
Değerli Okurlarım,
Hiç bir istisna yapmadan (tabii ki tenzih edeceklerim vardır) Türkiye'deki tüm televizyon yayıncılarından şikâyetlerimi dile getireceğim bu serzenişe sizlerin de katılacağınızı umut ediyorum.
Önemli futbol maçları ve kaliteli dizi filmler dışında en çok izlediğim programlar, tabii ki tartışma programları oluyor. İlk yıllarda, tartışmaya katılanların düzeyli davranışlarına şahit oluyorduk.
Örneğin, Uğur Dündar ve rahmetli Mehmet Ali Birand gibi moderatörlerin yönettiği tartışma programlarında, 'siz' yerine 'sen' diyenleri bile yargılıyorduk.
O zamanlar sinema filmlerimiz de düzeyliydi. Hiç unutmam, Ayhan Işık bir filmde Kenan Pars'a 'lan' diye hitap etmişti. O zaman ne kadar şaşırmıştık. Kenan Pars kötü rolde olduğu için biraz da bu lafı beğenmiştik. O zamanki filmlerde 'lan' kelimesi bile sakıncalıyken, şimdiki filmlerde sarfedilen sözleri hiç anmayalım isterseniz.
Şimdilerde yayınlanan TV Tartışma Programları, bırakın düzeyli konuşmayı, insanı şaşkına çevirecek kadar ucuz ve taraflı konuşanlarla doludur.
Hollanda televizyonlarında izlediğim tartışma programlarındaki olgunluk ve doyuruculuk, seyir güdümüzü güçlendirirken, Türkiye televizyonlarında izleme talihsizliğine düştüğümüz konuşmalar ile kahroluyoruz.
Hemen hemen her TV şirketinde birkaç tartışma program sunucusu var.
Ulusal yayın yapan televizyonların hemen hemen hepsinde, tartışma programlarında hep aynı simaları görüyoruz. Saatlerce birbirlerine laf yetiştiriyor gibi hem de birbirlerine bağırarak tartışıyorlar. Sanki memlekette uzmanlaşmış adam kalmamış gibi...
Hollanda televizyonlarında yapılan günlük tartışma programlarında, her konunun uzmanına aşırı olmayan makul bir zaman ayırlır, arkasından başka uzmanlara söz verilir. Moderatör izin vermediği sürece dehiç kimse araya girmez. Bir tartışma programında, alanında uzman çok kişi konuşturulduğu halde seyirci sıkılmıyor. Türkiye televizyonlarındaki tartışma programlarında ise, üç, dört kişi saatlerce farklı konuların hepsinde uzmanmış gibi konuşmaya devam ediyorlar.
Şimdiki tartışma programlarının çoğu, şakşakçı konuşmacılarla dolu. Muhaliflikte ekmek parası bulamayanların bazıları da, eskiden A derken, şimdi Z demeyi seçerek bu programlarda yer buluyorlar. Bu konuda çok sevdiğim iki isim var ama, şimdi burada o isimleri zikretmek istemiyorum.
Bu iddialarımın aksi de oluyor tabii...
İktidar lehine döneklik yaparak iş bulanların yanında, iktidara kızıp muhalefete geçip iş bulanlar da var.
Bazı televizyon şirketleri, tartışma yapan ekip içine, güya muhalifmiş gibi davranan kişileri koymayı ihmal etmiyor. Bazıları da tarafsızlık sahteciliğine bürünüyor.
Konuşmacıların iktidarı mı, muhalefeti mi destekledikleri hiç umurumda değil. Sonuçta herkes kendi fikrini söyleme hürriyetine sahiptir.
İyi de, kendilerinin bile inanamayacağı yalanları bize satmaya çalışanları dinlemek mecburiyeti bize verilmiş bir ceza mı?
Karşımıza 'uzman' diye oturtulan kişilerin çoğunun, 'uzman' değil, 'aşırı ve muzmin' partili oldukları açıkça ortada değil mi?
Her gece ekranlarda boy gösteren aynı simaları göre göre bıktık usandık vallahi.
Sevimsiz hale gelen bu simalar, bilinçli ve düzmece bağırışları sırasında ne kadar çirkinleştiklerini, sonradan izledikleri yayınlarda görmüyorlar mı?
Adamlar, konular hakkında uzman değil ama, tartışma konusunda uzmanlaşmışlar adeta. Karşısındakini konuşturmamak ve konuştuğunu duyurtmamak için ders almışlar adeta...
Programlardaki simaları göz önüne getirin, tartışmalar saatlerce sürüyor. Konuşmacılar birbirlerini anlamaya fırsat vermeden, aynı anda yüksek sesle konuşuyorlar. Kimin ne konuştuğunu ne sunucu anlıyor ne de seyirci. Ekranlarda yaşanan bu anlamsız tartışma şekli, ne yazık ki, seyici üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Böyle olunca günlük yaşamda da yurttaşlarımız kızgın bir şekilde birbirine bağırarak konuşmayı kopya ediyorlar.
Konuşmacıların, kızınca birbirlerine hakarete varan sözcükler kullanmaları da işin bir başka tarafı. Sokak kavgalarında kullanılan 'şerefsiz, terbiyesiz, ahlaksız vb. kelimeler gayet normalmış gibi algılanmaya başlanıyor.. Oysa, böylesi düzeysiz konuşmalardan ne katılımcılar ikna olur ne de seyirci. Bu uslüp bu şekilde devam etmemeli. Geleneklerimizde böyle bir tartışma şekli olmamalıdır.
'Neden hep aynı simalar konuşturuluyor' diye soruyorum ama, sanırım televizyon şirketlerine de hak vermek lâzım. Zira, ülkede fikir üretecek adam kalmamış gibi...
'Bulunmaz Hint Kumaşı' gibi aranıp bulunan bazı konuşmacıları, değişik programlarda görünce şaşırıyorum doğrusu.
Çok af edersiniz, eskiden doyurucu bir maaş ile geçinmiş olan bazı yorumcular, şimdilerde büyük kapital kazanıyorlar. Helal olsun, kazansınlar ama bu adamlar çok da şımarıyorlar.
Değerli okurlarım, yazdıkça kırıcılığım artacak. Ama bu konuda sizlerin de düşünceliniz vardır.
Siz de düşüncelerinizi benim yorumuma ekleyin ve analizinizi yapın.
Sonunda çoğunuzun bana hak vereceğini sanıyorum.
REKLAM AYIBI
TV'lerden bir başka şikâyet de, bıktırıcı reklam ızdırabıdır.
TV Şirketlerinin, hele hele Türkiye'deki özel televizyonların tek gelir kaynağı reklamlardır. Hollanda'da özel televizyonlar da devlet tarafından desteklenirken, Türkiye'de sadece TRT
bu nimetten faydalanmaktadır. Böyle olunca da, özel televizyonların reklam curcunasına dayanmamız ve göz yummamız kaçınılmaz olmaktadır.
İyi ama, TRT de dahil tüm televizyonlarda, insanı ahmak yerine koyan bir uygulama var ki evlere şenlik.
Siz de biliyorsunuz ama anlatayım: Yayınlanmakta olan tüm dizi filmler, Türkiye saati ile 23.45'te sona erer. Ne var ki, 23.45'te, o günün son sahnesinden sonra 15 dakikalık reklam kuşağı başlar. Saat 24.00'te dizi güya yeniden başlar. Ekrana getirilen sadece 15 dakika önceki son sahnedir. Birkaç saniye sonra tekrar reklam başlar. Aradan bir 15 dakika geçtikten sonra aynı sahne ekrana gelir ve hemen dizinin o bölümü sona erer. Saat 00.15 olmuştur artık.
Ben şahsen, geri zekâlı olmadığım için o kanalı 23.45'teki son sahneden sonra değiştiririm. Öyle sanıyorum ki, hatta kesinlikle biliyorum ki, seyircilerin çoğu aynı benim gibi kanalı değiştiriyorlardır.
Bu konuda Radyo Televizyon Üst Kurulu RTÜK ne mi yapıyor?
Onlar reklamlardan aldıkları paydan çok memnunlar. Vatandaştan alınan vergilerle beslenen RTÜK mensupları için, vatandaşın sıkıntısı hiç önemli değildir.
Kalın sağlıcakla...
TÜM YAZILARI
- Hollanda'da sahte mülteciseverlik (16 Nisan 2022 Cumartesi)
- Noel Baba hakkında bilmediklerimiz (13 Ocak 2022 Perşembe)
- Sefarad sergisi (17 Kasım 2021 Çarsamba)
- Kripto para gerçeği (24 Nisan 2021 Cumartesi)
- Yine Haçlı ruhu! (04 Mayıs 2020 Pazartesi)
- Salgın hastalığı ilmi ve dini açıdan yorumlamak (08 Nisan 2020 Çarsamba)
- Hukuk devleti mi, hakimler devleti mi? (24 Mart 2020 Salı)
- Umutla girdiğimiz 2020 yılı hayal kırıklığı yaratmaz inşallah! (14 Şubat 2020 Cuma)
- Kim ne derse desin, Avrupalı koyun gibi, Türk tilki gibi ! (29 Ocak 2020 Çarsamba)
- En büyük eksiğimiz Lobi faaliyeti ve siyaset (27 Aralık 2019 Cuma)
- Yazamadı (!) (04 Aralık 2019 Çarsamba)
- Olaylara Türkiye’den ve yurtdışından bakış farkı (01 Kasım 2019 Cuma)
- Hollanda Selefilik ile Çalkalanıyor (16 Eylül 2019 Pazartesi)
- Turizmde şımarıyoruz; önlem alınmazsa, turizmimiz çöküşe geçer (31 Ağustos 2019 Cumartesi)
- Her şey olması gerektiği gibi olur inşallah! (26 Haziran 2019 Çarsamba)
- Düşünemiyorum, yazamıyorum, zira yazma şevkim kırıldı (21 Mayıs 2019 Salı)
- İlticacıların, sorunlarını sığındıkları ülkeye taşımamaları isteniyor (12 Şubat 2019 Salı)
- Sosyal medya canavarı... (11 Ocak 2019 Cuma)
- Torpilli olmanın, zirve yaptığı bir dönem yaşıyoruz (21 Aralık 2018 Cuma)
- Adab-ı muaşeret (Görgü kuralları) (31 Ekim 2018 Çarsamba)
- Lozan Antlaşması, iki kutup arasında değişik değerlendiriliyor ama... (17 Ağustos 2018 Cuma)
- Erdal İnönü 92 yıl önce doğmuştu (03 Temmuz 2018 Salı)
- Yeni yıla girerken (27 Aralık 2017 Çarsamba)
- 50 Yıl önce sokaktaki, 'Hemşehrim nerelisin' deyişi özlüyorum (31 Mart 2017 Cuma)
- İçtimai duruma göre hareket etmek... (13 Mart 2017 Pazartesi)
- Aaaah içine tükürdüğüm politika ah! (26 Şubat 2017 Pazar)
- ABD dağılırsa, AB de dağılır (03 Ocak 2017 Salı)
- 1980'leri yeniden yaşıyorum (24 Temmuz 2016 Pazar)
- Türk toplumunun profili değişiyor mu? (30 Haziran 2016 Perşembe)
- Türklüğümü sorgulayanlara (31 Mayıs 2016 Salı)
- Neden kavgacı bir toplum olduk? (30 Nisan 2016 Cumartesi)
- Hollanda'da Türk gazeteciler (!) (14 Mart 2016 Pazartesi)
- Ahmet Çakar'a cevap (10 Ocak 2016 Pazar)
- 2016'ya girerken (04 Ocak 2016 Pazartesi)
- Kalp spazmından ölüyordum! (04 Aralık 2015 Cuma)
- Kendine 'HİÇ' adını yakıştırmış ama, aslında o 'ÇOK' şey... (04 Kasım 2015 Çarsamba)
- Türk Hava Yolları'na hiç yakışmıyor... (18 Ağustos 2015 Salı)
- Süleyman Demirel ile anılar (19 Haziran 2015 Cuma)
- Bosna Felaketi Batı'nın oyunu muydu? (11 Nisan 2015 Cumartesi)
- Türk siyasetindeki komedi (10 Nisan 2015 Cuma)
- Beni megaloman gibi yazmaya zorlayan vurdumduymazlıklar (10 Mart 2015 Salı)
- Önce Türkiye’yi yasa boğan Özgecan (17 Şubat 2015 Salı)