
Sevgili, değerli ve de anlayışlı okurlarım / dostlarım,
Belki, sayısı çok az da olsa, içinizden bazıları, benim bu sesleniş tarzıma itiraz edecektir.
Hollanda'ya ilk geldiğim 1967 yılında Türkler'in sayısı 20 bin kadardı.
Gazeteci etiketim ile dolaştığım Hollanda'da hemen hemen tüm yurttaşlarımı tanıma fırsatım oldu. Yurttaşlarımın sosyal, kültürel ve sportif dernekleşmelerinin tamamına şahit oldum, yardım ettim, yazdım ve yayınladım.
Birbirimizi ne kadar çok seviyorduk bilseniz...
Sonra ne mi oldu?
Hiiiç !
Sayımız 100 bini geçti, derneklerimiz çoğaldı ve hatta federasyonlarımız kurulmaya başlandı.
Çok kötü siyasi çekişmelerin yaşandığı 1970-1980 dönemini yaşamamıza rağmen, sağcısı, solcusu, futbolcusu ile birbirimizi seven ve saygı duyan bireyler olmaktan vazgeçmedik.
Sayımız 400 bine geldiği zaman da önemli bir değişiklik olmadı.
Ama ne var ki, sayımız, ikamet izni olmayanlar ve ilticacılar ile birlikte 500 bini geçince, Hollanda'daki yurttaşlarımız arasında bir sürtüşme başladı.
Naçizane şahsım, sağcısı, solcusu, futbolcusu, dincisi ve dinsizi ile hep diyalog içinde oldum.
Hiç kimseye düşmanlık beslemedim ve bana düşmanca tavır alanlar ile konuşurken ve yazışırken hep 'Kardeşim, dostum' sıfatını başta söylemeye çalıştım.
Şimdilerde ise birbirimize saygı duymaz bir hale geldik. Özellikle Türkiye'deki siyaset uğruna buralarda kavgalar başladı. Tabii ki 'post kapma' sevdası bu gelişmenin baş faktörü oldu. Bir baktınız, sosyal demokrat görüşlü bir adam sağ görüşlü partiye bel bağladı, bir de baktınız ki bunun tam tersi oldu.
Görüş ayrılığı ve hatta çekişme aynı parti içinde faaliyet gösterenler arasında da yaşanmaya başlandı. İnsanlar birbirlerini suçlamaya başladı.
Sivil Toplum Kuruluşları STK'lar arasında menfaat rekabeti başladı.
Aynı durum medya içinde de boy gösterdi.
Kaldı ki, 1967 ve sonrasında şahsım (Hürriyet), Şadi Tatlı (Tercüman) ve Kamuran Sümercan (Milliyet) rakip olmamıza rağmen hep birlikte hareket ettik. Türk toplumu için yararlı yayınları paylaştık. Hürriyet (Liberal), Tercüman (sağcı) ve Milliyet (Sosyal Demokrat) politikasıyla yayın yapıyordu ama, biz 3 meslektaş asgari müştereklerde hep haber paylaşıyorduk.
Ne yazık ki şimdilerde o meslek dayanışmasını göremiyoruz.
Bunun nedenlerinden biri, sosyal medyanın doğuşudur.
Önünde tuş bulan yazar ve çizer oldu. Yazar ve çizer olmayı bırakın, yıllarca gazetecilik yapan bizleri de beğenmez yazılar yayınlamaya başladılar.
Ben şahsen, yazar çizer takımının çoğalmasından mutluluk duyarım. Ama sonradan olma yazar ve çizerlerden de, mesleğimize saygı beklerim.
Daha önce de yazmıştım: Her yazılı ve sözlü tartışmaya 'Kardeş veya dost' sıfatı ile başlarım. Bana yazanları 'okur' olarak kabul ettiğim için, onların görüşlerine saygı duyarım. Asma ne zamanki bu okur denen kişi saygı kurallarının dışına çıkar ve kudurursa, ona da 'Kardeş' ile başlayan cevap yazarım ve yanlışını belirtirim.
Çoğu, savunmalarımdan memnun kalır. 'Sizi yanlış anladım, pardon' der. Ama art niyetli olanlar saygısızlıklarını sürdürür.
Hollanda'daki son tartışma savaşı 'Üst Kurul' diyebileceğimiz bir 'Akil Adamlar Komisyonu'nun kurulmak istenmesi aşamasında yaşandı. Bu konuda dostlarıma gereken bilgi ve nasihatları verdiğim halde, savaş durulmadı. Bu gidişle de duracağa benzemiyor. Tartışmalar düşmanlığa kadar uzandı.
Ben şimdi Mersin'deyim. 50 yıllık gazetecilik yorgunluğumu gideriyorum.
Ama yine de yazmadan olmuyor.
Bundan sonra ne yapacağım biliyor musunuz?
Hollanda'ya döndüğüm zaman, sözü edilen 'Üst Kurul' veya 'Akil Adamlar Komisyonu'nu ben kuracağım. Tabii ki yanıma, siyasi, sosyal, kültürel ve sportif yönde çok ılımlı dostları alacağım. Ben kesinlikle görev almayacağım. Her zaman yaptığım gibi, sadece bir deneyimli gazeteci sifatıyla inisiyatifi ele alacağım ve arzulanan oluşumu gerçekleştireceğim.
Bunu yaparken, tabii ki Ankara'daki tüm siyasi partilerin desteğini de arkama alacağım.
Bekle beni Hollanda !!!
TÜM YAZILARI
- Hollanda'da sahte mülteciseverlik (16 Nisan 2022 Cumartesi)
- Konuşma ahlâkından yoksun kişiler neden revaçta? (13 Şubat 2022 Pazar)
- Noel Baba hakkında bilmediklerimiz (13 Ocak 2022 Perşembe)
- Sefarad sergisi (17 Kasım 2021 Çarsamba)
- Kripto para gerçeği (24 Nisan 2021 Cumartesi)
- Yine Haçlı ruhu! (04 Mayıs 2020 Pazartesi)
- Salgın hastalığı ilmi ve dini açıdan yorumlamak (08 Nisan 2020 Çarsamba)
- Hukuk devleti mi, hakimler devleti mi? (24 Mart 2020 Salı)
- Umutla girdiğimiz 2020 yılı hayal kırıklığı yaratmaz inşallah! (14 Şubat 2020 Cuma)
- Kim ne derse desin, Avrupalı koyun gibi, Türk tilki gibi ! (29 Ocak 2020 Çarsamba)
- En büyük eksiğimiz Lobi faaliyeti ve siyaset (27 Aralık 2019 Cuma)
- Yazamadı (!) (04 Aralık 2019 Çarsamba)
- Olaylara Türkiye’den ve yurtdışından bakış farkı (01 Kasım 2019 Cuma)
- Hollanda Selefilik ile Çalkalanıyor (16 Eylül 2019 Pazartesi)
- Turizmde şımarıyoruz; önlem alınmazsa, turizmimiz çöküşe geçer (31 Ağustos 2019 Cumartesi)
- Her şey olması gerektiği gibi olur inşallah! (26 Haziran 2019 Çarsamba)
- Düşünemiyorum, yazamıyorum, zira yazma şevkim kırıldı (21 Mayıs 2019 Salı)
- İlticacıların, sorunlarını sığındıkları ülkeye taşımamaları isteniyor (12 Şubat 2019 Salı)
- Sosyal medya canavarı... (11 Ocak 2019 Cuma)
- Torpilli olmanın, zirve yaptığı bir dönem yaşıyoruz (21 Aralık 2018 Cuma)
- Adab-ı muaşeret (Görgü kuralları) (31 Ekim 2018 Çarsamba)
- Lozan Antlaşması, iki kutup arasında değişik değerlendiriliyor ama... (17 Ağustos 2018 Cuma)
- Erdal İnönü 92 yıl önce doğmuştu (03 Temmuz 2018 Salı)
- Yeni yıla girerken (27 Aralık 2017 Çarsamba)
- 50 Yıl önce sokaktaki, 'Hemşehrim nerelisin' deyişi özlüyorum (31 Mart 2017 Cuma)
- İçtimai duruma göre hareket etmek... (13 Mart 2017 Pazartesi)
- Aaaah içine tükürdüğüm politika ah! (26 Şubat 2017 Pazar)
- ABD dağılırsa, AB de dağılır (03 Ocak 2017 Salı)
- 1980'leri yeniden yaşıyorum (24 Temmuz 2016 Pazar)
- Türk toplumunun profili değişiyor mu? (30 Haziran 2016 Perşembe)
- Türklüğümü sorgulayanlara (31 Mayıs 2016 Salı)
- Hollanda'da Türk gazeteciler (!) (14 Mart 2016 Pazartesi)
- Ahmet Çakar'a cevap (10 Ocak 2016 Pazar)
- 2016'ya girerken (04 Ocak 2016 Pazartesi)
- Kalp spazmından ölüyordum! (04 Aralık 2015 Cuma)
- Kendine 'HİÇ' adını yakıştırmış ama, aslında o 'ÇOK' şey... (04 Kasım 2015 Çarsamba)
- Türk Hava Yolları'na hiç yakışmıyor... (18 Ağustos 2015 Salı)
- Süleyman Demirel ile anılar (19 Haziran 2015 Cuma)
- Bosna Felaketi Batı'nın oyunu muydu? (11 Nisan 2015 Cumartesi)
- Türk siyasetindeki komedi (10 Nisan 2015 Cuma)
- Beni megaloman gibi yazmaya zorlayan vurdumduymazlıklar (10 Mart 2015 Salı)
- Önce Türkiye’yi yasa boğan Özgecan (17 Şubat 2015 Salı)