
Türkiye, daha bir 10 yıl öncesine kadar dünyanın kendi kendine yetebilen, kendisini doyuran ülkeleri arasındayken, bugün yabancıların ürettiğini tüketen, dışarıya bağımlı, dış ülkeler için kolay lokma durumunda bir pazar haline geldi..
Ülkenin tahıl ambarı diye övündüğümüz yöreler, günümüzde kan ağlıyor..
"Köylü milletin efendisidir" demişti, ulusal önderimiz Gâzi Mustafa Kemal Atatürk..
Kurtarıcı, bu sözü durup dururken, öyle boşu boşuna söylememişti..
Her zamanki gibi ileri görüşüyle, olası tüm riskleri düşünerek de söylemişti..
Çünkü üreticiydi çiftçi.. Tüm ülkeyi besleyecek gıdaları, tarım ürünlerini üreten onlardı..
Yazının başlığında, hayli iddialı kabul edilebilecek olan "Tarımımız tarumar" derken, biz de ezbere konuşmuyoruz..
Her zaman olduğu gibi reel rakamlar üzerinden hareketle şu sonucu çıkartıyoruz..
2002 yılında 4,5 kilogram buğdayla, traktörüne 1 litre mazot alabilen çiftçi, bugün ise 7 kilogram buğdayla 1 litre mazot bile alamıyor..
Nasıl tarım yapsın? Hangi güç, hangi para, hangi moralle? Çiftçi geçim derdine düşmüş sadece..
Öteden beridir çiftçinin karagün dostu olarak bilinen Cumhuriyet Türkiyesi'nin önemli kazanımlarından ve en güzide kurumlarından biri olan Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO), uyguladığı kota ve maliyetin altında seyreden fiyatlarıyla adeta çiftçiyi dışladı, kara günlerinde yüzüstü bıraktı..
Oysa bu kurumun kuruluş amacı bellidir; Türk köylüsünü ve ürünlerini korumak..
Dolayısıyla toplumun da çıkarlarını koruyarak nüfusun doymasını sağlamak..
Can çekişen tarım böyle de hayvancılık farklı mı?
Hayvancılık daha da kötü bir düzeye indi..
Bir kilogram süt, 1 kilo yem parasını bile karşılamıyor..
Bu demektir ki; bu yönetimler çiftçiye "bırakın üretimi, hâlâ niye üretmeye çabalıyorsun?" demek istiyor..
Bu açık..!
Ziraat Bankası, ilk ve yegâne amacıyla Türk çiftçisi ve köylüsüne iş istihdamı sağlamak için kurulmuş bir bankaydı..
Bugün iseTürk köylüsünün, Türk çiftçisinin bankası olmaktan fersah fersah uzakta..
Bireysel mevduat ve bireysel kredi bankacılığı yapmaktadır düpedüz..
Ve tarımsal kredi faizleri, enflasyon oranlarının çok üzerinde tutularak çiftçi resmen iflasa sürüklenmiştir..
Dünyanın en önemli tütün üreticilerinden biri olan Türkiye, son 10 yılda bu üretimini yarı yarıya düşürmüş..
Dahası, kendi üreticisini yakan yönetimler yüzünden ülkemiz yabancı sigara tekellerinin cenneti konumuna getirilmiştir bugün..
Şimdi ise küresel sermaye gruplarının gözleri, hepten bereketli topraklarımızda..
Yabancı fonları, son finansal krizle birlikte yeni yatırım alanı olarak dünya genelinde, tarım ve gıda alanına yöneliyor..
Doymak nedir bilmez küresel sermaye, üretim için tek kaynak olan verimli tarım arazileri için gözlerini direkt Türkiye'ye dikti..
Projeleri belli, yeryüzündeki enerji ve maden rezervlerinin tükenişi gibi besin maddeleri de hızla tükeniyor..
Kapitalizm böyledir işte..
Böylesine pervasızdır..
Ağzından salyalar saçarak, arsız bir iştihayla bitip tükenmeye yüz tutan emtia üzerinden rant sağlama peşinde koşar..
Küresel finans krizinin ardından, dünyanın büyük yatırım fonları ve büyük sermaye grupları yeni yatırım alanı olarak tarım, hayvancılık ve gıda sektörüne yöneldi.
Yatırım fonlarının hububata, tahıla yatırım yapmasının ardından gıda fiyatları da tırmanmaya başladı. .
Bu tırmanışın ardından büyük sermaye grupları gıda üretimini artırmak için verimli topraklar tespit etmeye ve bu topraklarda yeni yatırımlara yönelmeye başladı..
ABD heyeti, geçenlerde Adana'daydı.! Neden?
Bayram değil, seyran değil, peki enişte bey neden öpmek istiyor?
İşte bu fonların ve büyük sermaye gruplarının yeni adresi dünyanın en verimli toprakları olarak gösterilen Anadolu'muz..
ABD heyeti bir yandan, kuraklıktan kıvranarak sürekli gıda ithal etmek zorunda kalan Ortadoğu'nun en zengin ülkeleri olan Suudi Arabistan ve Kuveyt öte yandan..
Oluşturulan heyetleri, Türkiye'de tarım sektörüne yatırım için adeta sıraya giriyorlar. ABD'nin sığırcılık uzmanları, Adana'da incelemeler yapıyor..
Ne yapmaya çalıştıkları yeterince açık değil mi?
Şirket evlilikleri yaparak yerli ortaklar edinip onların eliyle bu ulusal değerlerimize el atmak ve yediğimiz içtiğimizi denetlemeye soyunuyorlar..
Yerli ortaklar ve petrol zengini bedeviler, bu konuda ciddi projelerin ve halen süren çalışmaların olduğunu saklamıyorlar..
Yaban patronları hayvancılığımız da cezbediyor..
Şanlıurfa'da ciddi ciddi hayvancılık için yatırım merkezleri kurulacağını da açık ediveriyorlar.. Ve Ortadoğu'lu işadamları da Şanlıurfa'yı mesken tutuyor ve ortalıkta fink atmaya başlıyor..
Şanlıurfa'daki yüksek bürokrat, sanırım henüz meseleyi kavrayamamış ve olan bitenin farkında bile değiller..
Ki, bu son çalışmaları ve yapılacak sermaye yatırımlarını ülkenin önündeki en önemli fırsatlar olarak görüyorlar, hayır, daha doğrusu öyle gösteriyorlar..
Herşeyin farkında olup da bu girişimleri yine de ülke ve toplum adına yararlı, büyük fırsat olarak görmeleri/göstermeleri olasılığını ise düşünmek bile istemiyorum..!
Eğer öyleyse, olay daha da vahim demektir..!
Telâfisi olanak dışı ve geriye dönüşü olmayan bir yol ayrımı, aynı zamanda..
O topraklar, doğal, organik ürün vermediği gün borsanızın, fonlarınızın, banknotlarınızın hiçbir işe yaramadığını göreceksiniz..!
Bağımsızlığın ne denli yaşamsal önemde olduğunu anlayacaksınız o zaman..!
Esen kalınız..
TÜM YAZILARI
- Duygularını mas etmiş, muktedir kadın: Kösem Sultan (21 Kasım 2015 Cumartesi)
- Üçüncü perde (09 Eylül 2015 Çarsamba)
- Ve şifremiz çözüldü; 'Dayanışma' (23 Temmuz 2015 Perşembe)
- Emperyalizmin geçmişi ya da mâkuz talihi (04 Haziran 2015 Perşembe)
- Muhafazakâr..! (03 Haziran 2015 Çarsamba)
- Almanya'nın 'Anayasay'ı Koruma Örgütü' (26 Şubat 2015 Perşembe)
- Direnç kırıcıları (22 Ocak 2015 Perşembe)
- Soğuk Duş... (15 Ocak 2015 Perşembe)
- Ekonomi tıkır mıkır (10 Ocak 2015 Cumartesi)
- Emperyalin oyunu (24 Aralık 2014 Çarsamba)
- Emperyalizmin zokası ve altın vuruşumuz (27 Ekim 2014 Pazartesi)
- Kaybolup gitmeden kuşlar... (09 Ekim 2014 Perşembe)
- Körler ve sağırlar (12 Nisan 2014 Cumartesi)
- Muhalif duruş revizyona muhtaç (11 Nisan 2014 Cuma)
- Zehirli gıdalar (10 Şubat 2014 Pazartesi)
- Bumerang..! (08 Ocak 2014 Çarsamba)
- Süper güç, süper sona yaklaştı (08 Aralık 2013 Pazar)
- Issızlık ve Sığlık (20 Kasım 2013 Çarsamba)
- Büyük resmi görebilmek, büyük plânı anlamak demek.. (22 Ekim 2013 Salı)
- Eş_Şek Analizi: Aslımızdan Kurtulmalıyız..!! (20 Ekim 2013 Pazar)
- Dizi Dizi İnciler.. Hadi Size İyi Uykular.. (18 Ekim 2013 Cuma)
- Doğa adına suç duyurusu (03 Ekim 2013 Perşembe)
- Hugo Chavez’in ardından.. (28 Eylül 2013 Cumartesi)
- İntihar Olaylarındaki Trajik Artış! (11 Eylül 2013 Çarsamba)
- Ülkemde evlilikle ilgili çarpıcı gerçekler (23 Ağustos 2012 Perşembe)
- Dizi dizi inciler, tatlı rüyalar (12 Ağustos 2012 Pazar)
- Yaşamın kıyısından bir sabah (09 Ağustos 2012 Perşembe)
- Sütü bozukluk...! (27 Temmuz 2012 Cuma)
- KATA_KULİ (11 Mayıs 2012 Cuma)
- "Eş_şek analizi: "Aslımızdan kurtulmalıyız!!" (18 Nisan 2012 Çarsamba)
- Dostum Topaç (05 Mart 2012 Pazartesi)
- Doğa adına suç duyurusu (15 Şubat 2012 Çarsamba)
- Dizi emekçilerinin suçu ne? (15 Ocak 2012 Pazar)
- NO WAY..!! (17 Aralık 2011 Cumartesi)
- Yeni Dünya sömürü düzeneği (28 Kasım 2011 Pazartesi)
- Kendi kendini kerten-kele, kendi kendisini tüketirken Türkiye (25 Haziran 2011 Cumartesi)
- Kendisini tüketen Türkiye (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- "Bin Ladin gider, bir Ladin daha itinayla getirilir" (05 Mayıs 2011 Perşembe)
- MateryalİSTANBUL.. (30 Nisan 2011 Cumartesi)
- Psikolojik harekat bir yana, asıl tehlike biyolojik harekatta..!! (22 Nisan 2011 Cuma)
- Dizi dizi inciler hadi size iyi uykular (10 Nisan 2011 Pazar)
- Büyük resmi görebilmek, büyük planı anlamak demek.. (26 Mart 2011 Cumartesi)
- Yaşasın.. Bizim de Fukuşima'larımız olceek!! (18 Mart 2011 Cuma)
- Kuşlar kaybolup gitmeden (05 Mart 2011 Cumartesi)
- Dert çokk.. Derman yok!! (10 Şubat 2011 Perşembe)
- "Mutsuzlar cenneti"nden.. (06 Şubat 2011 Pazar)
- Organize korku imparatorluğu (07 Kasım 2010 Pazar)
- Teknoloji bile kirletilmedi mi? (06 Kasım 2010 Cumartesi)
- Hastalıklı sağlık sistemimiz (01 Eylül 2010 Çarsamba)
- Ne zamana kadar gizleyebilirsiniz ki gerçeği? (16 Temmuz 2010 Cuma)
- Karadeniz ''şantiye'' bölgesi (14 Temmuz 2010 Çarsamba)
- "Aşk-ı vatan" (29 Haziran 2010 Salı)
- CHP'nin yeni MYK üyelerinden doğal beklentiler (28 Haziran 2010 Pazartesi)
- SOL'un temel sorunu (17 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Teknolojik işsizlik (16 Mayıs 2010 Pazar)
- Hapı yutmadan prospektüsü okumadınız mı? (10 Nisan 2010 Cumartesi)
- Zaman paradoksumuz (10 Mart 2010 Çarsamba)
- Türkan Saylanlara neden ihtiyacımız var? (08 Mart 2010 Pazartesi)
- İntihar olaylarındaki trajik artış (24 Şubat 2010 Çarsamba)
- Domuz ekonomisi (27 Ocak 2010 Çarsamba)
- Genç yaşlılarımız… (23 Ocak 2010 Cumartesi)