ve beni öylesine manevi alkış yağmuruna tutmuştu ki; ilk işi beni küçük bir çocuk gibi elimden tutup, bir gece yarısı "Uygur" ailesine götürdü... Stüdyoda hazırlanan ilk şarkıların kasetini teybine koyan sevgili Nejat Uygur'un sözleri beğeni ve övgü doluydu... Ve ardından başta sevgili eşi Nejla Uygur olmak üzere, tüm aile öpücük yağmuruna tuttu beni.Ş arkılarım çok beğenilmişti... Beğenilmişti ama, gerçekte tüm övgüler sevgili Aysel Gürel'e aitti...
Bana tüm gücü ve tüm hızı; "DELİ" denilen, dünyanın o en duygulu ve de en sevgi dolu kadını vermişti... Yıllar sonra bana anlattığına göre; bana vermiş olduğu bu sevgi dolu şarkı sözleri, yıllar öncesinin bir saygı ve vefa borcuymuş...
VEFALI KADIN...
Yine Aysel Gürel'in bana anlattığına göre; kızları Müjde ile Mehtap'ı çok küçükken, daha doğrusu şarkı sözleri yazmadan önce çok çok zorluk ve yokluklar içinde büyütmüş... Ve yine yıllar sonra ve yine kendisinin anlattığına göre; Müjde ve Mehtap'ı odalarına kilitleyip, benim filmlerime figüran olarak gelirmiş Aysel Gürel... Ve ben; figüranlık üstünde fazla paralar alsın diye, onun görüntülerine konuşmalar ekler mişim... Gerçi ben; onun anlattıklarını hiç hatırlamıyorum ama, Aysel bu işte... Ya o uyduruyor bütün bunları yahut da ben fazla unutkan oldum bu günlerde... Ama bence; ne o doğru, ne de ben... Doğru olan tek şey, Aysel Gürel'in büyük bir kadın olduğu...
GELELİM NEJAT UYGUR'A
Şarkılarımı dinleyip heyecanlanan ve yerinde duramayan Nejat Uygur; not defterinden çıkardığı bir yazıyı, aynı sevgi ile bana uzattı: "Al bakalım, bu şiir de benden." dedi..." Sana bir gün izin .. Yarı akşam yine bizde toplanıyoruz ve bu şiirimi bir şarkı olarak dinleyeceğiz senden..." Emir; yıllardır hayranlıkla izlediğim, büyük Nejat Uygur'dan çıkmıştı... Alelacele eve döndüm. Sabaha karşıydı, gün ağarıyordu yavaş yavaş... Kasımpaşa'da oturuyorduk... Sultanahmet Camiilerinden sabah ezanları okunuyordu usul usul... Saba makamından ve de hazin hazin. Ellerim piyanomun tuşlarında, melodilerle dans etti biraz. Bir saat sonra " Bir Adam Vardı." şarkısı; nota kağıdımın üzerine kıvrak bir ritimle, ama hıçkırık karışımı nağmelerle acı acı döküldü.
Kırmızı burunlu, Kocaman pabuçlu Bir adam vardı... Herkesi güldürürdü, O hep ağlardı.... Aslında bana ait değildi, bu şarkının tek bir notası... Aslında bu duygu dolu şiiri yazarken, müziğini de Nejat Uygur dökmüştü nota kağıdına silik silik...
Ve bu şiirinde, kendisini anlatıyordu Nejat Uygur... Nasıl ki yıllar boyu oynadığı her oyununda; bu şarkımı çalarak, perdelerini ağır ağır açtı hep...
TÜM YAZILARI
- Önce hukuka inanacak sonra demokrasiyi savunacaksın ki... (17 Ekim 2011 Pazartesi)
- Kuşlar sakız sevmez (13 Ekim 2011 Perşembe)
- İstekli ya da isteksiz (30 Eylül 2011 Cuma)
- Baya bi’kayboluyoruz… (18 Eylül 2011 Pazar)
- Kaldıramayacağın taşın altına girmeyeceksin (15 Eylül 2011 Perşembe)
- Sizin Kararınız ve bizim hayallerimiz (11 Eylül 2011 Pazar)
- Ben, bunlara alışamam (08 Eylül 2011 Perşembe)
- Dostluğun dili, dini ve memleketi yok (26 Mayıs 2011 Perşembe)
- Bir kraliçenin yaşam öyküsü (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- 22 Temmuz seçim öncesi (23 Nisan 2011 Cumartesi)
- Tosca operası ile babam da ağlar (12 Nisan 2011 Salı)
- Kırılmamak ve insanları kırmamak (01 Nisan 2011 Cuma)
- Küçük hanımefendi: Belgin Doruk (27 Mart 2011 Pazar)
- Ben, her bahar aşık olurum (20 Mart 2011 Pazar)
- Haldun Dormen ile benzerliklerimiz (17 Mart 2011 Perşembe)
- Sizler benim filmlerimle büyüdünüz (15 Aralık 2010 Çarsamba)
- Zeki Müren ile son söyleşi (07 Aralık 2010 Salı)
- Aman dikkatli olun, beni dolandırdılar (24 Eylül 2010 Cuma)
- Tereciye tere satmayın (29 Haziran 2010 Salı)
- İnsan anılarla yaşar, gerisi yalan... (25 Haziran 2010 Cuma)
- Hepimiz şaşırdık artık! (21 Haziran 2010 Pazartesi)
- İnsanın yılları ile hesaplaşması (08 Haziran 2010 Salı)
- Yıllar sonra yeniden buluşma... (01 Haziran 2010 Salı)
- Harput'ta bir İstanbullu... (31 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Haber Dükkânı’nda.. (05 Mayıs 2010 Çarsamba)