Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Köşeye sıkıştırmak

info@haberdukkani.com 21 Ağustos 2010 Cumartesi

Napoli'de bir cinayet işlenir, kentin en yakışıklı, yiğit delikanlısı, kambur bir ayakkabı boyacısı tarafından öldürülür.

Napoli halkı, kambur boyacıyı eline geçirecek olsa linç edecektir, tüm kent ayağa kalkar. Napoli'li hiçbir avukat kambur boyacının savunmasını üstlenmez. Bunun üzerine, olayı duyup kambur boyacıya acıyan Roma'lı genç bir avukat, gelip mahkemede savunmasını üstlenir.

Genç, yiğit ve yakışıklı Napoli'linin katili olarak yargılanan, kambur boyacı mahkeme salonunun sanık sandalyesine oturtulur ve duruşma başlar.

Roma'dan çıkıp gelen ve kambur boyacının savunmasını üstlenmiş olan genç avukat, savunma yapmak için, saygı ile ayağa kalkıp mahkeme başkanına dönüp:
"Sayın başkan, size Romalı tüm mahkeme başkanlarının selam ve saygılarını getirdim" der.

Mahkeme Başkanı, "Sağolun, teşekkür ederim" diye, karşılık verir.

Romalı genç avukat, sağ tarafta oturmakta olan üye yargıca dönerek:
"Sayın yargıç size Roma'daki tüm yargıçların selam ve saygılarını getirdim" der.

Mahkemenin üye yargıcı: "Sağolun, teşekkür ederim " der.

Genç avukat bu kez öteki yargıca dönerek:
"Sayın yargıç, size de Romalı tüm yargıçların selam ve saygılarını getirdim" der.

Yargıç teşekkür ederken, mahkeme başkanı müdahale ederek:
"Anladık efendim, anladık, selam saygılara son verelim de, davaya bakalım" der.

Romalı genç avukat, mahkeme başkanının bu uyarısına hiç aldırmaksızın, savcıya döner:
"Sayın savcı, size Romalı tüm savcıların selam ve saygılarını getirdim" derdemez, savcı oturduğu yerden ayağa fırlar:
"Yeter efendim, siz mahkemeyi işgale mi geldiniz, yoksa müvekkilinizi savunmaya mı?"

Genç avukat, gülümseyerek:
"Elbette müvekkilimi savunmaya geldim. Roma'dan getirdiğim bu selam ve saygıların savunmamla ilgisi vardır dedikten sonra, sırayla zabıt katibine ve mübaşire Roma'dan getirdiği selam ve saygıları sunup mahkeme başkanına dönerek:
"Bana kızdınız değil mi? En azından sinirlendiniz. Neden?.. Çünkü; durmaksızın aynı şeyleri yineleyip durdum. Ama, yinelediklerim neydi?.. Selam ve saygılar.. Demek insan selam ve saygıya da kızabiliyor! Şurada sanık sandalyesinde oturmakta olan kambur müvekkillime öldürülen genç adam, tam 20 yıl her gün ne demiştir biliyor musunuz?..' "Pis kambur, şu ayakkabılarımı boyasana..."

Akdeniz etkisinden midir, nedendir bilinmez; biz Türkler de, tıpkı Napoli'nin genç, yiğit ve yakışıklı delikanlısı örneğinde olduğu gibi, çoğu zaman  insanların üzerine üzerine gitmekten, onları en sıkıntılı oldukları anlarda bile köşeye sıkıştırmaktan müthiş ve gizli bir haz almakta olduğumuzu hiç düşündünüz mü?..

Futbol maçlarında yaşananları biraz düşünsenize.. Trafiğin en yoğun olduğu saatlerde, tüm trafik kurallarını hiçe sayıp türlü cambazlıklarla ilerlemeye çalışan sürücülerin, direksiyon başındaki diğer sürücüleri yaşama nasıl da küstürdüklerini, otomobil kullanan herkes çok iyi bilir..

Sıkıntıya düşmüş, dürüst ve onurlu küçük bir esnafın ya da büyük bir tüccarın zor günler geçirmekte olduğu kokusunu alan alacaklıların, nasıl da tıpkı leş bulmuş kargalara döndüklerini ticaret yapan herkes yaşayarak öğrenmiştir. Kredili mal satabilmek için birbirleriyle yarışanlar, ne olur ne olmaz endişelerine kapılıp henüz vadesi dolmamış alacaklarını da hesaba katıp ilk 'ihtiyati haciz' işlemini yaparak kendisini kurtaran olabilmek için icra dairelerine koştururlar avukatlarını ve bunu da büyük bir uyanıklık zannederler...

En yakın aile dostları, bulutlu günlerde ilk terk edenler olurlar dostluk limanlarını.. Akrabalar, güneşli günlerde akıl almadan bir adım bile atmazken, bulutlu günlerde 'nasihat'a yönelirler.. Çünkü; köşeye sıkışmıştır bir insan..

Dostluk, sevgi, aşk ve evlilikte de değişen hiçbir şey yoktur.. Güneşli günlerde tanıdık her çehre, arkadaşlar, dostlar, akrabalar ne denli candan, sevimli ve yakındırlar.. Öyle ki; arkadaş ve dostlardan kaçar olur insan..

Sevgililer hiç yalnız bırakmazlar insanı.. Biraz uzaklaşılacak olsa, telefonların zilini çaldıranlar, işveli ve yumuşacık sesli sevgililer olur.. Öyle ki; sevgiliden usanca sürüklenir, kaçmak ister insan..

Çevremizi saran onca insanla yaşamı paylaşırken, birgün birden bire farkına varırız ki; her insan bizden bir parça kopartmaktadır..

Anlarız ki; çevremizi saran onca insan, denize düşmüş bir kazazedenin çevresini sarmış köpekbalıklarından farksızdır. Geceler kabusa, gündüzler cehenneme döner, ruhumuz daralır, kendimize bile tahammül edemez hale geliriz.. Hem de hiç beklenmedik bir anda.. Hem de kendimizi en mutlu ve güçlü sandığımız anda.. Hem de kendimizle tümüyle barışık olduğumuz bir anda.. İşte o an, köşeye sıkıştığımız andır.

Nedir bizi köşeye sıkıştırıp yaşamı bir anda cehenneme çeviren?..

İnsan!..

Bir de bakarsınız ki; hiç farkında olmaksızın Napoli'deki kambur boyacı olup çıkmışsınızdır...

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük