Medya kimin sözcüsü?

info@haberdukkani.com 18 Eylül 2013 Çarsamba

Toplumda zihinsel değişim ve dönüşümü sağlamak isteyenlerin el attıkları ilk alan basın sektörü, günümüz diliyle medyadır. Yöneten güç bu nedenle medyayı denetler.

Medya içine düştüğü bu durumdan kurtarabilmek için evrensel "meslek ilkeleri" ile "etik değerleri" kendisine rota çizgisi olarak belirlemiştir.

Ancak bir de ekonomi gerçeği vardır ki; para! O olmadan zaten medyanın kendisi olmaz. Yani Kapital!

Medyanın "tecim evi" olduğu gerçeği bir yanda sapa sağlam dururken, buna bir de yazara, düşünüre, para ödemeyen bir halk kitlesi eklenirse, işte o zaman ortaya Türkiye'deki medya çıkar!

Türkiye'nin bahtsızlığı sanatçısına ve yazarına para ödeme alışkanlığı kazanamamış olmasından geçer, satın alıp ne gazete de kitap okumayan toplumlarda medyayı hakim güçler satın alır!

Bir tecim evi olan medyanın ekonomisini halk karşılamıyorsa eğer, kendisini ayakta tutan hakim güçlerin topluma karşı kullanabilecekleri en güçlü silaha dönüşür. Benzer toplumlarda ne ruhsal ne de beyinsel gelişim sağlanamaz.

İktidarlar tamamen denetimleri altına aldıkları medya aracılığıyla kolayca değiştirip diledikleri yönde dönüştürüler toplumun zihnini; ortaya "aklını kaybetmiş" bir toplum çıkar.

Aklını kaybetmiş, zihniyle oynanmış toplumların iflah olduğu ise hiç görülmemiştir. Arenadaki aslanların önüne atılan, gladyatörlere parçalatılan cesetleri gördükçe, kendinden geçip alkışlar, eylenir. Toplum aklını kaybederse arenalarda akan kanla yıkar yüzünü, vahşet acılarını unutturan afyon olur.

17 Eylül'de Türk medyası "savaş çığırtkanlığı" yaptı. Acaba neden? Toplumun felaketi medyanın refahına dönüşüyorsa eğer, arenada aslanların önüne atılıyorsunuz demektir.

Tarihin kritik dönemlerinde ortaya çıkıveren "vatansever" ya da "vatan haini" medya arasındaki farkın kaynağını aktarmaya çalışan bu kısacık yazı, umarım akıl ve ruh sağlığınızı koruyabilmenizde sizlere yardımcı olur.