Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Plüralizm!...

info@haberdukkani.com 24 Ocak 2010 Pazar

1970'li yılların başlarında ortaya çıkan "plüralizm"e göre, yalnızca devlet ve devletlerden oluşan bir sistem artık çökmüştür.

Uluslararası örgütler, şirketler, gruplar ve bireyler gibi farklı birimlerin katılımıyla yeni bir sistem oluşmuştur.

Hükümetler dışı bazı aktörler, dünya politikasına katılmalarına olanak sağlayan yeterli kaynak gücüne sahiptirler.

Realistlerin bu gücün dünya olaylarındaki güçlerini ve üstlenebilecekleri rolleri görmezden gelip reddetmeleri, global dinamikleri kavramadaki başarısızlıklarıdır.

Plüralist kuramcıların önemli ismi James Rosenau, uluslararası politik ve ekonomik ortamda ortaya çıkan bu değişimin yeni bir kavramlaşmaya gereksinim gösterdiğini iddia etmiş; ulus-devletlerin dahil olmadığı ilişkilerin her gün daha da çeşitlilik sergilediklerini iddia etmiştir.

Karşılıklı ekonomik bağımlılık esasları üzerinde yükselen bu teori, davranışçı ekol sonrası türeyen teoriler arasında yer alır ve petrol savaşıyla doğrudan ilintilidir. Politik alanı kapsayan Plüralizm, düşünce özgürlüğü ile liberalist görüşleri içeren; sivil toplum örgütleri, insan hakları gibi, argümanlara yaslanan iddialı bir görüştür.

Plüralist kuramcıların görüşlerine göre; uluslararası politika eskiden olduğu gibi devletlerin dış politikalarının toplamı değildir.

Yeni aktörler ve yeni etkileşim süreci başlamış ve kökleşerek derinleşmiştir ve bu oluşumlar devletler tarafından kontrol edilememektedir.

Açıkçası artık devletler, uluslararası politikanın tek yapıcısı olmaktan çıkmış olup bu işlevlerini devlet dışı birimlerle paylaşmakta ve bir anlamda otorite ve denetim yetkilerinin yıkılışını kabullenmektedirler.

Artık yeni dünya sistemi; eski sistemle aynı değildir.

Yeni anlayışlar, yeni yapılanmalar ve bunlara uygun teoriler üretilmek zorunluluğu vardır.

Tarih öncesi devirlerdeki dinazorlar gibi, "ulus/devlet" anlayışı da yıkılmıştır. Devletlerin ve merkezi sistemlerin de nesli tükenmektedir.

Bu ve benzer düşüncelere sahip yazarlar için en uygun ideal ise "plüralizm"dir. Bizde geniş halk kitleleri bu teoriyi ve akımı pek bilmezler. Bu nedenle de özellikle 1970-80'li yılların ardından, gazetelerde köşeleri tutan yazarların, her gün ısrarla kaleme aldıkları yazıların derinliğini algılayıp bir anlam veremezler.

"Bu gazeteci-yazarlar neden böyle düşünüyorlar, nedir bunlara böyle düşünceleri yazdırtan?" gibi akla takılıp kalan sorulara geniş halk kitlelerinin yanısıra, bürokrasinin "çelik çekirdek" kadroları da akıl erdiremezler.

Geniş halk kitleleri, gazetelerin köşe yazarlarını savundukları düşüncelerinden ötürü, "dönek" olarak tanımlarken; bürokrasinin "çelik çekirdeğindeki" kadrolarca da "hain" olarak fişlenirler.

Plüralistlerin en belirgin özellikleri, ülkelerini ve bürokratlarını sorgulamaları olmuştur. Onlara göre, bir devletin tek sesli olarak kabul edilmesi, ülke içinde devletin karar alma mekanizması içinde yer alan tüm birimlerin ortak çıkarlar ve hedefler peşinde koşuyor oluşları önemli bir hatadır.

Yeni Dünya sistemi, eski sistemle aynı kabul edilemez. Dünya değişmiştir, "değişim" doğanın diyalektiği gereğidir ve önlenemez.

Her şey değişime tabidir ve değişmek zorundadır.

Bu gün dünyada "Yeni Dünya Düzeni" ve "Dünya Hükümeti"nden çok sıkça söz ediliyor ise; kuramcıları ile bu kuramlara inanmış yazarları anlayabilmek için, "plüarizm"i iyi analiz etmek gerekmektedir.

Ve tabi ki; eğer ulus devletin gerçekten de tehlikede olduğuna inanılıyor ise...

Gelecek sizlerin tavrında gizlidir.

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük