Ali HASDEMİR
Ali HASDEMİR

Yaşamın kıyısından bir sabah

alihasdemir@haberdukkani.com 09 Ağustos 2012 Perşembe

Bu sabah, çok erkenden, tan vakti uyanmak isabet oldu..

Mükemmel bir havaydı..  Günün güzel geçeceğinin müjdecisi gibiydi âdeta..

Bu hem bedene, hem ruha, hem de yüreğe iyi gelen bir şeydi..

Aşağı inince ilk işim, musluğu açıp hortumdan gelen suyu başımdan aşağı boca etmek oldu..

Yüz yıkanınca nasıl da açılır, nasıl da dirilip kendine geliverir insan..

Daha sonra saatlerdir suya hasret kalarak susamış bahçeye doğru tuttum hortumu..

Yaz sezonu daha kısıtlı veriyorlar suyu..

Geçici kuraklığına son verilen ağaçlar, çiçekler, türlü bitki, gülümseyiverdi aniden yüzüme..

Konuşup şükranlarını ifade etmek ister gibiydiler..

Toprak yumuşadı, kendine gelip canlandı yeniden..

Elma ağacından, olgunlaşan bir elmayı kopardım..  "Elmanın içine kurt düşmüştü..

İlaçlamayı ısrarlara karşın yapmadığım aklıma geliverdi..

Yıkayıp ön_kahvaltı niyetine biraz özenle yemeğe koyuldum..

İnsanın içine kurt düşmesine benzemezdi, farklıydı elmanın içinin kurtlanması..

Bilâkis, bu o elma ağacının elmalarının organik olduğunun tipik göstergesiydi..

Organik olmasa, üzerinde ve içeriğinde kimyasallar olsa ne işi vardı o kurdun, o elmada..

Bahçedeki dört tosbağam da sırayla uyanıp, canlanıp su kaplarına doğru koştular..

Az sonra onlara sunacağım, hazırladığım sürprizden habersizdiler..

Sakız kabağı dilimleri ile salatalık kabuklarından oluşan sebze kokteyliyle  mükellef bir ziyafet çekecektim sevimli kapluşlara..

Toprağın o eşsiz kokusunu derin derin çektim içime, tâ ciğerimin en ücra noktasına kadar..

Burnuma o eski, pek âşina olduğum kokular çok yabancıydı artık..

O asfalt, beton, zift, katran, çimento, egzost, akşamdan kalma çöp koyteynırının çürümüş nesnelerinin sentezi olan o kokuyu artık hatırlamam olanaksızdı..

Bu mükemmeldi, olağanüstü bir duyguydu..

Çok sevdiğim sabahın bu erken vakitlerinin serinliği ne de hoştu..

Öğleye doğru müthiş bir sıcak hava dalgasının egemen olacağını biliyordum, okuduğum meteoroloji raporundan..

Yeniden soludum bir süre daha miss gibi temiz havayı..

Oksijeni içimde tutmalıydım, az_biraz sigara alışkanlığını ne yazık ki sürdüren biri olarak..

Az ötedeki komşumun toz pembe renkli balkonunun tavan iç çatalında  yuva yapmış Kırlangıç ailesinin genç bir ferdi uçtu hemen yanıbaşımdan..

Önümde kısa bir zigzag çizdi havada, alçalarak..

"Merhaba" demek istemişti, ya da bir sabah selâmı beklediğimden olacak, belki de bana öyle gelmişti..

Dudaklarımdan bir "merhaba" döküldü yine de.. 

Duysun ya da duymasın o an sesimi..

Süratle uçup gitti, gözden kayboluverdi hemen..

Ailenin diğer fertleri yuvada olmalıydı.. Bir ikisinin sesi geliyordu..

Arkadaki koruluktan ise sıcak geçen dünün yorgunluğu gece serinliği bile işe yaramadığından sesine yansımış birkaç Ağustos böceğinin sesi karışıyordu uzaktan gelen sabah ezanının sesine..

Çamın dallarında yeni oluşan henüz yeşil ve sert olan reçineli genç kozalakları günde iki öğün afiyetle yemeğe koşan koru sâkini  sincap çift (kardeşler sanırım) ise henüz yoktu ortalıklarda.. Büyük olasılıkla, kozalak partisi için öğle saatlerini tercih edeceklerdi yine..

Tüm bunlar, aslında sıradan şeylerdi belki yaşamda..

Ancak koca kent yaşamında eksikliği daima hissedilir derecede gitgide artan, çoğu kez özlenebilecek, doğal ritüeliydi hayatın..

Zaman su gibi, rüzgar gibi büyük bir hızla akıp geçerken bu ritüelin bir dönüp farkına varabilmek, bana hep lüks, bir ayrıcalık gibi gelmiştir..

Doğanın içindeki büyüklü küçüklü tüm canlıları hissetmenin, onların telaşlı, koşuşturmalı yaşamlarını izlemenin keyfi, tadı bir başkadır..

Onların verdiği yaşam mücadelesi bizimkinden kat kat fazlaydı aslında.. 

Çocuklarının karnını doyurmak zorunda olan bir canlı ananın, çöplerin içinde yiyecek aradığına kaç kez tanık olmuşuzdur..

Ademoğlu'nun dikkatsizliği ve hoyratlığı bazan onların fayda değil zarar görmesine de neden olur..

Açıkta bırakılmış bir poşet içerisindeki ekşiyip, bozulmuş, kontamine hale gelmiş zehirli bir yiyecek maddesi örneğin..

**

Bunları düşünürken bizim Kâhya (dost köpeğimiz) mamasını gecenin serinliğinde yiyerek tüketmeşti.. Az önce hortumla kabına doldurduğum suyu kana kana içiyordu..

Yaz aylarında tüm hayvan dostlarımız suya daha bir iştahlıydı,  bizler gibi..

Vücutlarında ter bezi olmadığından ve ağızları fazlasıyla kuruyordu, dolayısıyla onların suya gereksinimi bizden çok daha fazlaydı üstelik..

Rıfkıcan, Bekir_tekir, Şakir ile Miyacan da (bunlar ise dost kedilerimiz) yakın  çevrede olduklarından bu sabah hareketliliğimi ve  ayak seslerimi ve duyduklarından olsa gerek hemen koşup geldiler..

Mama kapları ayrıydı her birinin, boyutları aynı, renkleri farklı, ancak yanyana dizili hepsi..

Hangi kap, kime aittir, onlar şaşırmaz, iyi bilirler..

Aralarında mevcut olan yumuşak_sert bir hiyerarşi de sözkonusu..

Mamalar konuldu ayrı ayrı kaplarına, ortak su kapları ise onun hemen yakınına.. Sulh içinde yanyana üç kuyruk, üç kap önünde yemeğe koyuldular..

Güneş, ılık yüzünü ilk kez gösterdi yan tepelerden.. Yeniden bir kez daha..

Ortalık daha da aydınlandığından çevredeki kuşların neşeli şakıması arttı..

Yeni bir gün başlıyordu..

"Herkes için hayırlı bir gün olsun" diye geçirdim içimden..

Esenlik diledim..

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük