Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Radyasyon, deprem ve demokrasi

info@haberdukkani.com 11 Nisan 2011 Pazartesi

Bilim insanları feryad figan "Deprem geliyor" diye, uyarılarda bulunuyorlar yıllar yılı..

Derken, Japonya'da deprem felaketi ile tsunami dalgaları sarstı insanlığı ve bir de borsaları..

Dehşetin tansiyonu düşmeden, çözümü keşfedilemeyecek olan nükleer bir facianın kucağına düştü Dünya.

Kentler cehennem girdaplarına dönüşmüşken, benim de yaşım ilerlemişken, şöyle on haneli kuytu bir köye göç etme zamanı geldi de geçiyor bile..

Yeryüzü cehennemlerinin en muhteşemleri arasında yer alan İstanbul'dan vazgeçip, canımın son günlerini ulu bir çınara güvenle sırt vererek, biraz olsun güneşlenebilmek var; yaprakların melodik gölgeliğinde..


Kimselerin faturalardan başkaca bir şey okumadığı bir Dünya'da yazı yazmaya ömür vermiş olmanın yorgunluğunu da kimsenin anlaması beklenemez ki.. Bu yorgunluğun insan ruhuna ne dermansız bir acı verdiğini anlasa anlasa ulu bir çınar anlar ancak.

Ne dost bilinen çevreler, ne sevdalı olduklarını söyleyen iki gözü iki çeşme dilberler ne de hayranlıklarını olur olmaz cömert bir dilbazlıkla dillendirenlere kadar hiç kimsecikler dindiremiyor yorgunluğun ağrılarını. İlacı olmayan, tedavisiz bir ruh hali midir bu?

Baharın yaklaştığı şu günlerde kurşuni bir karanlık yaşanıyor İstanbul'da; insanın içini ısıtan, ruhunu kanatlandıran, parlak güneşe hasret bir yaşam sürdürülüyor plazaların ağırlığı altında..

Siyaset, ekonomi, spor ve sosyal yaşamlardan haberler yansıyor hayatın aynası medyadan, her biri bir başka büyük karabasan.. Bütün bunlardan kaçıp kurtulmak ve ulu bir çınarın gölgesinde Tanrı'ya sığınmaktan başkaca ne kaldı ki..

Radyasyon, deprem ve tsunami yaklaşmışken, Ortadoğu'ya da demokrasi bütün ihtişamı ile çöküyorken; on haneli kuytu bir köyün "delisi" olmak; metropol İstanbul'un hiçbir zaman 'Geliyorum' demeyen, belalarından yakayı kurtarmanın zamanı geldi de geçiyor bile..


İnisiye edilmiş olan Aristo, bir tefeci yamağının kurduğu Assos'da ulu bir çınarın gölgesinde mutlu yaşamış bir zamanlar. Mevlana Konya ovasında bulmuş iç huzuru. Ömer Hayyam, şarap testisinde bulmaya çalışmıştı kafasındaki soru işaretlerinin yanıtlarını. Edebiyat ustası soylu Puşkin'e dadısı masallar anlatmamış olsaydı eğer, bir düello kurşunu yiyerek değil; ulu bir çınarın gölgesinde veda etmiş olabilirdi yaşama..

Aristo, Galileo, Mevlana, Ömer Hayyam, Gogen, Mozart, Puşkin, Marilyn Monroe, Kleopatra ve de daha nice ölümsüz imza; insanlığa değil de sırtlarını ulu bir çınara yaslamış olsalardı eğer; kuşkusuz daha huzurlu bir yaşam sürdürme şansını yakalayabilmiş olacaklardı.

Bugünün Dünyası ile geçmiş zaman dilimlerindeki Dünya arasında pek fazla bir fark yok aslında Nükleerden başkaca..

Hazır radyasyon, deprem üstelik demokrasi de iyice yaklaşmışken, sivil itaatsizliğin kurbanı olmadan, on haneli kuytu bir köye göçmek gerekli, daha da ötelere göçmeden öncesinde..

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük