
TÜRKAN ŞORAY'IN OYNAMAYIP KAÇIRDIĞI FİLMLER KONUSUNDA...
Türk Sineması'nın kamera arkası tarihine şöyle bir baktığınızda birçok ünlü oyuncunun, aslında oynamak için can attıkları halde, en iddialı projeleri ve "başyapıt" özellikleri taşıyan filmleri,pisi pisine nasıl kaçırdıklarını görebilirsiniz. O Kaçırılan filmlerin ardından ne kadar "pişmanlık ağıtları1 yakılsa da, her şey bir kuş gibi uçar gider. Çeşmenin suyu iyi kullanılmadığı zaman acımasızdır.
Kimi oyuncunun "yıldızlık kaprisleri", kiminin çevresi ve özellikle de geleceğigörebilme bilincinden yoksun "akıl hocaları" ve kimilerinin de "edebi bakire" tiplemelerini ısrarla, inatla yutturma çabaları, o önemli fırsatları engeller. Ayağına gelen butür fırsatları kaçıran ünlü yıldızlarımızdan biri Türkan Şoray. Ama Şoray'da kitleleri afyonlaştıran dönemlerden geçmesine karşın, popüler olanla yarına kalabilecek nitelikteki filmler arasında dengeyi korumasını bilir sonunda. "Sultan"lık yakıştırmasıyla uçtuğu dönemlerde kaçırdığı fırsatları giderayak yakaladığı "yönetmen sineması" projeleriyle zenginleştirip açığını kapatacaktır Türkan Şoray.
GEÇMİŞTEKİ YANILSAMALAR
Yıl 1960.
17 yaşında çiçeği burnunda bir oyuncudur Türkan Şoray. Üç filme de oynamıştır o yıllarda... Yapımcı-yönetmen Memduh Ün, Ayhan Işık'ın oynayacağı "Ölüm Peşimizde" adlı filmin çekim hazırlığı içindedir. Ayhan Işık, yeni bir yıldız adayı olan Şoray'la oynayıp, ona yardımcı olmak ister. Memduh Ün'e konuyu açtığında aldığı yanıt "hayır" dır.
Memduh Ün, Şoray'ı tutmaz. Ona göre Şoray, tombul ve burnu da biçimsizdir. Ne var ki, bir başka filme oynatmayı düşündüğü Türkan Şoray için değer yargıları değişmese de yıllar sonra Memduh Ün, yanılgıya düştüğünü şöyle dile getirecektir anılarında: "İnandığım şeyler her zaman doğru çıkmadı. Mesela Halit Refiğ'in çekeceği "Seviştiğimiz Günler" adlı filmde başrolleri Fatma Girik'le Nilüfer Aydan oynuyordu ve üçüncü bir kız daha lazımdı. O rol için Türkan Şoray'ın ilk filmi olan "Köyde Bir Kız Sevdim"i izlemiş ve üçüncü derecedeki rol için ne ben, ne de Halit Refiğ, Türkan'ı beğenmemiştik."
Türkan yalnızca Memduh Ün'ü ve Halit Refiğ'i değil "Bu kıza en ufak bir yatırım yapımaz, hiçbir şey olmaz bu kızdan" diyen yapımcı Hürrem Erman'ı da büyük bir düş kırıklığına uğratacaktır. Şoray, yıllar sonra zirveye çıkıp bir "süper yıldız" olsa da Hürrem Erman, asla "mağlubiyet"i kabullenmez. Aynı inat ve katılığıyla dediği dediktir. Ünlü yapımcı, yıllar önce yazıhanesine götürüp tanıştırdığı yönetmen Ülkü Erakalın'a, Şoray için şöyle der: " Benm için hala hiçbir şey olmuş değil Türkan" der.
"Ölüm Peşimizde"ye gelince Memduh Ün, Ayhan Işık'ın karşısına Fatma Girik'i oynatmayı tercih eder. Aslında "Ölüm Peşimizde", Türkan Şoray'ın ille de oynamak istediği bir film sayılmaz. Çünkü, oyunculuğunun ilk dönemlerine rastladığı bu yıllarda, henüz neyin ne getireceği ve hangi projenin dikkat çekebilmesi konusunda, henüz bilinci oluşmamıştır.
Filmin çekimi sırasında şöyle bir olay gelişir. Gerçekten ilginçtir. Uzun süren bir çalışmadan sonra yorgun düşen Memduh Ün, filmdeki kavga sahnesini çekmesi için Ö. Akad'a rica eder. Ve Akad, çekimden sonra Memduh Ün'e bakın ne der?
"Allah aşkına bu kızı nerden buldun, bundan oyuncu moyuncu olmaz..."
O, Fatma Giriktir. Sinemamızın bütün ustaları da, zaman zaman yanılgıya düşüyormuş demek... Kaldı ki Memduh Ün, Türkan Şoray'la 1963'de "Çapkın Kız" ve 1978'de ise "Cevriyem" adlı filmleri çekecektir.
SUSUZ YAZ'DAN AH GÜZEL İSTANBUL'A...
1964 Berlin Film Festivali'nde "Trockener Summer" adıyla görücüye çıkıp, Türk Sineması'na il uluslar arası "Altın Ayı" büyük ödülünü kazandıran "Susuz Yaz", asıl kaçırdığı filmdir Türkan Şoray'ın. Bir Necati Cumalı edebiyat uyarlaması "Susuz Yaz"daki Bahar karakterini oynaması için, önce Erksan'ın yönettiği "Acı Hayat"da (1962) ilk kez doğal oyunculuğuyla dikkat çeker. Abartmadan, göz süzmeden, dudak oyunlarına girmeden ve rol kesmeden... O bir türlü vazgeçemediği kuralları sonucu, daha sonraki yıllarda Hasan Bülent Kahraman'ın saptamasıyla "Şoray kitlelerin afyonu" olacaktır.
"Susuz Yaz" gibi sıra dışı bir projede, Metin Erksan gibi sta bir yönetmenin filminde ne Türkan Şoray, ne de Ayhan Işık oynar. "Biz köylü olamayız, biz köylü elbisesi giyemeyiz" diyerek. Metin Erksan da "star sistemi"ne inat, her türlü riski göze alarak, kimsenin tanımadığı oyuncuları oynatır. Ve "Susuz Yaz", Türk Sineması'na yeni bir yıldız kazandırır. Hülya Koçyiğit'i...
Türkan Şoray, 1974 yılında Yeni Melek Sineması'nda izlediği Yunanlı yönetmen Yorgo Pan (Osmatos'un "Günah" (Sin) filmi ilgisini çeker ve Yunan ezgilerinden oluşan müziğiyle, bir balıkçı adasında geçer filmin konusu. Bir yasak aşk öyküsü üzerine kurulu "Günah", o yıllardaki Türkan Şoray'ın tüm dişiliğiyle sergileyebileceği bir filmdir gerçekte. Hakan Balamir de Jack Hawkins'in rolünü üstlenecektir. Ne var kiŞoray, o ünlü kanunları nedeniyle Elena rolündeki Raquel Wele gibi sevişme sahneleri çekemeyeceğini anlayınca, bu proje rafa kaldırılır. Ancak Şoray, 1982'de benzer bir konuyu içeren "Mine"de oynayarak, çağın gerisinde kalan kurallarına bir ölçüde son verecektir.
Şoray'ın üzülerek kaçırdığı bir önemli film de Ömer Kavur'un yönettiği 1981 yapımı "Ah Güzel İstanbul"dur. Füruzan'ın bir öyküsünden senaryolaştırılan bu projede, hayat kadını Cevahir teklif ediidiğinde öylesine heyecanlanır ki... Tabularını yıkacağı bir roldür bu. Ancak Kadir İnanır'la sevişme sırasındaki "orgazm sahnesi" Şoray'ı düşündürür. Bir çözüm yolu bulması için Ömer Kavur'la defalarca bir araya gelinse de imkansızdır. Ve sonunda "Hayır" diyecektir Şoray. Bu kez yerine Müjde Ar oynar. Ve Ar, Cevahir tiplemesiyle ilk büyük çıkışını gerçekleştirir, Yeşilçam'a özgü "ebedi bakire" kalıplarını da kırar.
NATAŞALAR VE FAHRİYE ABLALAR...
Gazetecei-yazar Berat Günçıkan'ın Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınladığı "Nataşalar" adlı dizisi de etkilemiştir Şoray'ı. Erkek egemen toplumda "Nataşa" adıyla horlanan Rus kökenli "kurban kadınlar"ın ülkemizdeki yaşam öyküleri gerçekten iç burucudur. Şoray, bu kırılmış yaşamları yönetmen olarak sinemaya aktarmak ister. Ve onlarla konuşmaya gittiğinde beklenmedik bir engelle karşılaşır. Rus kadınları kocalarını n ve ailelerinin bu çok özel yaşamlarını bilmesini istemediklerinden, böyle bir projeye karşıdırlar. Ve çekimden vazgeçilir.
Hayatımca sevdiğim bir insan olan Türkan için bir senaryo yazıyordum" der, Selim İleri anılarında. Sözünü ettiği senaryo "Damsız Evler" adını taşır. Filmi de Türkan Şoray yönetecektir. Bu ısmarlanmış senaryo da çekilmez. Ardından bu kez Şoray, Ahmet Muhip Dranas'ın ünlü şiiri "Fahriye Abla"ya kafayı takmıştır. "Fahriye Abla"yı oynamak bir tutkuya dönüşmüştür. Fazla dayanamaz, Dranas'dan şiirin sinema haklarını satın alır. Ve senaryosunu da Selim İleri'nin yazmasını ister. İleri, şiirin öyküsünü kafasında geliştirir, ama o da çekilmez. Kısmet yine Müjde Ar'ındır. 1982'de Yavuz Turgul'un yönetiminde "Fahriye Abla"yı Müjde Ar oynayacaktır.
VE KAÇIKLIK DİPLOMASI
1998'de Ayşe Nil'in romanından Tunç Başaran'ın senaryolaştırdığı "Kaçıklık Diploması", manik depresyon krizleri geçiren hasta bir kadın karakteri üzerine kuruludur. Atatürk takıntılı Nur tiplemesini Türkan Şoray oynayacaktır. Anlaşmalar ve basına açıklamalar yapılır. Şoray, bu zorlu rolün hakkını vermek için, sürekli kliniklere taşınıp elektro şok tedavilerini izler. Birden oynamaktan vazgeçer. Olay nedir?.. Tunç Başaran'ın romanda olmayan bir sahneyi senaryoya eklemesidir. Nur karakterinin "Atam, Atam" diyerek konuştuğu, dert yandığı Atatürk heykelinin kamyonetten düşüp parçalandığı ve baş kısmının da yerlerde yuvarlandığı sahne, Türkan Şoray'a ters gelmiştir.
Bu kez Mjde Ar değil, Yavuz Özkan'ın "Bir Erkeğin Anatomisi" (1996) adlı filminde oynayan Ayda Aksel, devreye girer. Ve Nur karakteriyle peş peşe, iki kez "en iyi kadın oyuncu" ödülünü kazanır.
Kime niyet, kime kısmet" desenize...
TÜM YAZILARI
- ''Türk Çizgi Filmi'' Metro Goldwyn Mayer'de nasıl buhar oldu? (26 Kasım 2014 Çarsamba)
- ''ADAMINI BUL''ursanız o ''ZURNİK''TİR (01 Kasım 2014 Cumartesi)
- İntihar ve cinayetler üzerine Yeşilçam çeşitlemeleri... (24 Nisan 2012 Salı)
- "Alın yazısı" mı, Muhterem Nur'un yazgısı mı? (21 Eylül 2011 Çarsamba)
- Seher Şeniz'in hazin öyküsü (29 Haziran 2011 Çarsamba)
- Kıbrıslı Feri'nin trajik öyküsü (10 Haziran 2011 Cuma)
- Hem kurban hem cellat: Yılmaz Güney (13 Nisan 2011 Çarsamba)
- Sinemamızda kadın ve kent (24 Mart 2011 Perşembe)
- Fikret Hakan'ın gazete ilanı (20 Mart 2011 Pazar)
- Kürk mantolu kadınlar (19 Mart 2011 Cumartesi)
- Kamera arkasının gizli tarihi... (15 Mart 2011 Salı)
- Magandalaşan Türk Sineması (10 Haziran 2010 Perşembe)
- Haber Dükkanı’nda.. (10 Nisan 2010 Cumartesi)