Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Maniheizm ve kitapların savaşı

info@haberdukkani.com 16 Ağustos 2010 Pazartesi

1930'da Mısır'ın Feyyum ilinin Güney-batısında yer alan Maadi kentinde Mani'nin kendi risaleleri de dahil olmak üzere Maniheizmle ilgili birçok el yazması ve Kıptice'ye çevrilmiş metinler bulunmuştur.

Yine Mısır'ın Hammadi kenti yakınlarında 1945'de 13 ciltlik Maniheist eserler ele geçirilmiştir.

Çin Türkistanı'nın Kuzey-batısında ve Kansu'da İran lehçeleri, eski Türkçe ve Çignce dilleriyle yazılmış Maniheist eserler bulunmuştur.

Mani yada Manist, 215 yılında Babil'de dünyaya gelmişti. Babası "Muğtesile" mensubuydu. Bu cemaat "Mendai Sabiiler"in bir grubunu oluşturuyordu, yerleşim yerleri Irak'ın Vasıt kenti idi.

Mani, gençliğinde başta Zerdüşlük olmak üzere Fars dinlerinin derlemesini hedefleyen dini reform hareketleriyle içiçe yaşamıştı. Bu çabalar sonucu ortaya eski dinlerin derlemesi olan bir kitap çıktı.

M.Ö.VI. yüzyılın ikinci yarısında yaşayan, Zürdüşt'e nispet idilmeye başlayan "Avesta" kitabı işte bu şekildi ortaya çıkmıştı.

İran dinlerinin derlenmesi ve reformist çabalar sonucu ortaya çıkan bu hareketi Sasani kralı Ardeşir'in (M. 214-241) emriyle gerçekleştirmişti. Kral Ardeşir, Farsların ulusal geleneklerinin, Helenist gelenek ve Roma etkileri karşısında güçlendirilmesini arzulamıştı.

O dönemde Hıristiyanlığın ve Genostik (İrfani) akımların yayılması, Eflatunculuğun doğması, Hermetik etkilerin yükselişini gözönüne alırsak "Maniheizm"i Zerdüştlük, Budizm ve Hıristiyanlığın sentezinden oluşan ve Geotizme yaslanan yeni bir din oluşturmaya iten koşulları kavrayabilmemiz daha kolaylaşır.

Mani, sözde yeni dinini oluşturduktan sonra, kendisinin Hz. İsa'nın beden bulacağı "Faraklit" olduğunu ilan etmiştir.

Mani, Musevilik dinini ve Peygamber Musa'yı kabul etmiyordu.

Maniheistlerin hedefi; Fars kültürünün ruhunu şimşek hızıyla gelişen yeni medeniyet toplumundaki Arap geleneklerinin yerine geçirmebilmekti.

Bunun yolu da Farsça kitapları tercüme ederek halk içinde yaygınlaşmasını ve kabul görmesini sağlamaktı. Arapça'ya çevrilen Maniheist kitaplar ve risalelerin sayılarının çokluğu karşısında insanın hayrete düşmemesi olanaksızdır.

Bu çeviriler sayılarının fazlalığının yanısıra çok titiz ve kaliteli bir şekilde yazılıyorlardı. Kağıtların en güzeline, parlak siyah mürekkep kullanılarak en çekici hatlarla yazılmalarına büyük önem verilmiştir.

Mani, insanları kendi öğretilerine davet ederken bir yandan da telif kitaplar üretmiştir. Maniheist düşünürler ve aydınlar, mezheplerini yaymada kitapları en büyük propaganda aracı olarak görmüşlerdi...

Maniheizm edebiyatı, Süryanice, Farsça, Arapça dillerinde bölgenin her yanına dağıtılmıştır.. Maniheizm bu sayede dünyanın her tarafına ulaşabilmiştir. Doğu'da Çin'e, Batı'da Kuzey Afrika ve Güney Fransa'ya kadar yaygınlaşmıştır. Son dönemlerde ise Doğu Türkistan ve Mısır'da birçok Maniheist metin ortaya çıkarılmıştır. Örneğin: 1930'da Mısır'ın Feyyum ilinin Güney-batısında yer alan Maadi kentinde Mani'nin kendi risaleleri de dahil olmak üzere Maniheizmle ilgili birçok el yazması ve Kıptice'ye çevrilmiş metinler bulunmuştur. Yine Mısır'ın Hammadi kenti yakınlarında 1945'de 13 ciltlik Maniheist eserler ele geçirilmiştir. Çin Türkistanı'nın Kuzey-batısında ve Kansu'da İran lehçeleri, eski Türkçe ve Çignce dilleriyle yazılmış Maniheist eserler bulunmuştur.

Maniheistler, İslam'a karşı "kültürel savaş" başlatmışlardı. Tarihçiler bu hareketi "Kitapların Savaşı" olarak adlandırıp kayıtlara geçirdiler.

Maniheizm akımının Sabiilik mezhebi v e felsefe ekolleri vardı. Sabiiler'in ünlüleri: Urani, Agathadaimon, Hermes, Eflatun'un ana tarafından dedesi Solon, . Valis, Pyhagaros gibi Yunan filozoflarıydı. (Arapça kaynaklar Hermes'in (İdris), Agathadaimon'un da (Şit) aynı kişiler olduğunda uzlaşmaktadırlar.)

Aynı tarih kaynakları tüm bu olup bitenlerin yerleşim bölgesini "Harran Ovası" olarak işaret ederler ve "Harnaniler" olarak adlandırırlar.

Sabiiler'in kendisine isnat edildikleri Hermes, kimya hakkında ilk kez söz söyleyip kitap yazan... gizli ilimler ve tılsım işine vakıf olan bu konuda da eserleri olan... hikmet ve yıldız söylemlerini ilk öne süren kişidir.

Maniheizm akımının Sabiilik mezhebi; Mısır, Filistin, Irak, İran ve Horasan bölgelerinde uzun zaman etkileri görülmüştür. Bu akımın düşünsel kimliğine gelince dinler tarihi ve felsefe tarihinde onu Hermes'e nispetle "Hermetizm" olarak tanımaktayız.

Son bir bilgi kırıntısı daha eklemek isterim ki, pekçok bilimsel kaynak olmasına karşın yok varsayılmakta ve hiç söz edilmemektedir.

Hz. Muhammed'in vefatının hemen ardındaki süreçte Arabistan'da birtakım adamlar ortaya çıktılar. Bu adamlar, fasih Arap dilinin sözcüklerini belirlemeye yönelmişler, en küçük kabile ve toplulukları dahi ziyaret edip onlardan yaygınlığı olmayıp o küçük kabile veya topluluklara özgü kullanılan sözcükleri birer birer tespit ederek kayıt altına almışlardır.

Bu garip, soyları ve inançları gizemli birkaç adam işi o denli azıtmışlardı ki, o dönemde bir sözcüğü bir altına satın alıyorlardı. Daha sonra kayıt altına aldıkları bu sözcükleri bir kitapta topladılar ve işte böylece zenginleştirilmiş ilk "Arapça Sözlükler" ortaya çıktı.

Arap dilini bilenler çok iyi bilirler ki, Arapça'da sözcükler üç harften oluşur. Üç harfin dışında yani daha fazla harften oluşan sözcükler ise, işte bu gizemli adamların türettiği ve Arap Sözlüğü'ne kattıkları sözcüklerdir.

Şimdi gelelim bu işin yarattığı sonuca: Allah kelamı olan Kur'an-ı Kerim, bugün dahi pekçok uzman tarafından yorumlanırken ortaya "yorum farkları" çıkmaktadır.

Bu yorum farkının tek nedeni az önce yukarıda aktardığım tuzaktan kaynaklanmaktadır. Oysa ki, Allah kelamı olan Kur'an-ı Kerim'de her şey apaçık ve çok anlaşılır biçimde ortaya konmaktadır. Tüm ayetler ve mesajları anlaşılır ve açık bir dille vahiy olmuştur.

Kültür Savaşlarının ne denli önemli olduğunu umuyorum ki, şimdi daha net görebiliyorsunuzdur.

Mani ve Maniheizm'i konu edinmemin nedeni de günümüz Türkiye'sinde büyük bir kültür savaşı gerçekleşiyor olmasıdır. Bugün Türkiye'de "kitapların savaşı" vardır. Ve sade vatandaş bu savaş sürecinin içinde yaşıyor olduğunun farkında bile değildir.

Günümüzde toplumun kafasını karıştıran büyük bir enformasyon savaşı sürdürülmektedir. Okurlar bilgi sahibi olmayı arzulayıp kitaplara, gazete, dergi ve televizyon ekranlarına yöneldikçe, bilgi arenasındaki gizli gladyatörlerin silahlarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Tarih boyunca "doğru" ve "gerçek" bilgi hep gizli tutulmuştur. Bunun tek bir nedeni vardır: Bilen Hükmeder...

Bu nedenle de güç ve çıkar odakları bilgiyi kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda kullanırlar. Doğru ve gerçek bilgiler; Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi bilgiler kirletildikten ve saptırıldıktan sonra topluma sunulur. Pozitif bilim den sanata değin insanlık tarihi boyunca bu böyle süre gelmiş ve devam etmektedir.

Türkiye, çok az okuyan insanıyla bilginin derinliklerine ulaşamamakta ve toplum gelişip çağını özümleyebilmekten aciz, gözleri kör duruma düşmektedir.

Türk kadınının % 22.6'sı hala okur-yazar olamamış durumdadır.
Türkiye, objektif ve dürüst yayıncılar yetiştirmek zorundadır. Aksi halde bugünün "televole gençliği" yarının "televole yöneticileri" olacaktır.

Kültürü olmayan medeniyet olamadığı gibi, kültürü yıkılmayan bir medeniyet tarih sahnesinden silinememiştir. Yıkılıp ayaklar altına alınan kültürün ardından yıkılıp ayaklar altına alınan hep yüksek medeniyetler olmuştur.

Bu nedenle aman dikkat!

Kitap ve kültür savaşlarının "aymaz" ve "kör" kurbanları olmayınız.

Bugün Türkiye'de Cumhuriyet edebiyatçıları ve aydınlarının kitapları basılıp yayınlanamazken, birçok büyük yayınevi ve kültürel faliyet gösteren kurumlar, birçok yabancı yazarın çeviri eserlerini en pahalı kağıtlara basıp en şık ve pahalı ciltlerle vitrinlerde sergilemektedir.

Bunun nedenlerini bilenler susmamalı, öğrenmiş olanlar da okuyacakları kitapları seçerken çok dikkatli olmalı.

Bir kez daha yineliyorum:
"Gelecek sizlerin tavrında gizlidir..."

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük