
1950'li yıllarda Beyoğlu Saray Sineması'nda makinistlik yapan Beyaz Ruslardan Leonid Senkopopqowsky, yazar Jak Deleon'a ünlü gala gecelerini şöyle anlattır:
"Saray Sineması'na girildiğinde parfüm kokuları sarhoş ederdi insanı. Her hafta film değiştiğinde gala akşamı yapılırdı. Yerlere halılar döşenir, çevre çiçekle süslenirdi. Borulu gramafonlarda dönen taş plaklardan vals ve tango müziği yükselirdi. Hanımların hepsi biblo gibi güzel ve Grand tuvaletti, beyler iki dirhem bir çekirdekti. Antaraktta konuklara likör ikram edilirdi. Her galaya İstanbul valisi Fahrettin Kerim Gökay gelirdi. Saray Sineması'ndaki gala, Beyoğlu'nda büyük olay sayılırdı. Eski Melek Sineması'nın galaları da meşhurdu."
Daha gerilere savaş yıllarına dönersek Şair-yazar Salah Birsel'in de (1991-1999) söyleyecekleri var, o eski galalar konusunda:
"Sait Faik, Samim Kocagöz ve bir kaç kişi daha haftada dört, beş gece sinemaya giderdik. Filmleri daha çok prömiyerlerde izlerdik. prömiyerler, salı geceleri Sümer Sineması'nda gerçekleştirilirdi. En kalitelisi Melek Sineması'ydı ve İstanbul'un bütün sosyetesi, güzel kadınları hep orada olurdu.
Önce sinema salonu işletmecisi, sonra da yapımcı-prodüktör olarak (Lale Film) mesleğe yıllarca hizmet eden Cemil Filmer, İpekçilerin (Sinema tarihiömizin ikinci özel yapım şirketi İpek Film) büyük paralar harcayarak halka açtıkları Beyoğlu Melek Sineması'ndan sözederken, "Bu salonda gala geceleri yapılır, bu gecelerde bilet bulmak mesele haline gelirdi" der.
O eski gala gecelerini yaşayan tanıklara göre en görkemli 'ilk gösterimler' Sümer, Sarya ve Melek Sinemalarında yapılırdı. Gerçekten sinema galaları, Yeşilçem geleneğinin en önemli olaylarından biriydi o yıllar. Sosyetenin halkla birlikte buluştuğu mekanlardı bu sinemalar. Sinema salonlarını itiş kakış doduran halk, ünlü yıldızlara dokunabilmek, onları alkışlamak için çırpınırlarken, İstanbul sosyetesinin güzel hanımları zarif şapkalar, şık tuvaletleri ve aksesuarlarıyla birbirlerini çatlatırlarmış...
Bu özel gecelere katılan davetlilere, özellikle de takıp takıştırıp gelen güzel hanım manzaralarına göre, her galanın havası değişiyor. İzlenen filmlerin türleri ve etkileriyle de...Bu gala gecelerinde gülenler, ağlayanlar. Ünlü sosyete dedikoduları yazarı Adalet Cimcöz'un gözenden de bir şey kaçmıyor. Berduş filminin Lüks Sineması'ndaki galasında davetlilerden dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hayrettin Nakipoğlu'nun eşi bayan Nakipoğlu, "Film boyunca ağlaya ağlaya bir hal olmuş" Hıçkırık filminin galasında da (1954) gazeteci-yazar Sezai Solelli, ağlamamış mıydı? Ne yazmıştı filmin tenkidinde: "...meteaddit defalar boğazımda düğümlendiğini hissettim hıçkırıklarımın. Etrafıma baktım, görebildiklerimin çoğu, belli etmeden gözlerini siliyorlardı"
'Hollywood promiyerleri'ni andıran bu sosyete ağırlıklı 'suare dö gala'lar dönemin 'Fitne Ficür' takma adlı ünlü sosyete dedikoduları yazarı Adalet Cimcoz'un (1911-1970) sütunlarına sık sık konu olurdu.
(Sürecek)
TÜM YAZILARI
- ''Türk Çizgi Filmi'' Metro Goldwyn Mayer'de nasıl buhar oldu? (26 Kasım 2014 Çarsamba)
- ''ADAMINI BUL''ursanız o ''ZURNİK''TİR (01 Kasım 2014 Cumartesi)
- İntihar ve cinayetler üzerine Yeşilçam çeşitlemeleri... (24 Nisan 2012 Salı)
- "Alın yazısı" mı, Muhterem Nur'un yazgısı mı? (21 Eylül 2011 Çarsamba)
- Seher Şeniz'in hazin öyküsü (29 Haziran 2011 Çarsamba)
- Kıbrıslı Feri'nin trajik öyküsü (10 Haziran 2011 Cuma)
- Hem kurban hem cellat: Yılmaz Güney (13 Nisan 2011 Çarsamba)
- Sinemamızda kadın ve kent (24 Mart 2011 Perşembe)
- Fikret Hakan'ın gazete ilanı (20 Mart 2011 Pazar)
- Kamera arkasının gizli tarihi... (15 Mart 2011 Salı)
- Magandalaşan Türk Sineması (10 Haziran 2010 Perşembe)
- Türkan Şoray’ın kaçırdığı filmler (29 Nisan 2010 Perşembe)
- Haber Dükkanı’nda.. (10 Nisan 2010 Cumartesi)