Ümit OĞUZTAN
Ümit Oğuztan

Yorgun hafızadan karışık bir öykü

info@haberdukkani.com 07 Temmuz 2011 Perşembe

Adına Dünya denilen gezegende fani bedenlerde gelişen insan zekası, iki şeyle avunup durur. Servet ve sanat. Birisi yalan diğeri gerçektir. Bu iki kara kedinin arasında tıpkı Şeytan gibi dolaşıp durur AŞK!

Karşı cinse aşık olup yanıp kül etmek vardır bütün bir yaşamı.

Servet ihtirasına kapılıp varlıklı olmak her faninin özlemidir aslında ama bu piyangoda amortiyi yakalayan kendisini şanslı kabul eder.

Dünya denilen gezegende varlıklı olanlar "servet" yaratırken, var olabilenler de sanatı yaratırlar. Akıp gider zaman ve varlıklıların servetlerinden geriye kalanları yalnızca arkeologlar bulabilirler.

Var olanlardan geriye kalan sanat ise, ışıl ışıl aydınlatır tüm kainatı.

Fani bedenlerde gelişen insan zekası, sanat sayesinde diğer canlılardan üstün olduğunu sergiler.

Çekimi çok yüksektir varlıklı olanların yaşamları. Her fani imrenir.

Sanatçıların yaşam öyküleri ise, hazin desenli bir kaneviçe..

Sanatçı olmak arzulamakla elde edilemeyen bir bahtı karalık. Tıpkı arzulamakla elde edilemeyen, Şeytan'ın yeryüzündeki temsilcisi aşk gibi..

Varlıklı olmayı da kolay sanmayasınız sakın. Servet oluşturmanın türlü yolları varsa da her yol ayrı bir mezbahaya çevirir yaşamları. Kimileri yaşı geçkin, göğüsleri buruşup sarkmış, bacaklarında parmak kalınlığında mor damarlar fırlamış, her yanı kırışıp pörsümüş kadınları "memnun" etmek gibi çok ağır bir işçilik karşılığında yoksulluğun prangalarından kurtulup varlıklı olma yolunda adımlar atmaya çalışırlar. Bazıları çocuk denilecek yaşlarda en ağır işlerde tüketerek atıldıkları hayatlarında her boyaya bürünerek, bütün kademelerinden geçerler en olmadık işlerin ve böylece kibrit alevi kadar kısa ömürlü yaşamlarını servet uğruna harcarlar.

Varlıklı olmak için değil de "var olabilmek" için hayata atılanlar ile varlıklı olanlar, son istasyona ulaştıklarında karşılaşırlar. Tıpkı Sinoplu Diyojen ile Makedonya kralı II. Filip'in oğlu Büyük İskender'in karşılaştıkları gibi.. Her iki tarafta servet sahibi olmuştur. Bir farkla, birinin serveti tükenip yok olur, geriye hiçbir şey kalmaz; diğerinin servetinden geriye kalanlar ise; bitimsiz ve anıtsaldır.

Gelelim Şeytan'ın yeryüzündeki temsilcisi olan aşka..

İnsan yüreğini hop ettiren aşk, varlık içinde olmayı yeğler. Yoksul dünyalarda yaşanıldığına inanılan çaresiz ve zorunlu yetinmelerin adıdır aşk.

Her servet tükenip yok olduğuna ve sonsuza kadar varlığını sürdüremediğine göre; çok doğal olarak aşk da bitimsiz ve ölümsüz değildir. En büyük aşk bir kaç mevsim sonra, bir daha hiç hissedilmeyecek olan tatlı bir meltem esintisini andırır aslında.

Faniler servetsiz, aşksız ve sanatsız yaşayamazlar. Ne var ki ikisi yalan, sadece birisi gerçektir.

Ümit Oğuztan

TÜM YAZILARI

Haber Dükkanı büyük