Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Marka tercihi kolay, çağı anlamak zor

info@haberdukkani.com 17 Kasım 2013 Pazar

Elinizden hiç düşürmediğiniz telefonunuz var ya..

O küçük bir radyo cihazı olmaktan çıkıp attığınız her adımı uydulardan izleyen global bir "casus" aslında..

Banka hesap hareketlerinizi, ne düşündüğünüzü ve ne yapacağınızı ilgililere önceden bildiriyor.

Bu gerçeği sizler de biliyorsunuz ama onsuz yaşayamazsınız artık.

Sırtınızdaki giysi İzzet Ünver'in el emeği göz nuru  şıklığı değil artık, o ilk Türk terzisiydi çoktaan öldü. Siz, şimdi "global marka"ların ürettiği sanayi tipi giysilerle giyinmiyor; sadece örtünüyorsunuz.

Gıda gereksinimleriniz evinizin mutfağında pişirilmiş lezzetler değil; sokaklarda ne bulursanız onu yiyorsunuz. Yediklerinizin çoğu "global marka"ların ismini taşıyor. Çünkü sizler onları tercih ediyorsunuz.

İçeçekleriniz dünya markalarının isimlerini taşıyor ve siz, Başbakan Erdoğan'ın onca ısrarına karşın ayran değil; Coca Cola içiyorsunuz.

Başbakan Erdoğan, sağlığınıza çok önem veriyor: "İçmeyin" diyor, inadına kötü alışkanlığınızı sürdürüyor, global markalı sigaraları içmeye devam ediyorsunuz.

Ayağınıza giydiğiniz ayakkabı, cebinizdeki kredi kartını veren ve paranızı yatırdığınız banka, pantolonlarınız, tişörtleriniz, güneş gözlükleriniz, bilgisayarlarınız hepsi; yaşamınızdaki tüm gereksinimleriniz, global markaların etiketlerini taşıyor.

Genç kuşak bu durumu çok çabuk kavradı. Neyazık ki, yetişkinler yaşadıkları çağı algılayamıyorlar. 21. yüzyılda uluslar, milletler, ülkeler, sınırlar gibi kavram ve olgular aşıldı. Hele ki kaba milliyetçilik, ırkçılık gibi kavramlar "global suç" haline geldi.

Çağımız global yaşamı benimseyen ama yerel kültürlerinde direnenleri dışlıyor. Tıpkı taşradaki toprak ağalarının yerlerini metropollerde baronların kapmış olması gibi.. Ülkelerin gelenekleri sisler ardına çekilip tarihe karışırken, global kültür yaşamın her alanında öne çıkıyor. Gençler bu gerçekle yaşıyor. Gerçekliği yitiren yetişkinler giderek kendi gençlerinden de kopuyorlar. Gençlik ile aralarına aşılmaz duvarlar örerek kendilerini yalnızlığa mahküm ediyorlar. Bu durumda günümüz siyasetini de hiç anlayamıyor, siyasetçilere veryansın ederek, kendi kendilerine söylenip duruyorlar. Nekadar da acı bir durum; oysa ki, yetişkinler için alzheimera daha çok zaman vardı.

Türkiye'de birkaç kuşak Sabahattin Ali'yi anlayamadan göçüp gittiler bu dünyadan. Ne Nazım Hikmet'i anlayabilmişlerdi ne de Aziz Nesin'i içlerine sindirebilmişlerdi. Bugün de ne Fazıl Say'ı anlayabiliyorlar, ne Orhan Pamuk'u.. Yılmaz Güney'i, Ahmet kaya'yı da anlayabilmiş değiller. Yasaklanan romanları, filmleri, kırıp dökülen heykelleri ve o eserleri üreten beyinleri de anlayabilmiş değiller henüz..

Hiç anlamadıkları halde televizyonun karşısına geçip dünyayı izleyenler, akıları hiç almadığı halde cep telefonsuz yaşayamayanlar, en çok da kendi kaderlerine sövüyorlar. Her ne hikmet ise, kaderlerine söverek yaşayanlar viski içmeye de pek meraklı oluyorlar.

Nasıl ki cep telefonlarını akıl erdiremeden kullanıyorlarsa, otomobillerini de akıl erdiremeden kullanıyor, trafik kazalarında can veriyorlar. Anlaşılan birkaç nesil daha trafik kazalarında heba olup gidecek.

Yetişkinler yaşadıkları çağı algılayamadıkları için, onca genç insanın teröre kurban edilmiş olmaları gibi.. Yazık, çok yazık..

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük