
Büyük Atamız Mustafa Kemal Atatürk'ümüzü ebediyete intikalinin 68. yıldönümünü saygıyla andığımız günlerde Ankara Devlet Opera ve Balesi ilginç bir gösteri sunmuştu, Atatürk adına müzikseverlere..
Müzik dünyasında yıllar evvel yaşanmış bir anı vardı Atatürk ile ilgili. "Tosca Operası"nın versiyonu seslendirildi ve bu anı yıllar sonra yaşandı.
Gerçek bir sanatsever olan Mustafa Kemal Atatürk; daha yıllar öncesinden sanatta da yaptığı büyük devrimlerle, Türkiyemizi Avrupa çapında büyük yarışlara sokmuştu.
Türk Müziği'nde çok sevdiği Rumeli türkülerinden ve Safiye Ayla ile Müzeyyen Senar'a okuttuğu klasik şarkılardan, ilginç bir repertuvarı vardı Atatürk'ümüzün.
Ve Türk milleti yıllar geçse de; 10 Kasım'larda bu sevilen şarkıları tekrarlayarak anıyordu Ata'sını..
Ve sanatın her dalında anıyoruz Atatürk'ü.. Tiyatroda anıyoruz, sinemada anıyoruz, yıllar evvel verdiği emirle kurulan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası?nın çalışmalarında ve operada anıyoruz.
Neden Çalınmıştı?
10 Kasım'da da Ata'mızın, Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde "Tosca" ile anılmasının hikayesi de gerçekten çok ilginç..
Bir gazeteden okuduğum kadarıyla olayı aktarmaya çalışacağım sizlere..
9 Kasım 1963 Cumartesi gecesi Anakara Radyosu'nda Nevin Uluçam'ın; Devlet Konservatuvarı öğretmenlerinden Prof. Dr. Necdet Remzi Atak ile yaptığı söyleşisinde Ata'nın "Tosca Operası" na olan tutkusunu aynen şöyle seriyor gözler önüne?
"- 1935 yılında köşkte; Atatürk'ün çok içli bir akşamıydı."
Atatürk ile nasıl bir araya geldiklerini ve "Tosca Operası"na olan sevgisini şöyle anlatıyor Necdet Remzi Atak.
"- Çok içleniyordu ve çok içli bir akşamdı.. "Tosca Operası" ndan Çavadarossi'nin ünlü aryasını pek çok geceler benden çalmamı istediği için o gece de hazırlıklıydım. Hatta bir yanlış yapmayayım diye, aryanın notasını bile yazmış cebimde bulunduruyordum. Nihayet sıra bana geldi, "- Çal bakalım şu Tosca'yı" dedi.
Ben notayı çıkarttım.
"- Hayır hayır öyle değil, notayı bırak notasız çal" dedi.
Notayı bıraktım ve gözlerimi kapayarak çalmaya başladım. Bir iki nota çalmışım ki
"- Hayır hayır olmadı, bana dön, bana çal, gözlerime bakarak çal" dedi. Ona dönerek çalmaya başladım.
"-Gene olmadı bana daha yaklaş" dedi. Yaklaştım. Bu defa
"- Şimdi kemanın sapını omuzuna daya ve öyle çal" dedi.
İstediğini yaptım. İbadet eder gibi, huşu içinde Çavadarossi'nin aryasını çalmaya başladım? Atatürk gözleri kapalı, ahenkli kısık bir sesle melodiyi söylemeye başladı. Gözlerinden sicim gibi yaşlar süzülüyordu.
Biraz Gülelim
Konservatuvar öğretmenlerinden Prof. Dr. Atak'ın bu "Tosca" anısı bana 1965 yılında yaşadığım başka bir anıyı hatırlattı.
Rahmetli Neriman Köksal ile o yılları birlikte bölüşen rahmetli yönetmen Nevzat Pesen ağabeyim ile ilgili bir anı bu. Neriman'ın ünlü yemeklerinden birindeydik. Bu zarif davette Çolpan İlhan ile rahmetli Sadri Alışık'da vardı. Nevzat Pesen, Göksel Arsoy ile çektiği "Zavallı Necdet" ile ilgili bir sahneyi anlatıyordu. Çekilen sahnede; Göksel'in hem konuşması hem ağlaması gerekiyormuş. Dramatik bir sahneymiş.
Arsoy'un Hüznü
Oyuncu etkilensin ve başarılı olsun diye Nevzat ağabey pikaba "Tosca" plağını koymuş. Devamını aynen şöyle anlatıyordu Nevzat ağabey.
"- Tosca çaldı, Göksel ağladı?"
Öylesine heyecanla tekrarlıyordu ki bu cümleyi; Sevgili Neriman heyecanla atılıp, Nevzat ağabeyin son tekrarını ağzına tıkadı.
"- Ay yeter Nevzat, Tosca ile babam da ağlar, marifet "Heryer Karanlık" şarkısıyla ağlamak"
Ne kadar ilginç bir rastlantı. Tosca Operası, Atatürk, Neriman Köksal ve Nevzat Pesen.
Ve sanat.
Allah rahmet eylesin, değerli insanlarımızı kaybetsek de sanat ve anılar yaşıyor.
TÜM YAZILARI
- Önce hukuka inanacak sonra demokrasiyi savunacaksın ki... (17 Ekim 2011 Pazartesi)
- Kuşlar sakız sevmez (13 Ekim 2011 Perşembe)
- İstekli ya da isteksiz (30 Eylül 2011 Cuma)
- Baya bi’kayboluyoruz… (18 Eylül 2011 Pazar)
- Kaldıramayacağın taşın altına girmeyeceksin (15 Eylül 2011 Perşembe)
- Sizin Kararınız ve bizim hayallerimiz (11 Eylül 2011 Pazar)
- Ben, bunlara alışamam (08 Eylül 2011 Perşembe)
- Dostluğun dili, dini ve memleketi yok (26 Mayıs 2011 Perşembe)
- Bir kraliçenin yaşam öyküsü (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- 22 Temmuz seçim öncesi (23 Nisan 2011 Cumartesi)
- Kırılmamak ve insanları kırmamak (01 Nisan 2011 Cuma)
- Küçük hanımefendi: Belgin Doruk (27 Mart 2011 Pazar)
- Kırmızı burunlu bir adam vardı (25 Mart 2011 Cuma)
- Ben, her bahar aşık olurum (20 Mart 2011 Pazar)
- Haldun Dormen ile benzerliklerimiz (17 Mart 2011 PerÅŸembe)
- Sizler benim filmlerimle büyüdünüz (15 Aralık 2010 Çarsamba)
- Zeki Müren ile son söyleşi (07 Aralık 2010 Salı)
- Aman dikkatli olun, beni dolandırdılar (24 Eylül 2010 Cuma)
- Tereciye tere satmayın (29 Haziran 2010 Salı)
- İnsan anılarla yaşar, gerisi yalan... (25 Haziran 2010 Cuma)
- Hepimiz şaşırdık artık! (21 Haziran 2010 Pazartesi)
- İnsanın yılları ile hesaplaşması (08 Haziran 2010 Salı)
- Yıllar sonra yeniden buluşma... (01 Haziran 2010 Salı)
- Harput'ta bir İstanbullu... (31 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Haber Dükkânı’nda.. (05 Mayıs 2010 Çarsamba)