
Peşin hükümlü, 'Türk düşmanı medya', 7'den 70'e 83 milyon vatanseverin coşkulu gösterilerini görmezden geldi
Batılıların Türkiye'ye ve Türklere karşı hep 'Haçlı Ruhu' ile davrandıklarını sık sık yazmışımdır. Batı medyasının da, Türkiye ve Türkler aleyhine haberleri ayyuka çıkardığını, Türkiye ve Türkler için iyi haberleri de görmezden geldiğini ileri sürmüşümdür.
Bunun son örneğini geçtiğimiz 23 ve 24 nisan günlerinde gördük.
Malumunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 100'üncü kuruluş yıldönümünü kutladık.
Koronavirüs salgını nedeniyle yapamadığımız törenler için üzüldük ama, 7'den 70'e 83 milyon vatansever Türk'ün balkonlarında sergiledikleri coşkulu gösteriler ile de çok sevindik.
Aslında, Dünya Rekorlar Kitabı'na girecek bir kutlama katılımı oldu.
Bu katılımdaki çoluk çocuklu sevimli gösteriler aslında dünya çocukları için de önemli bir haberdi. Ama ne var ki, Batı medyası bu güzellikleri görmezden geldi.
23 ve 24 Nisan günleri Batı medyasını dikkatle izledim. Bizleri sevince garkeden gösteriler, birkaç cılız haber dışında hak ettiği bir şekilde yayınlanmadı.
53 yıldır yaşadığım Hollanda'da da durum aynıydı. Gözlerimin aradığı haberleri göremeyince şaşırmadım. Zira, Haçlı Ruhu'un Hollandalılar'ı da nasıl etkilediğini çok yazmışımdır.
Aslında, Hollanda yönünden beni mutlu eden bir gelişme yaşanmıştı. 100'üncü yılın dünya medyasına nasıl yansıdığını googlede ararken, Hollanda'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Erik Weststrate'nin mesajını gördüm.
Kendisiyle Mersin'de yapılan bir Van Gogh yarışması etkinliği sırasında tanıştığım Weststrate, balkon gösterilerine hazırlık yaparken, milli marşımızı Hollandaca diline çevirdiğini de yazmıştı. Tercümesi gerçekten çok zor olan milli marşımızı mükemmel bir şekilde tercüme etmiş olan Weststrate'nin bu davranışını aynı gün Facebook'ta yayınladım.
Böylece hepimizin yüreğine bir nebze su dökmüş olan Weststrate'ye teşekkürlerimizi sunuyorum. (Tercümeyi altta sunuyorum)
KABAHAT KİMİN?
Şimdi, daha önceleri de çok defa şikâyetçi olduğum tanıtım ve lobi yapamama zaafiyetimize yeniden değinmek istiyorum.
Peşin hükümlü ve Haçlı Ruhlu Batı medyasının takınacağı tavrı bildiğimiz halde, demokrasimizin 100'üncü yılını kutlamadan önce, devletimizin tanıtım ve lobi oluşturma konusunda bir girişimi neden olmadı?
Tüm dünya kamuyoyu için çok ilginç bir gelişme sayılacak olan kutlamalarımız için, Batı medyasına haber ve ilan koyduramadığımız gibi, medya mensuplarını ve hatta politikacıları neden davet etmedik?
Bu konudaki eleştirimi uzatmak istemiyorum. Zira eksikliğimiz hep aynı eksiklik. Bir gün bunun önemi anlaşılır inşallah!
İSTİKLAL MARŞIMIZIN HOLLANDACASI...
Milli mücadele şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı'nın ilk iki kıtasını, birey ile bayrağı arasındaki diyalogun önemine binaen Hollandaca olarak sunuyorum.
Dostlarınıza gönderiniz.
Vrees niet, o rode banier
Die wappert op deze horizonten
Zolang de laatste haard die boven dit land rookt niet is gedoofd
Is hij de ster van mijn volk die zal stralen.
Hij is alleen van mij, en van mijn volk
Frons je gezicht niet zo, jij terughoudende halve maan!
Lach toch eens naar mijn heldhaftige ras!
Wat is dit voor een geweld en woede?
Anders komt ons vergoten bloed jou niet toe...
Vrijheid is het recht van mijn godvrezende volk!
İstiklal Marşı (İlk iki kıta)
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!
MSoldaki fotoğrafta, bu çeviriyi yapan, Hollanda'nın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Erik Weststrate'yi, büyükelçilikte görevli Eray Ergeç ve eşim ile birlikte, Mersin'deki bir etkinlikte görüyorsunuz. Sağda: Mehmet Akif Ersoy.
***
Sonradan üzülecek hareketlerde bulunmamak...
Sevgili Okurlarım,
Sosyal medyadan birkaç gün uzak durdum.
İnsanlık tarihinde az görülen bir felaket yaşamakta olmamıza rağmen, bazı dostlarımın ve tanıdıklarımın siyasi tartışmaları beni çok üzdüğü gibi şaşırtıyor da...
Çok mülayim sandığım bazı dostlar, beni hayal kırıklığına sevkediyorlar. Spor takımı taraftarı gibi, siyasi parti taraftarlığı yaparken çirkinleşiyorlar.
Ben arada bir 'Yapmayın kardeşler' gibisinden uyarılarda bulunuyordum ama artık bunu da yapmaz oldum.
Çirkinlikleri izlerken, üzülmemeye ve hatta kahkaha atmaya çalışıyorum.
Mülayimliğin yanında, akıllı ve toleranslı sandığım bu dostlar, yaptıkları çirkinlikler ile pek çok kişinin kalplerini kırıyorlar. Böylece de puan kaybediyorlar.
Siyasette koltuk kapma sevdası olanlar için bir diyeceğim yoktur.
İstediklerini elde edebilmek için her türlü yağcılığı yapmaları da siyasetin bir cilvesidir.
Ben hiçbir siyasi tartışmaya veya yoruma, lehte veya aleyhte bir tık bile yapmıyorum.
Siz de öyle yapın emi?
Şimdilerde kimin ne kadar yaşayacağı belli değil.
Zaten kararmış olan yaşamınızı daha da karartmamak ve sonunda pişman olmamak için fanatikliği bırakınız.
Sevgi ve selamlarımla...
İlhan
TÜM YAZILARI
- Hollanda'da sahte mülteciseverlik (16 Nisan 2022 Cumartesi)
- Konuşma ahlâkından yoksun kişiler neden revaçta? (13 Şubat 2022 Pazar)
- Noel Baba hakkında bilmediklerimiz (13 Ocak 2022 Perşembe)
- Sefarad sergisi (17 Kasım 2021 Çarsamba)
- Kripto para gerçeği (24 Nisan 2021 Cumartesi)
- Salgın hastalığı ilmi ve dini açıdan yorumlamak (08 Nisan 2020 Çarsamba)
- Hukuk devleti mi, hakimler devleti mi? (24 Mart 2020 Salı)
- Umutla girdiğimiz 2020 yılı hayal kırıklığı yaratmaz inşallah! (14 Şubat 2020 Cuma)
- Kim ne derse desin, Avrupalı koyun gibi, Türk tilki gibi ! (29 Ocak 2020 Çarsamba)
- En büyük eksiğimiz Lobi faaliyeti ve siyaset (27 Aralık 2019 Cuma)
- Yazamadı (!) (04 Aralık 2019 Çarsamba)
- Olaylara Türkiye’den ve yurtdışından bakış farkı (01 Kasım 2019 Cuma)
- Hollanda Selefilik ile Çalkalanıyor (16 Eylül 2019 Pazartesi)
- Turizmde şımarıyoruz; önlem alınmazsa, turizmimiz çöküşe geçer (31 Ağustos 2019 Cumartesi)
- Her şey olması gerektiği gibi olur inşallah! (26 Haziran 2019 Çarsamba)
- Düşünemiyorum, yazamıyorum, zira yazma şevkim kırıldı (21 Mayıs 2019 Salı)
- İlticacıların, sorunlarını sığındıkları ülkeye taşımamaları isteniyor (12 Şubat 2019 Salı)
- Sosyal medya canavarı... (11 Ocak 2019 Cuma)
- Torpilli olmanın, zirve yaptığı bir dönem yaşıyoruz (21 Aralık 2018 Cuma)
- Adab-ı muaşeret (Görgü kuralları) (31 Ekim 2018 Çarsamba)
- Lozan Antlaşması, iki kutup arasında değişik değerlendiriliyor ama... (17 Ağustos 2018 Cuma)
- Erdal İnönü 92 yıl önce doğmuştu (03 Temmuz 2018 Salı)
- Yeni yıla girerken (27 Aralık 2017 Çarsamba)
- 50 Yıl önce sokaktaki, 'Hemşehrim nerelisin' deyişi özlüyorum (31 Mart 2017 Cuma)
- İçtimai duruma göre hareket etmek... (13 Mart 2017 Pazartesi)
- Aaaah içine tükürdüğüm politika ah! (26 Şubat 2017 Pazar)
- ABD dağılırsa, AB de dağılır (03 Ocak 2017 Salı)
- 1980'leri yeniden yaşıyorum (24 Temmuz 2016 Pazar)
- Türk toplumunun profili değişiyor mu? (30 Haziran 2016 Perşembe)
- Türklüğümü sorgulayanlara (31 Mayıs 2016 Salı)
- Neden kavgacı bir toplum olduk? (30 Nisan 2016 Cumartesi)
- Hollanda'da Türk gazeteciler (!) (14 Mart 2016 Pazartesi)
- Ahmet Çakar'a cevap (10 Ocak 2016 Pazar)
- 2016'ya girerken (04 Ocak 2016 Pazartesi)
- Kalp spazmından ölüyordum! (04 Aralık 2015 Cuma)
- Kendine 'HİÇ' adını yakıştırmış ama, aslında o 'ÇOK' şey... (04 Kasım 2015 Çarsamba)
- Türk Hava Yolları'na hiç yakışmıyor... (18 Ağustos 2015 Salı)
- Süleyman Demirel ile anılar (19 Haziran 2015 Cuma)
- Bosna Felaketi Batı'nın oyunu muydu? (11 Nisan 2015 Cumartesi)
- Türk siyasetindeki komedi (10 Nisan 2015 Cuma)
- Beni megaloman gibi yazmaya zorlayan vurdumduymazlıklar (10 Mart 2015 Salı)
- Önce Türkiye’yi yasa boğan Özgecan (17 Şubat 2015 Salı)