
Tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım 5. sınıfın başlarıydı. Her şey gayet güzel gidiyordu. Ancak, ilk Türkçe yazılımız olana kadar!
Tüm konulara çalışmıştım, son sorumuz da kompozisyon yazmamız istenmişti. Belli bir konu yoktu. Sadece verilen bir kaç kelimeyi kompozisyonda kullanacaktık. Ben de yazı yazmayı her zaman sevmişimdir. Her neyse, sıra o soruya geldi ve son saniyelere kadar nefes almadan yazdım. Zil çalınca gerile gerile kâğıdımı verdim ve bir sonraki derste sınav sonuçlarının açıklanmasını bekledim. Açıklandı da...
Beklediğimden çok daha düşük almıştım. Öğretmenin yanına gidip nedenini sorduğumda, verdiği cevap komikti. Kompozisyonu önceden okuduğum bir kitaptan yazdığımı söyledi.
Gerekçesi ise, kullandığım şu cümleydi: "Kapıyı açtığımda güzel bir kahve kokusu yüzüme çarptı."
Pek bir şey söyleme gereği duymamıştım. Gerçeği ben biliyordum ve bu benim cümlemdi. Durumu kabullendim ve onun istediği gibi şeyler yazdım. Peki, ama diyelim benim yerime başka biri olsaydı?
Hevesim çok kırılmıştı ama ailem her zaman kalemimin kuvvetli olduğunu ve devam etmem gerektiğini söylemişti.
E, söylemeyenler de var? Çocuklarıyla iletişimde olmayanlar...
Bir eğitimcinin öğrencisini teşvik etmesi gerekmez mi? Yani bence olması gereken bu..
Ama hayır! Bu sadece okuldaki öğretmenlerle de bitmiyor.
Çocuklarını anlamayan, sürekli kendi istediği şekilde yönlendirmeye çalışan aileler
de var.
Neden hayatı boyunca mutsuz olacağı bir mesleğe yönlendirirsiniz ki çocuğunuzu?
Onu düşündüğünüz için mi?
Veya para?
Ah tabii ki para.
Peki, başka bir soru: İnsan sevmediği bir şeyi yaparken nasıl başarılı olur? Olamaz. Bunu siz de bizim kadar iyi biliyorsunuz ama zaman içinde alışacağımızı düşünüyorsunuz.
Bu da büyük ihtimalle zamanında sizin yapmak istediğiniz şeyler. Bizde kendinizi görüp yapamadıklarınızı bizim yapmamızı istiyorsunuz. Ama herkesin kendi hayali ve hayatı var; bu açık bir gerçek.
Söylemek istediğim, eğer bize yardımcı olmak istiyorsanız, kararlarımıza saygı duyun ve sadece destek olun.
Sanmıyorum ki aile sevgisiyle yetişen bir genç, yanlış seçimler yapsın.
Klasik gelecek biliyorum ama ihtiyacımız olan tek şey, bize destek olan birilerinin var olduğunu hissetmek.
Bu yüzden kendi hayallerinizi bırakıp birlikte bir hayal kurun ve sadece inanın...
TÜM YAZILARI
- Önce hukuka inanacak sonra demokrasiyi savunacaksın ki... (17 Ekim 2011 Pazartesi)
- Kuşlar sakız sevmez (13 Ekim 2011 Perşembe)
- İstekli ya da isteksiz (30 Eylül 2011 Cuma)
- Baya bi’kayboluyoruz… (18 Eylül 2011 Pazar)
- Kaldıramayacağın taşın altına girmeyeceksin (15 Eylül 2011 Perşembe)
- Ben, bunlara alışamam (08 Eylül 2011 Perşembe)
- Dostluğun dili, dini ve memleketi yok (26 Mayıs 2011 Perşembe)
- Bir kraliçenin yaşam öyküsü (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- 22 Temmuz seçim öncesi (23 Nisan 2011 Cumartesi)
- Tosca operası ile babam da ağlar (12 Nisan 2011 Salı)
- Kırılmamak ve insanları kırmamak (01 Nisan 2011 Cuma)
- Küçük hanımefendi: Belgin Doruk (27 Mart 2011 Pazar)
- Kırmızı burunlu bir adam vardı (25 Mart 2011 Cuma)
- Ben, her bahar aşık olurum (20 Mart 2011 Pazar)
- Haldun Dormen ile benzerliklerimiz (17 Mart 2011 Perşembe)
- Sizler benim filmlerimle büyüdünüz (15 Aralık 2010 Çarsamba)
- Zeki Müren ile son söyleşi (07 Aralık 2010 Salı)
- Aman dikkatli olun, beni dolandırdılar (24 Eylül 2010 Cuma)
- Tereciye tere satmayın (29 Haziran 2010 Salı)
- İnsan anılarla yaşar, gerisi yalan... (25 Haziran 2010 Cuma)
- Hepimiz şaşırdık artık! (21 Haziran 2010 Pazartesi)
- İnsanın yılları ile hesaplaşması (08 Haziran 2010 Salı)
- Yıllar sonra yeniden buluşma... (01 Haziran 2010 Salı)
- Harput'ta bir İstanbullu... (31 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Haber Dükkânı’nda.. (05 Mayıs 2010 Çarsamba)