Ali HASDEMİR
Ali HASDEMİR

"Mutsuzlar cenneti"nden..

alihasdemir@haberdukkani.com 06 Şubat 2011 Pazar

YILLAR öncesiydi.. Yeni renklenmiş olan tv'de popüler olan bir ürün reklamı vardı.

Müjdat Gezen oynuyordu reklam filminde..

Ürünü tanıtmak için mutluluk fiilinin çekimini yapıyordu: "Mutluyum, mutlusun, mutlu, mutluyuz, mutlusunuz, mutlular!!"

En az 25 yıl oldu..

25 yıl sonra bügün, tam tersine olumsuz fiilin çekimini yapmakta Müjdat Gezen usta?

Mutsuzum, mutsuzsun, mutsuz..

........................mutsuzlarrr..

**

Tâ ki, bıçak kemiğe dayanıncaya kadar mıydı sabır ve centilmenlik?

Hangi ülkede, ana muhalefet kesintisiz 8 yıl boyunca böylesine kibarlık yapar ki?

Oysa birkaç yıl önce işi ciddiye alsalar, "mutsuzluk" tezi üzerinden bir kamuoyu yoklaması yapsalar, görürlerdi işte şu trajik manzarayı!

Bu kez ülkemizde,  "yaşamınızda mutlu musunuz?"  konulu bir anket araştırması 3 bin kişiyle yapılmış..

Dile kolay, tam 3 bin insanımızın katılımıyla, yüzyüze ya da telefonla görüşülmüş..

Ve bu yapılan araştırmanın sonucunda, toplumumuzda DEPRESYON görülme sıklığı net olarak ortaya çıkmış..

Araştırmaya göre;

Her 10 kişiden 3'ü kendisini tanımlarken, sürekli mutsuz, umutsuz ve üzüntü içinde hissettiğini belirtirken..

Katılımcıların yüzde 30'a yakın bölümünün depresyonda  olma olasılığının yüksek olduğu ortaya çıkmış..

En önemlisi, en çarpıcı olan ise nedir, biliyor musunuz?

Bu rakamın, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)nun verilerinin çok üzerinde oluşu.!

TürkNet'in NG Internet Hizmetleri Platformu'na bir gözatmanız yeter, bu bilgi ve verilere ulaşmak için..

"Türkiye depresyonda mı?" konu başlıklı ankedinin sonuçları itibariyle, ortaya konulan rakamlar çok ciddi..

Hatta sonuç; trajik!

İstediğiniz kadar Polyanna'cılık oynayın, süper pozitif olmaya çabalayın, çıplak, apaçık ortada duran hezeyan tablosu budur..

Ankede katılanlar bireylerin;

Fiziksel herhangi bir sıkıntıları olmamasına karşın hareketlerinde ağırlaşma, aşırı bir yavaşlama ve tedirginlik hâli mevcut!!..

Ya da tam aksine içlerinde biriktirilmiş bir rahatsızlık duygusuyla aşırı hareket etme arzu ve eğilimi içerisinde olduklarını belirttiği saptanmış..

(ters tepkime hali)

Bu kişiler ayrıca;
1- Kendilerine verdikleri değerde,

2- Kendilerine karşı duydukları özgüvende önemli ölçüde azalma olduğunu ifade ederken,

3- Kendilerini sürekli olarak eleştirdiklerini,

4- Kendilerini sürekli suçlu bulduklarını,

5- Bir işe tam olarak yoğunlaşamadıklarını,

6- Dikkatini toplama, bir konuya kanalize olma ve yeni şeyler öğrenme konusunda çok güçlük çektiklerini,

7- Günlük kararları verme konusunda bile çok zorlandıklarını ifade etmişler..

Şimdi..

Bu resmen bir alarmdır, her ülke için..

Ve aciliyet rengi de kırmızıdır kanımca..

Bu aşamada, bu ülkenin toplum mühendisleri ya da bilimcileri (her neyse) ne söylerler?

Sosyologlar, psikologları ne yapar, nasıl katkıda bulunabilir toplumun bu yüzde 30'luk kesimi için?

Doğrusu, bu açıdan da pek fazla iyimser bir tahmin yürütebilmek mümkün değil..

Acil gerçek demokrasi ve acil tedaviye gereksinim olduğu ise kuşkusuz..

Ancak iktidar partisi ve yandaşlarıyla destekçi gruplara bakacak olursanız, "Yok kardeşim öyle bir şey, nereden çıkartıyorsunuz bütün bunları? Herkes müreffeh, huzurlu, rahat, geçim derdi falan da yok.."

Pembe gözlükler dağıtsanız herkese ne yazar?

Gerçek ile bağdaşmayan bir pembe tablo çizilmesi gerçeği ne kadar süre gölgeleyebilir ki?

Sormak zorundayım, gelinen şu son noktada artık;

"Bırakınız başkalarıyla olanı, kendisiyle barışık kaç kişi kaldı bu ülkede?"

 Parmakla sayılacak kadar az mı yoksa?

:(( Esen kalınız..

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük