
"Yeni Dünya Düzeni" dedikleri senaryo, aslında buydu işte..
Gelişmemiş dimağlar, kıt mantıklılar için; "Büyüklere masallar!.."
Medeniyetlerarası diyalog safsatası da bu senaryonun kulpuydu..
Geçmişte üç kıtada hüküm sürdürdükleri sömürü düzeninin yeniden hesaplanmış, plânlanmış, insan hakları, özgürlükler, demokrasi sosları eklenmiş son versiyonu..
Üzerine kılıf geçirilmiş sömürünün 21'nci yüzyıldaki izdüşümü..
Irak ilk testleriydi..
Batı labaratuarının deneklerinden ilkiydi Irak ve baktılar ki yeterince tepki verilmedi, devamı geldi..
Günümüzün çadır tiyatrosunun da milâdı oldu..
Baş_aktör ayaklarında, bu kargaşanın en yakın izleyicisi konumunda olan bu ülke yönetimi ise bir başka amatör tiyatro sahnesinde oyun sergilemekte..
Başkaldıran Arap ırkı fukara sınıflarının kapitalizme karşı başkaldırısı şeklinde tuhaf değerlendirmeler yapacak kadar mesnetsiz, gerçek dışı ve komik yorumlar yapan, bir takım saçma sapan acûze kelam ve kalem sahibi sözde aydınların açıklamalarını okuduk, dinledik.
Metazori.. İşkence eder gibiydiler yine ekranlardan..
Tunus, Mısır ve Libya'daki kitlesel ayaklanmaları, batıdaki 68 hareketlerine benzetecek, ezilen işçi sınıfının isyanı gibi gösterecek kadar işi ileri götürdüler.. Bu aklı evvellerin arasında öğretim üyesi, sosyolog, toplum mühendisi sosyal statü sahipleri felan da var üstelik..
Kâh hayretle, kâh kızarak, kâh gülerek izledik bu fırıldakları..
Hâlâ da izliyoruz, "ne yumurtlayacaklar bakalım bugün bunlar" diye merakla..
Bir defa herşeyden önce 1968 olaylarının ideali dünyayı değiştirme, sömürü düzenine son verme girişimiydi ve tüm Avrupa'da yaygınlaştığı gibi Doğu ülkelerini de etkileyecek kadar ses getirmişti..
Direkt emperyalist sisteme karşı, totaliter rejimlere, faşist yönetimlere odaklı, genel bir başkaldırı hareketiydi 68 ruhu.. En önemlisi, eğitim çağındaki genç kuşağın öncülüğündeydi..
Özü yalındı, emperyalizme, sömüren hakim sınıflara karşı tüm ezilen halkların omuz omuza bağımsızlık mücadelesi temeline dayalıydı..
Bu çağdaş başkaldırı sahiplerinin sistem değil dertleri, başlarındaki mevcut iktidarları devirmek yönlendirildikleri ve kitlendikleri hedef..
Şu sözde aydınlara; "Yahu ağız ishali mi oldunuz, doğru, sağlıklı ve yerinde analiz yapabilmek için hele bir oturup enine boyuna düşünün, idrak yollarınız mı kapandı?" diye sormuştuk..
"Bre balık hâfızalılar, bi durun ulen, bir bekleyin, hata yapmamak için önyargınızı dizginleyin bari" de dedik..
Ancak tahmin ettiğiniz üzere bu zevat, genelde kronik narsist olduklarından, kendilerinden başkasını dinlememe rahatsızlığı da çektiklerinden olacak, kulaklar tıkalı, gözler mühürlü, hep kendi bildikleri yanlışı okuyup durdular..
Dönüp bir tarihe bile bakmadılar.. Buna tenezzül bile buyurmadı hazretler..
Hep batıdaki egemenlerin gözüyle bakmayı, onların sesi, soluğu olmayı sürdürdüler..
Geri dönüşü olmayan hataydı bazı açıklamaları ve bu analizleri yaparken ağızlarından çıkan yorumların yarın öbür gün tam tersinin çıkabileceği olasıllığının kaygısını bile taşımadılar..
Sonuçta, çifte standartlı batı dünyası, öteden beri üstün ve vazgeçemeyeceği çıkarları doğrultusunda çok uyanıktı, çok önceden yerleştirdikleri ajanları da yetmezdi onlara, işi sağlama alıp ortadoğu ülkelerine iliştirilmiş, itinayla nemalandırdıkları iletişim alanındaki azmettiricilerini de titizlikle seçmeyi (itinayla kullanmayı da) öteden beri iyi bilirdi..
**
12 Eylül dikta rejiminin, çoğunluğu solcu geçinen bu bir kısım aydın bozuntusunun beyinlerini iyice körelttiğini, hatta ciddi biçimde dumura uğratmış olduğuna, bu nedenle de bir türlü aydın insana yakışır dik duruşu sergileyemediklerine hükmettik sonunda..
Göremedikleri o resim, büyük gerçek, gayet basitti aslında..
Ama onlar, o gereksiz şişirilmiş egolarıyla, ciddi ciddi kendilerini aydın saydıkları için öyle basit şeylerle ilgilenmezlerdi..
Hormonlu, bilmemkaç G, batı dünyasına ait labaratuarın 21'nci yüzyıldaki seçilmiş seri denekleri Tunus, Mısır, Yemen, Libya, Suriye..
Ardından da sıranın İran'a geleceğinin bâriz işaretleri mevcut bugün gelinen son noktada..
Yukarıda sözü geçen ülkelerin hangisi bağımsız bugün?
Sürekli demokrasi, insan hakları sakızını çiğneyen o batılı ülkelerin, eskiden gelen o kötü alışkınlıkla arka bahçeleri gibi gördükleri bu gelişememiş ülkelerin, diktatörlerini teker teker devirdikleri halde insan hakları ihlâllerinin en üst seviyeye çıktığını, demokrasinin ise bu ülke yönetimleri için ütopyadan başka bir şey olamayacağını, dolayısıyla bu gelişmeleri baştan hesap ettiğinden kuşku duymak mümkün mü?
Çakma diktatörlerini de yedeklemiş bulunuyorlar, kuşkusuz!
Örneğin, hüsnü_kuruntusu Hüsnü Mübarek olan Mısır halkı, başlarına yeni bir askeri yönetimin musallat edilmesine karşı ne yapabildi? Olaylar duruldu mu ki, barış geldi mi ki, demokratik sivil yönetimden, demokrasiden sözedilebilsin?
Ne oldu şimdi pozisyonları? Karmaşa içinde çalkalanmayı sürdürmüyorlar mı?
"Aynı tas, aynı hamam" bile demeye bin şahit gerekmez mi?
Aynı batı ülkelerinden bu yeni oluşturulan (köklü ve sistematik bir değişim sözkonusu olmayan) bugünkü sözde, baskıcı yönetimlere karşı tek itiraz cümlesi duyabiliyor musunuz artık?
Tıkk yok, öyle değil mi?
Peki neydi amaçları o eski sömürgeci ülkelerin?
Bugüne dek sorumsuzca, bol bol tüketirken şimdi karşı karşıya kaldıkları enerji darboğazına önlem olarak gördüğü çeşitli alternatifleri zorlamak, her ne pahasına olursa olsun yönetmek, uçuruma bile sürükleyebilmek olabilir mi acaba?
Uzun süre çalkalanan, ayaklanarak birbirini kıran ve içişlerini tamamen karmaşık hale getirilen bu ülkelerdeki petrol kaynaklarını kontrol altında tutabileceği yeni koşullar, yani tasarlanıp plânlanmış hedefleri için yeni stratejiler, kendilerine daha sadık uşaklar yaratmak için olmasın?
İçimizdeki o aymazlar, o idiyotlar ne zaman bu gerçekleri görerek nedamet getirecek?
İllâ ki, yabancı çizmeler altında ezilip çiğnendiklerinde mi?
Tüm değerlerimiz, yerüstü ve yeraltı kaynaklarımız tamamen elimizden kayıp gittiği zaman mı?
Esen kalınız..
TÜM YAZILARI
- Duygularını mas etmiş, muktedir kadın: Kösem Sultan (21 Kasım 2015 Cumartesi)
- Üçüncü perde (09 Eylül 2015 Çarsamba)
- Ve şifremiz çözüldü; 'Dayanışma' (23 Temmuz 2015 Perşembe)
- Emperyalizmin geçmişi ya da mâkuz talihi (04 Haziran 2015 Perşembe)
- Muhafazakâr..! (03 Haziran 2015 Çarsamba)
- Almanya'nın 'Anayasay'ı Koruma Örgütü' (26 Şubat 2015 Perşembe)
- Direnç kırıcıları (22 Ocak 2015 Perşembe)
- Soğuk Duş... (15 Ocak 2015 Perşembe)
- Ekonomi tıkır mıkır (10 Ocak 2015 Cumartesi)
- Emperyalin oyunu (24 Aralık 2014 Çarsamba)
- Emperyalizmin zokası ve altın vuruşumuz (27 Ekim 2014 Pazartesi)
- Kaybolup gitmeden kuşlar... (09 Ekim 2014 Perşembe)
- Körler ve sağırlar (12 Nisan 2014 Cumartesi)
- Muhalif duruş revizyona muhtaç (11 Nisan 2014 Cuma)
- Zehirli gıdalar (10 Şubat 2014 Pazartesi)
- Bumerang..! (08 Ocak 2014 Çarsamba)
- Süper güç, süper sona yaklaştı (08 Aralık 2013 Pazar)
- Issızlık ve Sığlık (20 Kasım 2013 Çarsamba)
- Büyük resmi görebilmek, büyük plânı anlamak demek.. (22 Ekim 2013 Salı)
- Eş_Şek Analizi: Aslımızdan Kurtulmalıyız..!! (20 Ekim 2013 Pazar)
- Dizi Dizi İnciler.. Hadi Size İyi Uykular.. (18 Ekim 2013 Cuma)
- Doğa adına suç duyurusu (03 Ekim 2013 Perşembe)
- Hugo Chavez’in ardından.. (28 Eylül 2013 Cumartesi)
- İntihar Olaylarındaki Trajik Artış! (11 Eylül 2013 Çarsamba)
- Ülkemde evlilikle ilgili çarpıcı gerçekler (23 Ağustos 2012 Perşembe)
- Dizi dizi inciler, tatlı rüyalar (12 Ağustos 2012 Pazar)
- Yaşamın kıyısından bir sabah (09 Ağustos 2012 Perşembe)
- Sütü bozukluk...! (27 Temmuz 2012 Cuma)
- KATA_KULİ (11 Mayıs 2012 Cuma)
- "Eş_şek analizi: "Aslımızdan kurtulmalıyız!!" (18 Nisan 2012 Çarsamba)
- Dostum Topaç (05 Mart 2012 Pazartesi)
- Tarım tarumar ve yaban ellere teslim (27 Şubat 2012 Pazartesi)
- Doğa adına suç duyurusu (15 Şubat 2012 Çarsamba)
- Dizi emekçilerinin suçu ne? (15 Ocak 2012 Pazar)
- NO WAY..!! (17 Aralık 2011 Cumartesi)
- Kendi kendini kerten-kele, kendi kendisini tüketirken Türkiye (25 Haziran 2011 Cumartesi)
- Kendisini tüketen Türkiye (11 Mayıs 2011 Çarsamba)
- "Bin Ladin gider, bir Ladin daha itinayla getirilir" (05 Mayıs 2011 Perşembe)
- MateryalİSTANBUL.. (30 Nisan 2011 Cumartesi)
- Psikolojik harekat bir yana, asıl tehlike biyolojik harekatta..!! (22 Nisan 2011 Cuma)
- Dizi dizi inciler hadi size iyi uykular (10 Nisan 2011 Pazar)
- Büyük resmi görebilmek, büyük planı anlamak demek.. (26 Mart 2011 Cumartesi)
- Yaşasın.. Bizim de Fukuşima'larımız olceek!! (18 Mart 2011 Cuma)
- Kuşlar kaybolup gitmeden (05 Mart 2011 Cumartesi)
- Dert çokk.. Derman yok!! (10 Şubat 2011 Perşembe)
- "Mutsuzlar cenneti"nden.. (06 Şubat 2011 Pazar)
- Organize korku imparatorluğu (07 Kasım 2010 Pazar)
- Teknoloji bile kirletilmedi mi? (06 Kasım 2010 Cumartesi)
- Hastalıklı sağlık sistemimiz (01 Eylül 2010 Çarsamba)
- Ne zamana kadar gizleyebilirsiniz ki gerçeği? (16 Temmuz 2010 Cuma)
- Karadeniz ''şantiye'' bölgesi (14 Temmuz 2010 Çarsamba)
- "Aşk-ı vatan" (29 Haziran 2010 Salı)
- CHP'nin yeni MYK üyelerinden doğal beklentiler (28 Haziran 2010 Pazartesi)
- SOL'un temel sorunu (17 Mayıs 2010 Pazartesi)
- Teknolojik işsizlik (16 Mayıs 2010 Pazar)
- Hapı yutmadan prospektüsü okumadınız mı? (10 Nisan 2010 Cumartesi)
- Zaman paradoksumuz (10 Mart 2010 Çarsamba)
- Türkan Saylanlara neden ihtiyacımız var? (08 Mart 2010 Pazartesi)
- İntihar olaylarındaki trajik artış (24 Şubat 2010 Çarsamba)
- Domuz ekonomisi (27 Ocak 2010 Çarsamba)
- Genç yaşlılarımız… (23 Ocak 2010 Cumartesi)