
Genç DJ (ya da VJ) kardeşim,
Çocukluğunda radyo dinlemiyor muydun ?..
Tarık Gürcan, Orhan Boran, Altan Varol, Nejat Çetinok günlerine yetişemeyen "şanssız"lardan mısın ?
Peki; "düzey" diye bir sözcük de mi duymadın?..
* * *
Bir yaşam biçimidir radyo.
Dinleyici için de, radyocu için de öyle !
Radyoyla yatar, radyoyla kalkarsın; duygularının, kültürünün, ansiklopedik bilginin ve "beğeni düzeyi"nin oluşmasında anandan-babandan çok katkısı olur.
Tabii, bu öğretmenlik "adam gibi bir radyo"yla olur !
Salt konuşmuş olmak için ağza gelenin söylendiği; psikopat "jiletçi"lerin sağlıksız şarkılarının çalındığı bir radyoyla değil !
Her an, her konuda konuşmak zorunda mısın be çocuk ?
Sus biraz ! Bari susmayı bil ! Söyleyecek bir sözün olmadığını algıla ve sus lütfen ! Bir süre kendini geliştir; bu arada çeneni kapalı tut ! Bilgin yok, kültürün yok, birikimin yok, "Türkçe"n yok; peki, sana "Olmuyor !" diyecek iki dostun da mı yok ?
"Geyik muhabbeti"yle yürümez radyoculuk !
"İşi bana verdiklerine göre, iyiyim !" diye düşünme sakın !
Unutma ! "İyi" olduğun için değil; "ucuz" olduğun için oradasın.
İki bakımdan da "ucuz":
Parasal "ucuz", düzeysel "ucuz".
Adam gibi birine "iyi para" vermektense, Ortalıkta "DJ'yim/VJ'yim" diye dolaşıp hava basacak bir "hevesli"ye mastürbasyon yaptırmak daha ucuza geliyor.
Patronunun, sana telefon açıp zırvalayan yaratıklara ihtiyacı var. O yaratıklar ise, bir "usta"ya telefon açıp "geyik" yapamaz !
Yaratıklar ancak senle "muhatap"olabilir.
Tam "onların kalemi"sin !
"Nefis bir albüm" diye tanıtıp, yerlerde sürünen; "müzik" bile olmayan "çığırtı"ları dinlettiğinde, kenar mahalle kızlarının-delikanlılarının gözünde "ilah"laştığın doğru ! Zekâsı (ve dolayısıyla beğeni düzeyi) Aziz Nesin tarafından saptanmış birilerine yaranabilirsin ama, birileri de, fena biçimde alay ediyor senle...
Yazıksın !
Bu yaptıkların "özgeçmiş"ine yazılıyor...
* * *
Biraz oku, biraz sözlük karıştır, biraz müzik dinle ! "Gerçek" müzik !
"Piyasa" şarkılarını, "piyasa" şarkıcılarını sunarken, övgülerinde ölçüyü kaçırma ! Günün birinde Bizet'yi, Enrico Caruso'yu, Maria Callas'ı ya da İdil Biret, Timur Selçuk, Esin Afşar, Münir Nurettin Selçuk'lardan birini sunmak durumunda kalabilirsin ve "övgü" bulamazsın !..
"Sıradan" olanlar için küçük lokmalar at da, hiç olmazsa civcivler yesin...
* * *
Acınacak durumdasın... O ne gevezelik !.. O ne "kepaze"lik !.. O ne sağgörüsüzlük !.. "Önemli şarkı"yı, "önemli şarkıcı"yı; özellikle de konuşacak "önemli konu"yu şeçebilme yetisinden yoksun olduğunu biliyoruz ama; bu eksiklikler "haddini bilme yetisi"yle biraz olsun gizlenebilir.
Ne yazık ki bunu da bilmiyorsun !
Galiba tüm sorun, şu "haddini bilme" durumundan nasibini almamış olman.
Bizleri sana kızmaya ve "haddini bildirme"ye itekleyen sensin ! Sağlam değer yargılarımızı "sığ"lığınla yaralayıp, beğenimizi incittiğinde, "etki-tepki" kuralı gereğince hırçınlaşıyoruz.
Sanat, estetik, evrensel değerler, güzel Türkçemiz ve daha çok şey, boş kafalı yaratıklar tarafından zedelendiğinde; bir Renoir, bir Monet yapıtı karşısında güzel duygulara gömülenlerin; Nat King Cole, Gilbert Becaud, ya da Zuhal Olcay dinleyenlerin, -en önemlisi- Türkçenin katledilmesine katlanamayanların öfkesiyle karşılaşacağını bilmen gerekirdi.
Ulan evladım !
Sana "hiç"liğini haykırıyorsak, canımız yandığındandır.