Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Ve insan yalanı yarattı...

info@haberdukkani.com 20 Ocak 2010 Çarsamba

Yeryüzünde çoğumuzun varlığından bile haberdar olmadığı sayısız canlı yaşam sürdürüyor. Onca canlı yaratık içinde öleceğini önceden bilen tek canlı ise; insan. Bu yüzden olsa gerek, avunma gereksinimi duyar..

Düş zenginliği yetisi ile donatılmış tek yaratık olma özelliğine de sahiptir insan.. Oyalanıp avunabilmesi için; insanoğluna bahşedilen düş zenginliği sayesinde yalanı yaratıp başını derde soktuktan sonra; saf gerçeği yitirip aramaya yönelmek zorunda kalan insanın çelişkiler içinde bocalayarak, yaşam sürdürmeye kendisini mahküm edişini kavramak gerçekten de güç ve içinden çıkılamayan bir kör düğümdür.

Öleceğini önceden bilmenin kahrından yakasını kurtarıp, oyalanmak için düşler dünyasında uçan halılarla gökyüzünde dolaştığını varsayıp, mutluluğu yakalamaya çalışan insanoğlu, bugün çelik kanatlar üzerinde ses hızını aşarak uçabiliyor!..

Ve yine oyalanıp ölümü unutmak adına düşler dünyasında denizlerin fersah fersah altında seyahate çıkabilen insan, denizlerin altında düşler dünyasında çıktığı yolculuktan canı sıkılıp usanınca,  küçücük bir kapsülün içinde aya seyahate yönelmiştir.

Bugün ise; atom enerjisiyle işletilen denizaltılar ile denizlerin dibinden hiç su yüzüne çıkmaksızın tüm dünyayı dolaşabilmekte ve dilerse atmosferin dışına uçup gerçekten de aya ulaşıp orada dolaşabilmektedir!

İnsanoğlu, öleceği günü beklerken; içine yuvarlandığı azaptan yakasını kurtarma umudu ile zengin düşsel yeteneğinden yararlanıp oyalanmak için yarattığı yalanlarını gerçeğe dönüştürmeyi başarmıştır. En beklemediği bir anda karşısına ölümün dikileceğini önceden bilen tek canlı varlık olan insan, oyalanmak adına yarattığı yalan sayesinde avunabilirken insanlık gelişim sağlayabilmiştir. Ne garip bir çelişki.

Günümüz insanı bugün eriştiği noktayı yalana mı borçlu sorusuna her babayiğit yanıt bulamaz. Çünkü; insan yarattığı yalanlarla oyalanıp sanal bir dünyada avunmaya çalışırken gelişim sağlamış ise de; yalanın yaşamına getirdiği aldatmacaların acıları içinde yaşadığına bin pişman olup yıkık ve küskün bir ruhu taşımak zorunda kalmıştır.
Önceleri oyalanıp avunmak adına yalanlarla kendisini kandıran insan, başkalarını da kandırmıştır. Kendisini kandırarak, yaşamına ihanet edebilen insan, başkalarını kandırmaya yönelerek kendi yaşamına ihaneti terk etmiştir. Ne var ki; başkalarının yaşamına ihaneti tercihi kendince kurnazlık sanma enayiliğinin kör karanlığına da yuvarlanmıştır.

Yalanla avunmayı başaran insanoğlu, yalanın kör ve karanlık labirentlerinde yitip giderken, mutluluğu yakalayabilme şansını yitirmiştir.

İnsan, avunmayı yeğlemek yerine mutlu olabilmeyi tercih etmiş olsaydı, gerçekten de mutlu bir yaşam sürdürme şansı vardı. Ne kadar acıdır ki; Tanrı'nın bahşettiği onca donanıma karşın mutluluğun yolunu keşfetmek yerine yalanı yaratmayı uygun bulmuştur. Çünkü; mutluluğun yolunu keşfetmek zahmetli, yalanı yaratmak çok kolay ve zahmetsizdi. Zengin bir düşsel yeteneğe sahip olan insan, sanal dünyalarda avunma kolaycılığını seçmiş olmakla içine yuvarlandığı kör karanlığın labirentlerinden kurtulmayı hala başarabilmiş değildir.

İlkellikten yakasını kurtarabilmek adına çırpınıp duran insanoğlunu yalanın batağından ve sahte avuntusundan kurtaracak olan nedir? Kurtuluş yine düşsel zenginliği ile başını soktuğu yalan dünyasındaki düşlerini pratikte gerçeğe dönüştürebilmesine bağlıdır.

Bugün uydular aracılığı ile sınırları ve tüm engelleri aşan televizyon yayıncılığı ile herşeyden haberdar olan insanlığı yalanlarla uyutup avutmayı başaramıyor politikacılar.. Bu bir gelişimdir ve yalandan, kandırılmaktan kurtulması için insanlığın önünde açılan yepyeni bir penceredir.İletişim olanaklarının gelişimi sayesinde gerçeği görmesi engellenemeyen insanlIk, gözlerine siyasilerin zorla taktığı gözlüklerden dünyaya bakmaktan kurtulup, gerçekleri görebilme olanağına kavuşuyor. İnsanlık yalanın karanlığından bu kadar kolay kurtulabilecek mi? Bu sorunun yanıtını gün boyu ciğerci dükkanını izleyen kedinin gün gelip ciğerci olmayı başarmasının mümkün olup olamayacağında aramak gerekiyor.

Her yeni günle birlikte önünüze çıkartılan vizyonların sanal dünyasında avunmayı mı akılcı bulup tercih edersiniz, yoksa gerçeğin ayak izlerini takip ederek sanal dünyadan çıkış yolunu bulmayı mı yeğlersiniz, sizin bileceğiniz bir şey..

Ülke koşullarını gözönüne alıp birey olmanın sorumluluğu ve bilinciyle üzerinize düşeni gerçekleştirmeye yönelmek yerine, kolayından avunmayı ve birgün sıranın size de, geleceğini hesaba katmaksızın; düşsel bir dünyada yaşamayı seçiyorsanız, sıra size geldiğinde yakınmaya ve can havli ile birilerinin yakasına yapışmaya hiç hakkınız olmayacak demektir.

Şimdi faili meçhul siyasi cinayetleri, yolsuzlukları, her gün uygulamaya konan zamları, rüşvetçileri, irtikapçıları, çeteleri.. Siyaset-tarikat- Mafia üçgenini.. Gelecek nesillere bırakacağınız yalanları bir kez daha düşüneceğinize inanmayı çok istiyorum.. Ancak, çok iyi biliyorum ki; sizler yine de bildiğinizi okuyacak ve önünüze çıkartılan yepyeni vizyonların yalanlarıyla avunma kolaycılığını yeğleyeceksiniz.

Stadyumları dolduracak ilkel bir barbarlıkla küfürler savuracak, maç bitiminde cadde ve sokaklara dağılıp ellerinizdeki döner bıçaklarıyla doğrayacak adam arayacaksınız.. Hızınızı alamayıp ruhsatlı silahınızı fiyakayla çekip rastgele mermiler sıkacaksınız peş peşe.. Böylelikle avunacak yalan bir dünyada mutlu olduğunuzu sanma enayiliğinizi sürdürüp taraftarı olduğunuz takımın yenilgisinin tek nedeni olarak gördüğünüz hakeme küfürler savuracaksınız. Sonra da, kendinizi insandan sayacaksınız ve herkesin sizi adam yerine koymasını isteyeceksiniz!..

Dağılan bir maç sonrasında başlayacak olan yeni günde patronunuzun sizi asgari ücretle çalıştırıp sömürdüğünü akşam mesai bitiminde uğradığınız oksijensiz kahvede, pişpirik atarken masayı ve ortak kaderinizi paylaştığınız arkadaşlarınıza anlatıp yakınacaksınız.

Karşılaştığınız her genç kızın etinin tadına bakabilmek adına en akıl almaz yalanları sıralayacaksınız.. Evinizde sofrayı kurmuş sizi beklemekte olan karınıza mesaiye kaldığınız yalanını uydurup kaçamak maceralara yelken açacaksınız...En sevdiğinizi ve güvendiğinizi söylediğiniz dostunuzu en beklemediği ve zayıf olduğu anda sırtından hançerleyeceksiniz.. Girdiğiniz üniversite sınavında kopya çekerek yüksek puan tutturacak ve böbürlenerek ne kadar başarılı olduğunuz anlatacaksınız.

En fazla ihtiyaç hissettiğiniz anlarda dostlarınızı yanınızda bulamayacak, gerçekte yapayalnız olduğunuzun farkına varacaksınız...Tüm bir yaşamı sanal bir dünyada avunarak tüketip aptalca bir yaşam sürdürdüğünüzü anladığınızda ise; adına "ömür" denilen zamanın civa gibi akıp gittiğini ve sizden geride hiçbir şey kalmadığını anlayacaksınız.

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük