M.Sedat DEVİR
M.Sedat DEVİR

‘Yeşil Sermaye’ ye ödün vermek…

23 Aralık 2013 Pazartesi

Benden büyükler ya da yaşıtlarım çok iyi bilirler. "Yeşil Sermaye" diye tabir ettiğimiz gizli bir oluşum vardı. Hala da var tabii ki. Günümüzde bu kavram unutuldu, unutturuldu. Tv reklamları, basılı yayın, sanal ortam çalışmalarıyla çağdaş görüntüsü oluşturan bu markaların tek amacı cebimizdeki parayı almak ve daha da güçlenmekti.

Tabii ki son duruma baktığımızda oldukça güçlendiklerini görüyoruz. Bu markalar hakkında tonlarca şikayet olmasına rağmen hızla büyümeye devam ediyorlar. Neden? Tüketimde bilinçli davranmıyoruz. Kendimi bildim bileli Yeşil Sermaye'ye ait bir ürün almam ve çevremde alanları da uyarma ihtiyacı hissederim.

Çağdaş, sosyal, ileri görüşlü, laik bir insanın bile bile bu ürünleri tercih etmesi normal mi?

Sürekli piyasaya ürün pompalayan Yeşil Sermaye, göz boyayıcı reklamlarla gençlerin ve çocukların aklını çeliyor. Bu anlamda bir geçiş dönemindeyiz. Yeni kuşak bunun farkında değil. Onlara göre bunlar da diğerleri gibi bir marka. İsterseniz sadece Yeşil Sermaye olarak ele almayalım olayı. Diğer yönüyle yani tüketici hakları tarafından bakalım.

Şikayetlerin önüne geçen albenili reklamlar insanları öyle bir kontrolü altına alıyor ki, maalesef şikayetleri göremez hale geliyoruz. Ta ki bizim başımıza benzer bir olay gelinceye kadar. Bindiğimiz dalı keserek bu günlere geldik. Biraz kendimizi sorgulayalım. Güç oluşturan faktörleri ele aldığımızda kendiliğinden bu sonuç ortaya çıkıyor.

Bu markalar ve yandaşlar, yandaş firmalar nasıl bu kadar büyüdü ve hala büyümeye devam ediyor. Sadece yiyecek-içecek sektöründe değil bu problem. Devlet yönetimine yakın birçok inşaat şirketi, tekstil, mobilya vs. derken sektörlerdeki yapılanmalarla resmen kuşatıldık. Bu firmalar o kadar güçlendiler ki, yüklü rüşvetlerle alınamayacak onaylar alınıyor, inşa edilmesi mümkün olmayan projeler bir anda gerçekleşiyor ve biz tüketici olarak nasıl var olduğunu bile bile, halimiz vaktimiz biraz yerindeyse bu projelere dahil oluyoruz.

Buna benzer projelerden bir daire almış olan insanın, o aldığı daireye yerleşerek haberleri izlerken hükümeti eleştirmesi, ver yansın etmesi, ne kadar garip bir durum değil mi?

Maalesef balık hafızalıyız. Gündem o kadar hızla değişiyor ve farklı yönlere ilerliyor ki. Asıl dikkat etmemiz gereken konulardan ister istemez uzaklaşıyoruz, uzaklaştırılıyoruz.
Tüketici özgürdür, hiç kimse tüketiciye bunu alacaksın diye diretemez. İsim olamamış fakat işini layığıyla yapan bir sürü marka ve oluşum var. Göz önünde değiller, neden? Çünkü güç onlarda değil, gösteri vitrininde yer alamıyorlar. Tv izleyenler bilirler her yayın kuşağında inanılmaz sayıda reklamları yayınlanıyor bu güçlü, saygıdeğer markaların.

İnsanoğlu doğduğunda işlenecek bir tarla gibidir. Onu nasıl beslerseniz, ona neler verirseniz onları alır. Tv karşısında büyüyen çocuklar sadece o albenili reklamlarla yetiştiğinde ileriki yaşamında güçlü markaların yönlendirdiği gibi bir tüketici olarak hayatına devam eder. Bu reklamların sadece biz büyükler için yayınlandığını zannetmeyin. Gelecekte de var olmak adına kendilerine şimdiden tüketiciler oluşturuyorlar.

Sakin kafayla bir düşünün, yaşarken neler tükettiğinizi, ödediğiniz paraların kimleri güçlendirdiğini. Ayakkabı kutularında peşkeş çekilen paraların nereden geldiğini. 2012 yılı sonunu baz alırsak Türkiye'nin nüfusu 75 milyon küsür. Çok harcama yapan ya da hiç harcama yapmayanların ortalamasını alsak bile kişi başı günlük en az 50TL. harcama yapıyor insanlar. Haydi yandaşları, takipçileri de çıkaralım hem de fazla fazla. 35 milyon insan kaldı diyelim. 35 milyon x 50 olarak hesapladığımızda, halkın harcadığı rakam günlük 1 milyar 750 milyon TL. Bunu bir aya göre hesapladığımızda tamı tamına 52 milyar 500 milyon TL. Yıllık hesaplamaya gittiğimizde 630 milyar TL. Müthiş bir rakam değil mi? Dolayısıyla halk her zaman güçlüdür ve birçok konuya yön verebilir.

Biz halkız ve rant biziz.

Güçlenmesini istemediğimiz marka ve oluşumlar konusunda daha bilinçli ve kontrollü olmalıyız. Bu markalara dur demeden, onlardan yaptığımız alışverişlere son vermeden, geldiğimiz son noktada yönetimi ve bu gücü de eleştirmeye hakkımız yok diye düşünüyorum. Bu güçleri karşımıza kendimiz çıkarıyoruz. Ve bu güç bize özgürlüğümüzü kısıtlayabilecek faktörler halinde geri dönüyor.

Son günlerde yaşadığımız rant kavgaları bizlerin, tüketicilerin oluşturduğu rantlar. Ortada bir pasta var ve bu paylaşılamıyor. Lütfen pastamıza sahip çıkalım ve onu onaylamadığımız, istemediğimiz insanlara sunmayalım.

Sağlıcakla kalın. Kimseye alet olmayalım...

e-mail: info@haberdukkani.com

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük