Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Nefret dalgası

info@haberdukkani.com 18 Şubat 2015 Çarsamba

Ne oldu da Türkiye'de insanlar birbirlerinden "nefret" eder hale geldi?

Aile içinden tutun da sokaklara kadar yayılan bu nefret dalgası her gün yepyeni cinayetlere neden oluyor. Nice canlar kaybediliyor.

Hiç kimse bir başkasına tahammül edemiyor! Herkes herkesi hasmane bakışlarla süzüyor, insanlar birbirlerine asabi ve tehditkar ses tonuyla hitap ediyor.

Taşradan metropollere göç etmiş nice insan geçim kapısı olarak seçtiği "esnaflık"ta çare ararken, esnaflığın ilk koşulu olan saygı, güleryüz, dayanışma ve paylaşım kurallarından habersiz; vahşi bakışlarla müşterileri karşılıyor ama bunun farkında bile değil. O hala kendisini kırsal koşulların acımasız vahşetiyle karşıkarşıya sanıyor. Taşranın Metropollere entegre olabilmesi için 7 fırın ekmek yemesi yetmiyor, 7 kuşak geçmesi gerekiyor. İşte felaketin boyutu burada gizlidir. İlkel toplumdan uygar topluma sıçrayış sanıldığı gibi üniversite mezunlarının sayısıyla doğru orantılı değil.

Bürokrasinin çilekeş memurları ile taşradan metropollere göç edip esnaflığa ve ticarete soyunan son nesil zaten birbirlerine akraba... Devlet kurumlarına işi düşen vatandaşın vay haline.. Minibüs, dolmuş ya da taksiye binen müşterilerin de vay haline..

Taşra metropollere vahşi bir açgözlülükle saldırıya geçerken her alanda acımasız nefret dalgaları toplumu kıskaç içine alıyor.

Unutulmuyor...

Cem Garipoğlu tarafından öldürülüp, parçalara ayrılarak; çöp konteynırına bırakılan Münevver Karabulut aradan yıllar geçmesine rağmen, hafızalardaki yerini hala koruyor. Münevver ile aynı kaderi paylaşan Sinem Yurdanur, Sema Karakoca gibi cinayete kurban giden daha çok sayıda isim kolay kolay unutulmayacak gibi!

Korku Filmi değil; gerçek...

Bıçaklanarak, dövülerek, vurularak öldürülen, ortadan kaldırmak için parçalara ayrılan, yakılan kadınlar... Zulüm ve işkence ile katledildikten sonra uçurum kenarına, konteynıra, ormana, kuytu yerlere bırakılan cansız bedenlerin hikâyeleri, maalesef Korku Filmi değil; Gerçek hikâyeler...

Özgecan da, ne yazık ki bu utanç dolu gerçekliğin bir parçası oldu...

Resmi rakamlar kadın cinayetlerinin 7 yılda % 1400 artış gösterdiğini doğrularken; Ajans Press'ten alınan verilere göre; bu süreçte medya gündeminde % 250'lik artış söz konusu oldu.

Gazeteci Nuh Köklü, nefret dalgasına kapılan esnaf olamamış, insanlıktan çıkmış, kendisini nefrete teslim etmiş biri tarafından bıçaklı saldırı sonucu hayatını kaybetti.

Bu toplum nefret dalgaları sarmalına kapılmadan çok önceleriydi, bir Fikret Şeneş gelip geçmişti aramızdan. Onunla Şarkılarımız umutlu, aşklarımız dirençliydi; hiç kimse şarkı dinlerken jiletle doğramıyordu kendisini..

Ar, edep, terbiye, saygı, sevgi, merhamet duygularının yerini alan "para" ve "çıkar" hedefleri, toplumsal değerleri ayaklar altına alırken insanlık hep sınıfta kalıyor.

Mezopotamya'nın kendine özgü oryantal ilkelliği ile vahşi kapitalizm sırt sırta vermiş toplumu yiyip bitiriyor.

Gazeteci Nuh Köklü'nün son sözleri "Keşke rüya olsa" idi.. Yaşanan acılar keşke kötü bir kabus olsa; uyansak sevgi dolu dünyaya..

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük